Anasayfa RöportajlarGökçeada’da Nusret Avcı ile Röportaj

Gökçeada’da Nusret Avcı ile Röportaj

Yazar: Büşra Gül Ovalı
Gökçeada'da Nusret Avcı ile Röportaj
Gökçeada’da Nusret Avcı ile Röportaj

Gökçeada’nın tarih, doğa ve kültür katmanlarını bir araya getiren girişimlerin ardında, uzun yıllardır adaya emek veren bir isim var: Nusret Avcı. Nusret Bey Vakfı Başkanı Avcı ile, vakfın kuruluş motivasyonundan Dereköy’ün terk edilmiş yapılarının uyandırdığı ilk etkilenmeye; 23 milyon yıllık fosil ağaçtan yola çıkan Nusretbey Müzesi’nin oluşumuna, organik tarımın adadaki seyrinden sanat–ekoloji kesişimine uzanan geniş bir çerçevede konuştuk. Zeytin ağaçlarının aşılanması, İskitler ve Dereköy kalelerinin restorasyonu, gençlere ve üreticilere yönelik eğitimler ile Cumhuriyet Balosu gibi toplumsal belleği canlandıran etkinlikler, vakfın öncelikli başlıkları arasında. Avcı, hem yerel üretimi güçlendirmeyi hem de adanın jeolojik, arkeolojik ve kültürel mirasını görünür kılmayı amaçlayan projeleriyle Gökçeada’ya dair kapsamlı bir vizyon sunuyor.

Nusretbey Vakfı’nın kuruluş hikâyesi nedir?

Gökçeada’ya gelmeme vesile olan liseden sınıf arkadaşım Günhan Yılmaz’dı. Beş yıl gibi uzun bir süre Gökçeada’ya gelmem için dökmediği dil kalmamıştı. Nihayet 1998 yılında Gökçeada’yı birlikte ziyaret ettik. Sabah gemisiyle gelip baştan başa dolaştığımız Gökçeada’nın geri kalmışlığı, bütün hikâyesiyle beni efsunladı. Böyle bir etki altında kalmam için çok sebep var. Ancak akşam gemiye dönerken Dereköy’den geçtik. Dereköy, Türkiye’nin en eski, 600 haneli, en büyük ve aynı zamanda terk edilmiş köylerinden biri. Bu köy halkı, İstanbul Pera’nın altyapı hizmetlerini yapan insanlar. Hizmetçi, aşçı, güvenlikçi vb. işlerden sorumlu insanların doğup büyüdüğü bir köy. Bu köy terk edildikten sonra yağmur, kar ve her türlü olumsuz hava koşuluna maruz kaldığı için, kerpiç duvarları çatı çürümesiyle yıkılan binalar var.

Bu, ilk gördüğüm gün etkisi altında kaldığım köy. Gökçeada’dan gemiye bindiğimde arkadaşıma ilk duygularımla söylediğim: “Günhan, sen kazandın. Ben bu adaya geleceğim ve bu adanın makûs talihine tuz biber olacağım.” oldu. O günden bugüne yaptığım işler yetersiz kalıyordu. Daha fazla aktiviteye ve gönüllü insanlara ihtiyaç vardı. Bu amaçla bir vakıf kurmaya karar verdim. Nusretbey Eğitim Kültür Doğa Tarih ve Dayanışma Vakfı adıyla kurduğum vakıf, gönüllülük esasına dayalı yaptığı hizmetle katkılarını sürdürmektedir. Gökçeada’yı tanıtmak amacıyla “Kelebeklerin Uyuduğu Yerdeyim” filmi bir başlangıçtır.

Gökçeada'da Nusret Avcı ile Röportaj

Kuruluş yılı, çıkış motivasyonu ve o dönemdeki ihtiyaçlar nelerdir?

Vakıfımızın kuruluş yılı 22/12/2021 tarihine rastlamaktadır. Vakıf amacı doğrultusunda, öncelikli olarak iki ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır:
1- Gökçeada’da on binlerce yabani zeytin ağacı mevcuttur. Doğanın bahşettiği zeytin ağaçlarının aşılanmasına ihtiyaç vardır. Geçmiş dönemde yurttaşlara aşılama şansı verilmiş, ancak aşılanan yabani zeytinlerin toprağı hazine mülkiyetinde kalmak şartıyla aşılanmış. Zeytin ağaçları (hasat mülkiyeti) aşılayana kalacak ve miras yoluyla da intikal edecek. Bu amaçla talep için ya dernek ya vakıf ya da kooperatif tüzel kişiliğe verilebilecektir.
2- Kaleköy’deki, İskitler tarafından yapılan ve Cenevizliler tarafından kullanılan; yıkılan, harabe hâlinde olan kalenin restore edilmesi zorunlu. Vakfımız tarafından restore edilecek.

Bu iki amaç başta olmak üzere diğer amaçlarla birlikte Nusretbey Eğitim Kültür Doğa Tarih ve Dayanışma Vakfımız 22/12/2021 tarihinde kurulmuştur.
Ayrıca Gökçeada, başta I. Dünya Savaşı (Çanakkale Savaşları) sırasında düşman karargâhı olarak İngilizler tarafından işgal edilmiştir. General Hamilton tarafından savaş boyunca kullanılmış olan adanın bu yönü ve diğer tarihsel süreçleriyle araştırılıp gün yüzüne çıkarılması amaçlanmıştır. Adanın tarih, arkeoloji, jeoloji ve diğer yönleriyle incelenip gün yüzüne çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca adaya ait tarih, arkeoloji ve jeolojik bulgular ve başta 23 milyon yıl öncesine ait fosil ağaç sergilenmek üzere eski zeytinyağı işleme tesisi müze olarak kurulmuştur.

Nusretbey Müzesi nasıl ortaya çıktı?

Vakıf kurulmadan önce elimde bir grup obje oluşmuştu. Birincisi 23 milyon yıl yaşındaki fosil ağaç. Çiftliğimizin yakınındaki zeytinlik alanın dere yatağında bir parça fosil ağaç buluntusu ile karşılaşmamızla başladı. Araştırmamız sonucunda ise fosil ağaç olduğunu tespit ettik. Midilli Adası’nda açık havada müzeye koyma kararı vermişken bir sel geldi ve ağacı parçaladı. Sel sonrası topladığımız parçalar üzerinde, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Ünal Akkemik ve İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Prof. Dr. Mehmet Sakınç’la birlikte bir yıl süreyle yapılan tetkik ile ağacın 23 milyon yıl yaşında, Defnegiller’e ait bir ağaç olduğu tespit edildi.

İkinci olarak, İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Celal Şengör ve arkadaşları ile öğrencilerinin Gökçeada jeolojik bulgularını bir posterle müzemize armağan etmeleriydi. En önemli bulguların arasında 40 milyon yaşında iki adet istiridye ve 40 milyon yaşında tek hücreli canlıların fosilleri ile diğer bulgular, müzemizin temelini oluşturdular.

Üçüncüsü ise Nusret Bey’in yüzlerce ahşap kutu koleksiyonu sergilenmekte; ayrıca mekânın 35 odacığı ile zeytin salamura yapılması dâhil, yaklaşık 200 yaşında zeytinyağı baskı sistemli üretim tesisi olmasıdır.

Gökçeada'da Nusret Avcı ile Röportaj

Gökçeada’da organik tarım öncülüğünüz nasıl başladı?
Malatya Yeşilyurt Yakınca beldesinde, bağlık bahçelik ve yeşilliklere doygun bir yerde doğdum. 0–12 yaşta bu alanda büyüdüm. Bunu başlangıç sayarsak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda Meclis’in Çevre Komisyonu Başkanlığı’nı yaptım. TEMA’nın kuruluşuna katkı verdim. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na yüz bin imza toplayarak, Dünya Çevre Günü’nü (5 Haziran) Genel Kurul’da oylamaya sunup, Birleşmiş Milletler Çevre Haftası kararının çıkmasını sağladım.

1990 yılında Gökçeada’ya geldiğimde, mesleğim olan inşaat mühendisliğinin yerine organik tarım yapmak üzere üzüm bağlarını kurdum. Zeytincilik, bahçe bitkileri, nar, ceviz, elma, armut, ayva, erik vb. ile organik plumcot Hollanda menşeli fidanları hem organik hem de egzotik meyve yetiştirmek üzere dikimini yaptık. Türkiye’de ilk organik bağcılıkla organik şarap üretimi yaptım. Tarım Bakanlığı “Organik Ada Gökçeada” Kararnamesi üzerinde Çanakkale Valiliğince çalıştaya katıldım.

İlk yıllar yadırganan organik tarım adada yerleşti. Zeytin başta olmak üzere arıcılıkla devam ediyor. En büyük sorunumuz başıboş hayvancılık. Bu nedenle üretici sebze ve meyve dikmeye çekiniyor. Bu alanda Tarım Bakanlığı’nın konuya el atması gerekiyor. Önceki yıllarda Organik Ada Kararnamesi hazırlanmıştı. İmza aşamasındaki bu karar çıktığında, mera ıslahlarının yapılarak başıboş hayvancılık kontrol altına alınması ve beş yılda geçiş dönemi sağlanacaktır.

Vakıf ile sanatın kesiştiği alanlar nelerdir?

Vakıfımızın, başta müze mekânı içerisinde bir sanat galerisi yapıldı. Burada resim başta olmak üzere çeşitli sanat alanlarında karikatür, heykel, fotoğraf, el sanatları vb. alanlarda hizmet verirken, İstanbul Üniversitesi Radyo-Televizyon-Sinema Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ceyhan Kandemir başkanlığında “Kelebeklerin Uyuduğu Yerdeyim” sanat filmi yapılmıştır.

Gökçeada'da Nusret Avcı ile Röportaj

Vakıf çalışmalarında sanatla ekolojinin bağdaştırılması

Çok sayıda resim ve fotoğraf sanatçısı vakfımıza başvuruda bulundu. Onlarla sırayla doğa fotoğrafları sergilerimiz devam ediyor. Arkeolojik alanların betimlenmesi, kazı çalışmalarıyla ilgili bilim insanları ile görüşmelerimiz devam ediyor. Gökçeada’da İskitler Kalesi ve Dereköy Kalesi’nin onarımı için ilgili bakanlıklarla görüşmelerimiz devam ediyor. Birinci Dünya Savaşı’nın, Çanakkale Savaşları’nın Gökçeada’da düşman karargâhının işlevleri ve sonuçlarıyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. 18 Mart Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nden Dr. Kubilay Özben ile birlikte, Gökçeada’da antik döneme ait (yer altında) takriben beş yüz yıl önceki bir restoranı kurma projemiz sıradadır.

Gökçeada’da hayata geçirmek istediğimiz projelerimiz

Vakıf olarak eğitim çalışmalarımızın etütleri sürmekte. İlk önce Gökçeada’da doğum öncesi anne-baba eğitimi başlatılacaktır. Vakıfımız öncülüğünde Cumhuriyet Balosu’nun üçüncüsü 29 Ekim’de tekrar yapılacaktır. Ulusal günlerimizi anma toplantıları devam etmektedir. Vakıfımız, Gökçeada’da bulunan on binlerce yabani zeytin ağacını aşılayarak ekonomiye katkı sağlayacaktır. Bu projemiz, merkez Gökçeada Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile müşterek yapılacaktır. Hâlâ Tarım Bakanlığı ilgilileri ile görüşme devam ediyor.

Kısa/orta vadeli öncelikleriniz ve beklediğiniz toplumsal/ekolojik etkiler nelerdir?

Kısa vadeli önceliklerimiz, vakfın gelirini artırmanın yanında halkın ilgisini ve desteğini sağlamak amacıyla toplantılar yapılarak ada halkının maddi ve manevi desteğinin sağlanmasıdır. Uzun vadeli çalışmalarımız, ada üzerinde üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, iş dünyamız ve ilgili kuruluşlarla, bakanlıkların katkısının talep ve ilgiye dönüştürülmesini kapsamaktadır.

Adadaki üreticilere ve gençlere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Ada halkının, başta gençlerimiz olmak üzere destekleri ve katkıları bizi motive edecektir.

Gökçeada’da Nusret Avcı ile Röportaj

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...