Bergman Adası: Fårö’de Bir Hayalet Dolaşıyor
Tükettiğimiz görsel ve edebi eserlerin yaratım sürecinde yaşanan zorluklara pek önem vermeyiz. Sadece bu durumdan bahseden diğer eserler sayesinde biraz empati yapar ya da aşina oluruz. Malumunuz sinemada da birçok örneğini gördüğümüz “üretim sıkıntısı çeken yazar tıkanmışlığı” filmlerine bir yenisi daha eklendi: Bergman Island
Son yıllarda çektiği filmler ile kendinden söz ettiren Mia Hansen-Løve, 7. Uzun metraj filmi ile karşımıza çıkıyor. Cannes’da prömiyerini yapmış olmasına rağmen hiçbir ödül almadan ayrılan film, aynı zamanda yönetmenin de ilk İngilizce yapımı.
Film, Chris ve Tony isimli iki yazar/yönetmen partnerin ilham arayışı için gittiği Fårö Adası’nda yaşadıklarını konu alıyor. Ingmar Bergman’nın da hayatının önemli bir kısmını geçirdiği ve birçok filmini çekmiş olduğu bu ada, efsane yönetmenin ardından ismi ile anılmaya başlamıştır. Filme, karakterlerimizin bu adaya varışını ve Bergman Vakfı tarafından kendilerine tahsis edilen eve yerleşmelerini izleyerek başlıyoruz. Bu yerleştikleri yerde sonraki filmlerini yazmayı planlıyorlar. Tony bir tür gerilim filmi üzerinde çalışıyor fakat sanatçılığına dair pek detaylı fikir sahibi olamıyoruz. Chris, Tony’nin eskiz defterini karıştırırken gördüğümüz kadarıyla BDSM ve kadına yönelik şiddet barındıran içeriklere sahip. Fakat dediğim gibi Tony’nin sanatsal tarafına pek hakim değiliz çünkü Hansen-Løve, Chris’in yaratıcılık sürecine daha çok odaklanıyor. Buradaki sebep belki de kadına şiddeti normalleştiren, esir tutulan kadınlar hakkında film yapan bir erkeğin o kadar da kayda değer konu olmadığını ve ayrıntıya girmenin gereksiz olacağı düşüncesinden çıkan bir bilinçli hamledir.
Bergman Adası’nda, bir konum ile sanatçının birbirini ne kadar besleyebileceğini ve bunu dönüştürebileceğini görmekteyiz. Geçmişte bu ada hakkında birçok belgesel yapılmıştı hatta bazılarına bizzat Bergman’ın kendi de dahil olmuştu. Bu seferki yapımda usta yönetmen için herhangi bir abartı güzellemeden ziyade süssüz bir durum değerlendirmesi yapılmakta. Ada, Bergman adına birçok etkinlik barındırmakta: Bergman Festivali, filmlerinin çektiği lokasyonları turlayan bir Bergman Safarisi, sürekli filmlerinin yayınlandığı bir Bergman Sineması vb.
Bergman’ın bizzat kaldığı evi kendi filminde kullanan Chris’in adada Tony’den ayrı yaşadığı maceralar, filmine dair sinematik ipucular bulmasına yardımcı oluyor. Zaten Bergman Adası filminin ikinci yarısının önemli bir bölümü de Chris’in yaratım aşamasında olduğu filminde geçiyor.
İkinci yarıya geçtiğimizde çoğunlukla Chris’in filmini görmekteyiz. Chris, Tony’e filminin şimdiye kadarki halini anlatırken bir anda kendimizi anlatılan hikayenin içinde buluyoruz ve filmimiz meta bir hal alıyor. Mia Wasikowska ve Anders Danielsen Lie’nin başrolünde yer aldığı bu film, kendileri gibi Fårö Adası’ndaki bir hikayeyi konu edinir. Bir arkadaşının düğünü için Fårö’ye giden Amy ile eski sevgilisi durumundaki Joseph’in yeniden bir araya gelişini görmekteyiz. Hikayesi yavaş yavaş Chris’in içinden geçenler yahut arzuladıkları gibi bir arka plan teması ile devam eder. Filmin başında vakıf üyeleri ile kibar bir şekilde konuştukları, Bergman’ın babalık konusundaki başarısızlıkları, modern erkek sorunları ile bağdaştırılarak tek pota altında eritiliyor.
Mia Hansen-Løve, bu filminde hem sinemanın yapıtaşlarından biri olan, sevdiği bir yönetmene, sulandırmadan saygı duruşunda bulunmuş hem de filmin geri kalanında Bergman’ın büyüklüğüne dayanarak kendini boşluğa salmamış. Bir kadının hem sanat içinde hem de aile bağlarındaki durumuna dair sorulması gereken soruların üzerine güzel gidiyor. Bunu yaparken karşıt tez olarak ortaya Bergman gibi bir ismin sanat yaparken ayrıcalıklı ve hayattan kopuk bir yaşam yaşaması gibi, babalık yapmasına gerek kalmadan hayatına rahatça devam edebilmiş olması gibi konuları sorgulayarak cesur noktalara parmak basıyor. Kısacası Bergman Adası, modern bazı sorulara ve sorunlara Bergman’ın hayaleti ile cevaplar arayan, ayağı yere sağlam basan bir film.
Bergman Adası: Fårö’de Bir Hayalet Dolaşıyor