Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Incendies: Bir Orta Doğu Yangını

Incendies: Bir Orta Doğu Yangını

Yazar: Canberk Kaçar

Incendies: Bir Orta Doğu Yangını

Üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen filmi izlemeyenler için ufak bir sitemle -tebessüm, tebessüm, tebessüm- spoiler (ön uyarı) verdiğimi belirtmek isterim.

Incendies” o kadar çok farklı düzlemde ilerliyor ki, izleyiciler filmi izlerken şizofreniye yakalanabilir.

Bu bir gerilim, bir gizem, bir aile dramı ve en önemlisi, dinlerin ruhsuz şiddet için anlamsız bir itici güç sağladığı savaşın dehşetinin bir iddianamesi. Bu filmi bir şarkı ile ifade edecek olsaydım, U2’nun “Pazar Kanlı Pazar” diye çevirebileceğimiz şarkısının sözlerindeki parçalanmış anneler, çocuklar, kardeşler bölümüyle anlatırdım. Burada, geçmiş ve şimdiki zaman, iç burkan türden bir aile uzlaşmasında bir araya geliyor. Eğer sinemada köpüklü bir gece geçirmek istiyorsanız, anlayacağınız üzere bu sizin filminiz değil. Ancak, yüksek dinamit yüklü bir aile dinamiği portresi arıyorsanız, bu film size gereken patlayıcı etkisini sunuyor. Filmin adı Fransızca’da “yangın” anlamına geliyor; uyarlandığı Wajdi Mouawad oyununun adı da “Scorched”. Bir kamp ateşi üzerine marşmelovlarınızı tutun derim.

2010 yılında en iyi yabancı film Oscar’ına aday gösterilen film, isimsiz bir Orta Doğu ülkesinde -1970’lerin Lübnan’ını düşünün- asker olmaya hazırlanan genç bir çocukla açılıyor. Sahnenin önemi daha sonra ortaya çıkıyor. Senarist-yönetmen Denis Villeneuve daha sonra yer ve zamanı günümüz Kanada’sına kaydırır; burada ise akış ikiz kardeşler Jeanne (Melissa Desormeaux-Poulin) ve Simon (Maxim Gaudette) Marwan merhum annelerinin vasiyetini okurken babalarının ölmemiş olabileceğini ve bir kardeşleri olduğunu keşfedişleriyle devam ediyor. Aslında buradaki “büyük ifşaat”, ne kadar “sıra dışı” olmayı hedeflese de biraz açık bence ama neyse diyelim. Bunun üzerine bir noter (Remy Giard) ikizlerin her birine babalarına ve kardeşlerine ulaştırmaları için birer mektup verir. Şimdi kendinize anne Nawal Marwan’ın (Lubna Azabal) neden çocuklarına babalarının ve kardeşlerinin kim olduğunu söylemediğini sorabilirsiniz – ölümü ani bir ölüm değildir – ama o soru olsaydı, o zaman film olmazdı. Yani gerçeği örtmenin garip hissini düşünün ve bu soruyu filmin sonuna saklayın.

Jeanne aramaya başlamak için Orta Doğu ülkesine gitmeye karar verirken Simon başlangıçta bu akraba soygununun bir parçası olmak istemez. Film daha sonra, genç bir Hıristiyan kadın olan Nawal’ın Müslüman bir adama âşık olma hatasını yaptığı Orta Doğu’ya geri döner. Ailesi bu durumdan hiç hoşnut değildir. Nawal onlara hamile olduğunu söylediğinde de pek sevinmezler. Bebek ondan alınır ve memleketinden sürülür. İşleri daha da karıştırmak için mezhep savaşı patlak verir ve oğlunu bulma çabası zorlaşır. Öldürmek, intikamcı bir kısasa kısas içinde daha fazla öldürmeyi doğurur ve Nawal bu ölümcül girdaba yakalanır.

Film, Nawal’ın hikâyesinden Jeanne’ın annesinin hikâyesinin parçalarını bir araya getirme çabasına doğru gidip geliyor. Sonunda Simon da kız kardeşine katılır ve olaylar giderek daha da merak uyandırıcı bir hal alır.

“Incendies “in gücü oyuncu performanslarında, özellikle de Azabal ve Desormeaux-Poulin’in karakterlerinin sarsılmaz bir kararlılık ve ölümsüz bir aşk sergilemelerinde yatıyor. Villeneuve, istismar ve melodramın Scylla ve Charybdis’i arasında manevra yaparken bam teline nasıl basacağını da biliyor. Burada savaş, cennete dua eden insanlar tarafından size getirilen bir cehennemdir.

Filmin zayıflığı, tesadüflere ve mantık sıçramalarına bel bağlamasında bulunabilir bence. Tamam, belki de daha çok mantık sıçramasıdır. İzleyici olarak ayrıca filmin sonunda başrol oyuncularının biraz daha fazla diyalog ile görülmesini isteyebilirsiniz ki ben istedim. Villeneuve daha azın daha çok olduğu auteur – 1940’larda, Fransız ekolü içinde ortaya çıkan kavram, kendine ait bir tarzı ve anlatısı olan yönetmenlere verilir- yolunu tercih ediyor. Son olarak izleyiciler yani sizler, zaman geçişlerini takip etmekte zorlanabilirsiniz. Nawal’ın hikâyesini mi yoksa Jeanne’ın hikâyesini mi izliyoruz? Bu soruyu filmi durdurup sorsalar bir an kalakalırsınız. Ancak bu kusurlar oyun bozucu değil. Yani soruyu soran ya izlememiş ve meraktan soruyordur –oturtup izletin- ya da bilmişlik yapıyordur –siz de aynı soruyu ona yöneltin- aldırış etmeden seyredin.

Nihayetinde “Incendies” güçlü olmasının yanı sıra üzerinden yıllar yıllar geçmesine rağmen hâlâ güncel bir film. Hakkını yazıyı bitmeden teslim etmeliyim ki Andre Turpin’in sinematografisi olağanüstü ve hafızanıza kazınan pek çok unutulmaz ve duygusal görüntüyü fark ettirmeksizin size sunuyor. Filmin dramının da hâlâ bugünün dünya sahnesinde oynandığını görmek için çok fazla bakmanıza gerek yok. Asıl trajedi ise, dini nefretin ateşinin yakın zamanda söneceğini göremeyecek olmamız.

Incendies: Bir Orta Doğu Yangını

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...