Röportaj: Uluslararası Antakya Film Festivali – Atakan Metin
“ANTAKYA VARSA BENDE VARIM”
Sanat ve hayat her şeye rağmen devam ediyor… Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde binler hayatını kaybetti, binler yaralandı ve yine binler evsiz kaldı. Bütün bu yaşananlara rağmen Uluslararası Antakya Film Festivali 11. kez sinemaseverler ile buluşmak için elinden geleni yapıyor. Bu sene “Antakya varsa ben de varım” diyen ‘festivalde bizi neler bekliyor, Antakya’da ne halde ve bütün zorluklara rağmen nasıl bir çaba ile hazırlanıldı?’ Ekranom, Uluslararası Antakya Film Festivali Genel Koordinatörü Atakan Metin’e sordu. Atakan Metin samimiyetle cevapladı.
Enis Derdimentoğlu: Festival’de 2013’ten bu yana neler değişti ve gelişti?
Atakan Metin: Yıllar önce 2013 tarihinde başlayan Uluslararası Antakya Film Festivali’ni, yine aynı yerinde ama bu defa çadır ve konteyner kamplarında yapacağız. Sanatın iyileştirici gücünü kullanarak hem festivali sürdürmek hem de Antakya’da yaşayan halkın bir nebze de olsa rehabilite olmasını sağlamak istiyoruz. Burada yaşayan insanların felaket ve enkaz dışında güzel şeyler düşünüp görmeleri en büyük arzumuz. 10 yıldır gerçekleşen festival her ne olursa olsun devam etmeli. Yakın zaman haberinden öğrendik ki, Amerika Birleşik Devletleri, sadece bu yıl 2 konser ve 2 filmle 8 milyar 500 milyon dolar gibi rakamı ekonomisine katmış. Yani artık sanat, eskisi gibi; ‘çalgıcı’ diye küçümsenen müzisyen, ‘bana tiyatro yapma’ aşağılaması ile horlanan oyuncu algısından çok uzakta. Dünyada sanatçılar, hem ekonomik hem de uluslararası güç düzeyinde ilk sıralarda yerini almış durumda. Sanat ve sanatın katma değerleri; dünya üzerindeki birçok ülkenin gayri safi milli hasılasını birkaç konser ve sinema filmi ile geçecek kadar somut.
“Deneme Yanılma Yoluyla Bilinçleniyoruz”
Enis Derdimentoğlu: Deprem felaketinin ortasında festivale nasıl hazırlandınız? Sektörden, kurum ve kuruluşlardan gelen destekler beklentinizi karşıladı mı?
Atakan Metin: Depremle ilgili çok şey konuşuldu bununla beraber durum ortada. Bilinçlenmeyi maalesef deneme yanılma yöntemleri ile öğrenmeye devam ediyoruz. Antakya’da ve civar bölgelerde gerçekleşen depremin ardından doğal olarak önce acil durum gereksinimleri karşılanmaya çalışıldı. Yani fiziksel hayati ihtiyaçlar öncelendi. Birkaç bilinçli ses, hayatın devamlılığında sosyal hayat ve gereksinimlerini anlatmaya çalıştı ancak bu haykırış başka bahanelerle cılız bırakıldı. Oysa hayatın devamlılığı için sosyal hayat ve bunun gereği sanat şart. Buna rağmen tersi uygulamaları daha önce terör olaylarında müziğin yasaklanmasına kadar görmüştük. Tarih bize her zaman göstermiştir ki, insan bilinci; fiziksel ihtiyaçlar kadar sanatla tedavi olur, iyileşir. Biz de bunu ön görerek sanatın iyileştirici yönünü unutmadık ve bildiğimiz iş olan film festivali organizasyonunu yerinde yapmaya karar verdik. Bu konudaki kararlığından dolayı festival başkanı Mehmet Oflazoğlu teşekkürü hak ediyor. Sanatı yapmak ve sanatçı olabilmek her zaman için zordur ve tartışma konusudur bununla beraber biz bir festivali gerçekleştirebilmek için hala çok fazla şey anlatmak zorunda kalıyoruz. Normalinde olması gereken desteği alabilmek ve kurumları ikna etmek için fazladan uğraşmak, bu topraklarda medeniyeti yüzyıllardır devam ettiren halkların son bireyleri olarak bizleri incitiyor. Festival gereği gibi desteklenirse; geçmişinden daha çok, bundan sonraki hedefleri ve icraatları ile konuşulacak.
Enis Derdimentoğlu: Sinemaseverleri bu sene Antakya’da nasıl bir ortam bekliyor? Festivale gelirken nasıl bir hazırlık yapılması gerekiyor?
Atakan Metin: Bu soru daha önce gelmedi o yüzden teşekkür ederim. Abraham Maslow’un 1943’de ortaya attığı psikoloji teorisi ‘İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin birinci basamağı olan fizyolojik gereksinimleri (nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım) bile karşılamakta zorlanan insanların arasına gidilecek. Festivale gelmek isteyenler öncelikle alıştıkları günlük konforlarını unutmalılar. Empatiyi yerinde yapmak için çok iyi bir fırsat. Uzaktan destek, iyi niyet gösterisi hepsi makul ancak yerinde görmek isteyenler, emin olun çok farklı dönecekler kendi rutinlerine.
Bununla beraber bizler planlarımızı kış aylarının sonunda şekillendirdik ve film gösterimleri ile beraber 2 yeni etkinliğimizi hayata geçirmeye karar verdik. Yönetmen Neslihan Kültür idaresinde “Sektör Buluşmaları” ile sinema sektöründeki önemli isimleri Antakya’ya getiriyoruz. 3 ya da 4 gün olarak planladığımız bugünlerde paneller, söyleşiler, masterclass’lar düzenlenecek. Sivil toplum kuruluşları katkı verecek. Yönetmen Armağan Pekkaya ve Arka Pencere dergisi genel yayın yönetmeni Bilgehan Aras’ın da destek verdiği seçici kurulumuzun değerlendirmelerinden sonra da film gösterimleri, kategorileri ile halkımıza gösterilecek. Film gösterimlerimizin tamamı ücretsiz olacak. Bir başka etkinliğimiz de “Festival Destek Etkinlikleri” olacak. Bu kapsamda Mesut Sarıoğlu önderliğinde Uçaneller Kukla Tiyatrosu gösteriler yapacak. Türkiye’nin ilk yerli arp üreticisi ve arp sanatçısı Zeynep Öykü, ressam Melis Doğan ile sahnede olacak. Zeynep Öykü Arp konserini verirken aynı anda Melis Doğan canlı resim performansını sergileyecek. Solist Rosaline Karabulut da şarkılarından oluşturduğu repertuarı ile konser verecek. Antakya’da daha önce birçok konser vermiş olan oyuncu Teoman Kumbaracıbaşı da tarihler konusunda önemli bir değişiklik olmazsa gitarıyla sahnede olacak. Editör ve yazar Yasemin Seven Erangin, kitabı ‘Bir Cinayetin Sıra Dışı Hikayesi “Oğuz” ‘ ile okuyucularla buluşup imza günü gerçekleştirecek.
Enis Derdimentoğlu: Çadır kentler ve enkazlar arasında bir festival düzenliyorsunuz. Sinemanın biraz olsun bizi iyileştireceğinizi düşünüyorsunuz ki herkese iyi gelecek. Peki bunun yanında depremin çarpıcı yüzünü özellikle bu felaketi yaşamayanlara, bizlere gösterecek misiniz?
Atakan Metin: Çok taze bir deprem de Fas’ta yaşandı. Bununla beraber orası Fas yani Afrika. Kayıplar binli rakamların üzerine çıkmadıkça hepimize ‘Fizan!’ maalesef. İnsanlığın bu algısı; üzülerek söylüyorum ki mülkiyet anlayışının kölesi olması gerekçesiyle esir gibi yaşamak. Karnı doyduğu ve küçük de olsa sahip olduğunu sandığı ne varsa şükretmek. Siyasilerin ve tüketime dönük şirketlerin pompaladığı mesajlar bunlar. Hemen al, hemen tüket ve yenisi için zincirlerine sarıl. Sanat bu zincirleri kıran tek olgu. Sanat; savaşın ortasında da uykumuzda da bizimle. Biz depremin unutulmaması ve bilinçlenme için sinema ve sanat fikrini hayatında bulunduranlara platform sağlıyoruz. Minnet duygusu yerine soran, düşünen ve üreten beyinlere, eylemlere destek oluyoruz.
“Dünyayı Sanat Biçimlendirir”
Enis Derdimentoğlu: Bu seneki mottonuz nedir?
Atakan Metin: Her şeye rağmen organizasyonu Antakya’da yapmaya karar verdiğimizde bunun zamanından çok önce duyurulması ve toplumun hazırlanması gerekiyordu. Önerdiğim “Antakya Varsa Ben de Varım” mottosu kabul gördü ve yurt içinden ve dışından kısa videolar toplamaya başladık. İlk aşamada Türkiye’nin önemli ya da değerli diye düşündüğümüz isimler, bize videolar göndermeye başladılar. İlber Ortaylı, Metin Uca, Cengiz Bozkurt, Tilbe Saran, Levent Üzümcü, İbrahim Konar, Fulya Öztürk, Gizem Türemen, Gülnur Saydam, Zeynep Öykü, Emrah Kuş, Semih Çalışkan, Haldun Dormen, Ahmet Mümtaz Taylan, Meltem Cumbul, Hude Gürbüz, Teoman Kumbaracıbaşı, Renan Bilek, Mehmet Demir Yılmaz, Aslıhan Malbora, Asena Girişken, Emre Özcan, Başak Tuncel, Feryal Bayram, Şükran Aktı, Yağmur Üçkardeş, Ceren Gündoğan, Melis Doğan, Bahtiyar Engin, Rosaline Karabulut, Aziz Sarvan, Cihat Aşkın, Zeynep Özyağcılar, Murat Özdemir, Gülşah Güneş ve Bahar Hacıbektaşoğlu videolarla bize destek oldular. Son olarak da Belçim Bilgin bir video yolladı. Şimdi sırada yurt dışındaki isimler var. Özellikle oyuncu ve sunucu Aslı Parlak yurtdışı koordinasyonumuzda belkemiğimiz. Tüm sözlü ve yazılı iletişimi sağlayarak bizlere büyük katkı sunuyor. Onları da festival tarihi olan 13-19 Ekim 2023 tarihinden önce sırasıyla paylaşacağız.
Enis Derdimentoğlu: Son olarak okuyuculara neler iletmek istersiniz?
Atakan Metin: Şu ana kadar 50 ülkeden 450 başvuru aldık. Sayı çok fazla. Bu sayı bir taraftan bizleri memnun ederken bir taraftan da ön jürilerimiz ve seçici kurulumuzu zorlayacak. Yine de bardağın dolu tarafından bakıyor olmanın hazzını koruyoruz ve ilgilenen her sinema dünyası emekçisine gönülden teşekkür ediyoruz. Umuyoruz ki bu yıl festivalin gösterim programında hakkıyla yarışmalar olacak, Antakya halkı ve Türkiye bundan olumlu yönde payını alacak. Bu yıl festivalin sanatla şifa bulmasına dönük çalışıyoruz. Önümüzdeki yıllarda ise festivalin çok daha saygın bir hale gelmesi için çalışacağız. Unutmayalım sanat ve dolayısıyla sinema; hayatın yansımasıdır, dünyayı sanat biçimlendirir.
Röportaj: Uluslararası Antakya Film Festivali – Atakan Metin