Ben Bu Boşluğu Nasıl: Bir Boşluk Hikayesi
Herkese merhabalar,
BluTV‘de yayınlanan bu ilginç dizi, bir yazar olan ana karakterimiz Derin’in babasını kaybetmesiyle başlıyor. Babasını kaybetmenin ya da daha doğrusu kendi ifade edişiyle “babasını bulamamanın” acısıyla yüzleşen karakterimiz, bir yandan da bu zor zamanında yanında olan ve ecdat dizilerinde oyunculuk yapan karakterimiz Mete ile yakınlaşıyor. Mete ile çok inişli çıkışlı bir ilişki süreci geçiren Derin, karşı karşıya kaldığı tüm bu belirsizliklerle, boşluğuna boşluk katmaya devam ediyor. Boşluğun dolup dolmadığını, doluyorsa da nasıl dolduğunu merak edenler için diziyi izleyip boşlukta kaybolmalarını tavsiye ediyorum.
Dizi aynı ekibin bir başka projesi olan Çıplak dizisine göre çok daha cesur sahneleri içerisinde barındırıyor. Daha önce konu ve özellikle karakter açısından bu kadar arabesk bir Türk yapımında çok sayıda cesur sahnelere yer verilmediğinden olacak ki ilk bölümde bu sahneleri çok fazla yadırgadığımı ve hikayenin içine girmekte çok zorlandığımı söyleyebilirim. Ama dizi ilerledikçe, hikayenin içine girdikçe, kısacası Derinle bağ kurmaya başladıkça ilk başta oluşan olumsuz yargılarım yavaş yavaş son buldu.
Merve Nur Bengi ve Cavit Çetin Güner’in daha önce herhangi işlerini izlememiştim. Onları ilk kez bu diziyle izledim. Gayet yeterli, ortalama ve sırıtmayan bir performans sergileyerek yazılan karakterlere hayat vermişler. Ancak Tardu Flordun ustalığını konuşturmuş gerçekten. Onun olduğu sahneleri büyük bir keyifle seyrettim. Tardu Flordun’un bu dizide yer alması diziye çok şey katmış. Bu boşluk öyküsü sırf onun için bile izlenebilir.
Dizinin arabesk ruhuna uygun yerleştirilen arabesk şarkılar gayet tamamlayıcı olarak görevlerini yerine getirmişler. Nova Norda’nın “Pelin” şarkısının hikayesi ve dizinin hikayesi cuk oturduğundan bu da iyi bir müzik seçimi olmuş. Bir araya getirilen bu ikilinin, ölümlerin yarattığı dayanılmaz boşluğu iliklerimize kadar hissettirdiğini düşünüyorum.
Dizinin senaristi Merve Göntem’in yakın zamanda yaşadıkları kalemini güçlendirmiş gibi görünüyor. Gayet akıcı, ne gereksiz doldurmalarla uzun ne de eksik bırakılmışlığıyla kısa, ifade etmek ve anlamak için oldukça yeterli bölüm uzunlukları ve sayısıyla yazılmış. Mete karakterinin ecdat dizisindeki rolüne ve sektöre dair göndermelerin yanı sıra Edgar Keret’e gönderilen saygı benim için önemli ve güzel detaylardı. Dizinin yönetmeni Orkun Göntem’in ise bu proje ile yönetmenliğini bir tık daha yukarı taşıdığını söyleyebilirim. Kullanılan kamera açılarının, ışığın ve tercih edilen renk paletinin hikayeye hizmet eden hatta hikayenin anlatımını daha kuvvetli kılan bir yanı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Söyleyeninin kim olduğunu hatırlamadığım “Hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.” sözü bu hikaye için de geçerli. Derin’in babası bir yolculuğa çıktı ve on an için “Derin’in şehri” olan babasının cenazesine bir yabancı geldi. Orası bir matem ambarı değil aksine Derin’in şehriydi çünkü babasını kaybetmemişti. Babası bulunamayacağına göre kaybolmamıştı. O sadece bir yolculuğa çıkmıştı. Derin kalemini kullanmaya devam ettikçe de babasının yolculuğu sürecek. Kalemine müdahale etmek isteyen editörlere, yayın kurallarına ve kalıplara boyun eğmedikçe babasının yolculuğu devam edecek. Derin yazdıkça bu boşluk belki kapanmayacak ama mutlaka dolacak. Sevdiklerimizle gidilen dikenli yolların birkaç yerinde muhakkak gözyaşı gölleri ve peçete tepeleri var. Bu yolda ise bize gereken tek şey peçete verecek insanlar.
Kısacası bu yapımda bolca delirme, çokça acı, azca insan, kocaman bir boşluk, ufacık bir umut, fazla arabesk ve bayağı da gözyaşı var. Eğer ki bir bunlardan en az birini içeren bir şeyler izlemek isterseniz bu dizi iyi bir örnek olacaktır.
Kapatılması imkansız boşluğunu yazarak doldurman ümidiyle, hoşça kal Derin.
Okuma zahmetini gösterdiğiniz için teşekkür ederim.
Ben Bu Boşluğu Nasıl: Bir Boşluk Hikayesi