Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Cici: Sırtımızdaki Yük Geçmişimiz Mi?

Cici: Sırtımızdaki Yük Geçmişimiz Mi?

Yazar: Nevroz Ürün

Cici: Sırtımızdaki Yük Geçmişimiz Mi?

Yönetmenliğini ve senaristliğini Berkun Oya’nın üstlendiği dram türündeki Cici filmi 27 Ekim’de Netflix’te yayınlandı. Filmin oyuncu kadrosunda Nur Sürer, Funda Eryiğit, Okan Yalabık, Ayça Bingöl, Yılmaz Erdoğan, Fatih Artman, Olgun Şimşek, Şevval Balkan ve İncinur Daşdemir yer almakta. Funda Eryiğit ve Fatih Artman’ı yine bir Berkun Oya ve Netflix işi olan Bir Başkadır’da, Okan Yalabık ve Nur Sürer’i de Berkun Oya’nın Masum dizisinde izlemiştik. Bu isimler için yönetmenin tiyatro oyunları da dahil olmakla birlikte rahat ve uyumlu çalıştığı ya da çalışmayı sevdiği isimler olduklarını söyleyebiliriz. Bu anlamda fragmanla birlikte bu kadronun izleyiciyi filme çeken bir ekip olduğu da ortada.

Filmlerinde hikayenin yanı sıra yönetmenlik becerisiyle hafızalardan silinmeyecek kadrajlara ve çerçevelere yer veren Berkun Oya’nın kendine has bir sinema oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz. Halihazırda Bir Başkadır ile birlikte Netflix’in en fazla ses getiren ve en fazla olumlu dönüş alan yerli dizisinin yönetmeniyken şimdi Netflix Türkiye’nin en beğenilen filminin de yönetmeni konumunda. Çünkü yönetmen, Cici ile yine kendine has imgesel anlatımı, hikayeleri işleyiş biçimi ve mekan seçimleri ile adından çokça söz ettiren ve ettirmeye devam edecek gibi gözüküyor.

Film 30 yıl sonra otobiyografik bir yanı olan filmini çekmek üzere ailesiyle birlikte kasabaya dönen Kadir’in ailesini ‘geçmiş-şimdi’ çizgisiyle ele alıyor. Yani filme ailenin geçmiş zamanlarını izleyerek başlıyoruz. Bu sahneler esnasında bir yemek masasında, ahırda ya da yatak odasında 5 saniyelik geleceğe dönüş anları bizi karşılıyor. Dolayısıyla da fragmanı izleyenlerin çocuk ve yetişkin karakterleri kısa sürede eşleştirmekte zorlanmamışlardır. Bunda çocuk oyuncu seçimlerinin ana kadro oyuncuları ile hissiyatı geçiren benzerliklerinin de payı çok büyük olduğu için Berkun Oya’nın oyuncu seçimlerinin yine çok başarılı olduğu aşikar. Aynı şekilde Havva’nın gençliğini oynayan Funda Eryiğit ve yaşlı halini oynayan Nur Sürer arasında da makyajla birlikte yerli yerinde bir benzerlik oluşmuş.

Bir kasabada başlayıp yine bir kasabada biten hikaye; otoriter bir baba, evliliğinden memnun olmayan anne ve çocukların çevresinde işlenmekte. Hepimizin zihninde yer eden, bir yaştan sonra travmalarımız haline gelen kötü yaşantılarımız; çocukluktan itibaren bizi psikolojik anlamda yorup çocukluktan sonrasını da adeta ele geçiren ya da kendine bağlı olarak şekillendiren bir boyuta evriliyor. Filmde de kilit yer tam olarak burasıdır, Kadir yıllar önce yaptığı bir şakadan sonra babasından gördüğü tepkiyi ve o yıllarda yaşayıp kafasında yer edinen anılarını bağlayarak bir film yapmaya karar verir. Çıktığı bu yolculuğun sonunda otuz yıl önceki birtakım sırları açığa çıkaracağından da habersizdir. Kadir, kız kardeşi Saliha, Saliha’nın kızı Naz ve anneleri Havva ile (film ekibi de dahil) kasabaya filmi çekmek için gelir. Bazı sahnelerde anne Havva’ya da yer verilecektir. Her ne kadar biraz zorlansalar da film biter ve pandemi başlar. Kadir kasabadaki eve yerleşir, farklı bir adama dönüşmüş ve filmin kurgusunu iki yıldır bitirememiştir. Kadir’i ziyarete, küçük kardeşi Yusuf, Saliha, Naz ve annesi Havva gelir. Havva artık iyice yaşlanmış ve Alzheimer hastası olduğu için ne yaptığını bilmez, çocuklarını hatırlayamaz raddeye gelmiştir. Saliha, filmin durumunu sorduğunda Kadir bazı sahneleri birbirine bağlayamadığını bahane etse de aslında bağlayamadığı şey sahneler değil kamera arkasını izlerken öğrendiği bazı gerçeklerdir.

Film çekimi esnasında kamera arkası görüntülerini çeken Naz kasabaya gelir gelmez dayısına görüntüleri sorar ama Kadir onların kaybolduğunu söyler. Birkaç gün sonra dayısı Kadir’in odasını karıştıran Naz görüntüleri bulur ve izlemeye başladığında yanına annesi ve küçük dayısı gelir. O görüntülerde Havva’nın, çocuklarının babasını istemeden öldürdüğünü söylerken görürler ve haliyle çocuklar yıkılır. Yıllar önce annesi ve babası ölmüş bir çocuk bu aileye emanet edilir ve Kadir bu çocuğa hortumla su tutarak şaka yapmak istediğinde babasından gördüğü tepkiyle o gece eve alınmaz. Bu duruma içerlenen Havva, kaynattığı ıhlamurun içine uyku haplarını karıştırır ve eşine o şekilde ikram eder. Üzerine de gece uyuyakaldığında odasındaki cama açık bırakır. Çok ağır hastalanan adam haftalarca yatağa düşer ve kısa bir zamanda hayatını kaybeder. Havva, üç çocukla birlikte Ankara’ya yerleşir. Ama otuz yıl sonra tekrar kasabada onu gördüğümüzde ve filmde yer aldığı sahnedeki gözyaşlarında ne kadar pişman olup, acı çektiğini hissedebiliyoruz.

Filmde olayların doğal akışında Bekir’in (Yılmaz Erdoğan) hastalanmasında birinin payı olduğunu seyrediyoruz zaten ki bu noktada ‘ya Havva ya da Kadir’ gibi bir tahmin yürütebiliyoruz. Kadir’in geçirdiği dönüşüm ve bunalmışlık hissi acaba babasının suçluluğundan mı derken bunu yapanın Havva olduğunu öğrenip bir yandan da uyku hapı verdiğini öğreniyoruz.

Filmin ilk yarım saatinde Saliha ve Cemil sahnelerinin hikaye ve müziğiyle Yeşilçam nostaljisi yaşatılırken bir yandan da televizyon arşiv görüntüleriyle hem tek kanal dönemi hem de Bir Başkadır bölüm sonlarında gördüğümüz Ferdi Özbeğen sahneleriyle nostaljik bir havanın hakim olduğunu görüyoruz. O anın yani ‘Eski’nin havasını filmden soluyabiliyoruz ancak hikaye geleceğe gittiğinde daha farklı bir gelişim seyrediyor ve başı ile ortası hatta sonu arasında tam anlamıyla uyum sağlanamamış bir film izliyoruz. Havva’nın köye dönmesiyle o evde eskiye dair anılarının canlanışını ve bu anıların zihninde su yüzüne vuruşunu insan hafızası ve mekanın hafızası üzerinden yorumlayabiliriz. Filmin bu gibi birden fazla meselesi var ama hafıza meselesi dışında diğer meseleler maalesef yüzeysel kalıyor. Filmin 2,5 saatlik süresi düşünülünce de zamanın hikaye açısından ekonomik kullanılamadığı sonucu ortaya çıkıyor. Yine de eksileriyle bile Cici Netflix’te şimdiye kadar yayınlanan yerli filmler arasında yerini belirgin bir şekilde zirveye taşıyor.

Filmde oyuncular için eleştirilecek pek bir nokta yok çünkü her biri rolünü ustalıkla sergiliyor. Ayça Bingöl ve Olgun Şimşek’in sahnesi, Fatih Artman’ın son sahnesi bunun örneklerinden. Özellikle de Nur Sürer bu role çok yakışmış ve Havva’nın duygu yüklü sahnelerini bize derinden hissettiriyor.

Berkun Oya özelinde seyirciler olarak daha iyisini görmüş olduğumuz için küçük eksikleri bulunan ama Netflix filmleri genelinde düşünülünce çok başarılı olan ve izlediğinize pişman etmeyecek bir film Cici. İzlemeyenlere filmi izlemelerini tavsiye ediyor, okuyuculara iyi günler diliyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.

Cici: Sırtımızdaki Yük Geçmişimiz Mi?

Bunlar da ilginizi çekebilir

1 Yorum:

Avatar
Berat Oğuz 03/11/2022 - 21:47

Çok güzel bir yazı olmuş çok beğendim gerçekten film kadar harika bir yazı başarılar diliyorum

Yanıtla

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...