Gibi 6. Sezon 3. Bölüm: Girls’ Night Out
Gibi’nin 6. sezonunda işler yalnızca absürtlükle değil, karakterlerin fiziksel ve ruhsal deformasyonlarıyla da derinleşmeye başladı diyebiliriz. “Girls’ Night Out” isimli bu bölüm, ilişkilerde mahremiyet, merak, kontrol ve çaresizlik gibi temaları, görünüşte mizahla ama arka planda ciddi bir çaresizlik duygusuyla işliyor. Gibi’nin son dönemdeki en derli toplu anlatılarından biri olan bu bölümde, komediyle utanç arasındaki çizgi özenle yürünüyor.
Bölüm, Ersoy’un kapıda, kafasında medikal bir “kafa kafesi” ile misafirlerini karşılamasıyla açılıyor. Sanki her şey normalmiş gibi “Hoş geldiniz.” diyor ama o sırada çene cerrahından omurilik cerrahına, beyin cerrahından biyomekanik destek sistemlerine kadar pek çok uzmanlık alanının birleştiği fantastik bir tıbbi operasyonun izleri bir bir dökülüyor: çene kemiğinde çekilme, şakaktan şakağa sekiz vida, dil kaçması nedeniyle oturarak uyuma, enseden desteklenen kafa bombesi, sadece sıvıyla beslenme… Liste uzayıp gidiyor. Ersoy bunları büyük bir sükûnetle, neredeyse sıradan bir şeymiş gibi anlatıyor. Zaten Gibi’nin en sevdiğimiz özelliği de bu: olağanüstüyü olağanlaştırmak.
Bu sırada kadınlar “Girls’ Night Out” planlıyor. Temaları da açık: Sevgililerinden memnun olmadıkları konuları hiçbir sansür olmadan, tamamen şeffaf şekilde konuşmak. Yılmaz, İlkkan ve Ersoy bu durumdan fena hâlde rahatsız. Gece boyunca uyuyamıyorlar, olup biteni düşünmekten sabahlıyorlar. Özellikle Yılmaz’ın paranoyası öyle bir noktaya geliyor ki sevgilisinin sabah eve girmesiyle yüzleşme anı yaşanıyor. Yılmaz, sevgilisinin doğum gününde altına yaptığını anlattığını sanıyor, halbuki konu “tostçu olayı”ymış. Ne olduğunu o anda biz de bilmiyoruz, ama yüzlere oturan ifade, ortamın havasını bozuyor.
Meğer olay şöyleymiş: Yıllar önce bir tostçuda tüp patlamış, kız şokla kıpırdayamamış, Yılmaz ise refleksle kaçmış. Sonrasında tabii geri dönmüş ama o ilk kaçış unutulmamış. Bu geriye dönüşle birlikte, karakterin vicdanı ile güven arasındaki çatışması da izleyiciye geçiyor. Kızın bunu arkadaşlarına anlatması, Yılmaz için küçük düşürücü bir ihtimal; ama ne anlatıldığı bilinmediği için izleyici de bölüm boyunca bir huzursuzluk taşıyor.
Bu huzursuzluk, erkeklerin kendi “boys’ night out” gecesini düzenlemesiyle yeni bir boyut kazanıyor. Bu kez dedikodu malzemesi yaratmak için ilişkilerinde kavga çıkarma çabasına giriyorlar. Yılmaz, eski olayı kahramanca gösterecek şekilde yeniden kurgulamaya karar veriyor. Plan şu: Tostçu olayındaki patlamayı canlandıracaklar ama bu kez ses bombasıyla. Ancak anlaşma yapılan adam gerçek bomba koyuyor. Ersoy’un eline verilen düğmeye basılıyor, patlama gerçekleşiyor, Ersoy’un kolları yanıyor. 35 kişiden 18’i kaçmış, 10’u şoka girmiş, 7’si kaçacakken kalakalmış. Ve Yılmaz yine kaçmış.
Bölümün en çarpıcı yanı, karakterlerin tüm bu absürtlükler içinde bile hâlâ kendilerini haklı çıkarma gayretinde olması. Yılmaz’ın kaçışı, aslında karakterinin en dürüst anı gibi. Kaçıyor ama neden kaçtığını da anlatıyor, açıklıyor, hatta üstüne bir kurgu bile inşa ediyor. Gibi, burada insanın kendini temize çıkarma isteğini merkeze alıyor.
Tüm bunlar yaşanırken bir başka önemli detay da şu: Karakterlerin “ilişkilerde konuşulmayanlar” konusundaki kırılganlığı. Herkes birbirinden korkuyor, herkes karşı tarafın ne bildiğini bilmediği için diken üstünde. Bu da bölümün mizahının ardına yerleştirilmiş gerçek bir gerilim yaratıyor.
Ayrıca fiziksel mizah ve anlatım dili, bölümde oldukça başarılı kullanılmış. Ersoy’un sağlık durumu yalnızca gülünç değil, aynı zamanda izleyicinin içinde bir şeyleri titreten bir unsur. Gerçekle kopuk ama hayal denemeyecek kadar tanıdık bir hâl.
“Girls’ Night Out”, önceki bölümler kadar katmanlı olmasa da Gibi’nin sezona dair en derli toplu anlatılarından biri. Ne kazanan var ne kaybeden. Sadece olanlar var. Ve Gibi zaten en çok da bu hâliyle seviliyor.
Gibi 6. Sezon 3. Bölüm: Girls’ Night Out
