Caught Stealing: Bir İyilik Büyük Bir Komploya Dönüşürse
Aramızda Darren Aronofsky’yi sevenleriniz var mı? Mutlaka vardır, tabii ki. Aronofsky’yi takip edenler, mutlaka onun kendine has yapımlarını seyretmişlerdir zamanında. 1998’de Pi, 2000’de Requiem for a Dream, 2008’de The Wrestler, 2010’da Natalie Portman’ın Oscar aldığı Black Swan derken, son yıllarda çektiği mother! (2017) ve bir tiyatro uyarlaması olan, Brendan Fraser’ın seneler sonra Oscar aldığı The Whale (2022) filmiyle çarpıcı yapımlar ortaya koymayı başarmış bir isimdir. Dram ve gerilim denemeleri dışında The Fountain (2006) ve Noah (2014) filmiyle fantastik türünde de farklı denemeler yapmış birisi aynı zamanda. Şimdiyse Aronofsky belki de ilk kez bir komedi filmiyle karşımıza çıkıyor. Ama ne komedi! Bu olsa olsa kapkara bir komedi. İşte karşınızda Caught Stealing.
Charlie Huston’ın aynı isimli romanından uyarlayıp senaryosunu yazdığı bu filmin başrollerinde Austin Butler, Regina King, Zoë Kravitz, Matt Smith, Liev Schreiber, Vincent D’Onofrio ve Benito Martínez Ocasio’nun (ki şarkıcı Bad Bunny olarak da biliniyor) rol aldığı bu film, eski beyzbol yıldızı Hank’in uzun süredir görmediği komşusunun kedisiyle ilgilenmek zorunda kalması ve bununla beraber mafyadan devlete uzanan bir komplonun içinde bulunmasını anlatıyor. Böylesine enteresan bir kara komedi, bu cuma itibarıyla TME Films tarafından vizyona giriyor. Ben de an itibarıyla hikâyeye giriyorum, tabii izniniz olursa.
Bu yazıyla alakalı bir uyarıda da bulunayım öncelikle: Kısmen de olsa spoiler göreceksiniz, o yüzden hikâye kısmını okurken dikkatli olmanızı rica ediyorum.

Caught Stealing: Bir İyilik Büyük Bir Komploya Dönüşürse
Hikâye, bizi yönetmenin ilk filmini yani Pi’yi çektiği yıla, yani 1998’e ve New York’a götürüyor. Eski beyzbol yıldızı Hank Thomas, barmenlik yaparak geçimini sağlamakta ve kız arkadaşı Yvonne ile vakit geçirerek New York’ta mütevazı bir hayat sürmektedir. Fakat bu mütevazı hayatı altüst olur çünkü Hank’in punk-rockçı komşusunun kedisine bakmayı kabul etmesi, birbirinden tehlikeli gangsterlerin Hank’e musallat olmasına yol açar. Böylece Hank, hem gangsterlerle kedi-fare oyunu oynar, hem de acı dolu geçmişinin sayfaları açılır.
Hikâyeyi anlamak için öncelikle kısa da olsa 1998 yılının Amerika’sına bakmak lazım. California’da sigara içmek yasaklanmış, Irak’la silahsızlanma krizi yaşanmış, Google kurulmuş, elçilik bombalanmış, AFI 100 yılın en iyi filmlerini yayınlamış… Bu gibi olaylar dönemin ruhunu belirlemiş.
Şimdi hikâyenin özüne dönersek, bu film aslında iyilikten doğan marazı, geçmişte yaşananların bedelinin ödenmesini, hiçbir suçumuz olmamasına rağmen üstümüze kalan suçları konu eden bir kara komedi. Dolayısıyla bize klişe de olsa şu soruları sorduruyor: Karşınızdaki kişinin istediği iyiliği yapar mısınız? Geçmişte yaptıklarınızın bedelini bir gün öder misiniz? Yoksa geçmişten kaçar mısınız? Bunların dışında haksız yere suçlanmayı kabul eder misiniz? Film de bizi bu sorular eşliğinde cevap aramaya davet ediyor.
Başlıkta da dediğim gibi: Bir iyilik bir komploya dönüşürse ne olur? İşte tam da burada başlıyor. Yaptığımız iyiliklerin acı bedellerini öderken dostlarımızı, sevdiklerimizi teker teker kaybettiğimize tanık oluyoruz. Dahası, polisin mafyayla iş birliği yaptığı büyük bir komplonun içine girdiğimizi fark ediyoruz. Bu esnada da Hank’in acı dolu geçmişini görüyoruz: Beyzbol yıldızıyken sönen kariyeri, lise yıllarında geçirdiği trafik kazasında arkadaşının ölümü, Rus çetelerle iş birliği yapan polisler, Latin gangsterler ve ortalığı ateşe veren Yahudi çeteleri… Kaotik bir kepazeliğe tanık oluyoruz.

Caught Stealing: Bir İyilik Büyük Bir Komploya Dönüşürse
Öncelikle Caught Stealing, Aronofsky’nin önceki filmlerinden oldukça farklı. Bu, onun çektiği ilk komedi filmi; ama aslında tam anlamıyla bir kara komedi, üstelik mizahını çok da belli etmeyen bir kara komedi. Aronofsky, New York’un suç dolu manzarasını gösterirken her zamanki gibi karakterlerin psikolojisini de ön plana çıkarıyor. Fragmanlarda bize bir suç-komedi filmi gibi gösterilmişti ama komedi çok gizli ayrıntılara saklanmış. Dolayısıyla filmi seyrederken gülmekten çok, yer yer sinirlerinizin bozulacağını garanti edebilirim. Mizahı oldukça karanlık; hem estetiği hem de diyalogları açısından Joel & Ethan Coen kardeşlere ve Guy Ritchie’ye selam gönderiyor. Bu arada kediyi de unutmayalım; filmdeki kedi, mizahı açığa çıkaran unsurlardan biri.
İlk filminden beri dirsek temasında bulunduğu Matthew Libatique’in görselliği ise oldukça karanlık. Libatique, sinematografi konusunda New York’un suç dolu ve tempolu manzarasını gösterirken diğer yandan karakterleri, nesneleri ve kediyi farklı açılardan çarpıcı biçimde aktarıyor. Justin Allison ve Andrew Weisblum’un kurgusu oldukça kaotik, eğlenceli ve tempolu. Özellikle son jenerikteki ani değişimler çok etkiliydi.
Rob Simonsen’ın müzikleri iyiydi ama bana göre soundtrack seçimi daha da iyiydi. Garbage’tan Idles’a, Scorpions’tan Spin Doctors’a, Meredith Brooks’tan David Bowie’ye kadar geniş bir yelpazede şarkılar tercih edilmiş. Filmi seyrederken bu şarkılarla nostaljik bir yolculuğa çıkacağınızdan emin olabilirsiniz.
Caught Stealing’i merakla beklememin iki sebebi vardı: Birincisi Aronofsky’den gelen bir kara komedi filmi olması. İkincisi de Austin Butler’ın performansı. Kimse kusura bakmasın, ben kendisini Elvis (Baz Luhrmann, 2022) filminden beri takip ediyorum ve belki de James Dean’den sonra Hollywood sinemasının en asi ruhlu oyuncusu olarak gördüğüm tek aktör. Austin Butler, bu filmde de gerçekten asiydi; hem yüz ifadesi, hem bakışları hem de performansıyla. Onun dışında komşusunu oynayan Matt Smith de fevkaladeydi. En az Butler kadar öfkeli ve isyankâr bakışlarıyla takdir edilesi bir performans sergiliyor. Ayrıca Vincent D’Onofrio, Liev Schreiber, Yuri Kolokolnikov ve Bad Bunny olarak tanınan Benito Martínez Ocasio’nun performansları da görülmeye değer.

Caught Stealing: Bir İyilik Büyük Bir Komploya Dönüşürse
Uzun lafın kısası, aslında Caught Stealing bize sadece iyiliğin bedelini anlatmıyor. Aynı zamanda kimsenin kendinden başka kimseye güvenemeyeceğini ve son derece acımasız, sert bir dünyada yaşadığımızı da gösteriyor. Psikolojik açıdan acı verici gerçeklerle, elimizde kalan haksız suçlarla bunu güçlü bir şekilde yediriyor. Görsel açıdan sağlam, müzikleri iyi, oyunculuklarıysa çok güçlü. Bu yazın sonuna gelirken izleyebileceğiniz en dikkat çekici yapımlardan biri.
Puan: 3,5/5