Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Aşk ve Kin (1964): Sessiz Çatışmalar

Aşk ve Kin (1964): Sessiz Çatışmalar

Yazar: Merve Uçar

Aşk ve Kin (1964): Sessiz Çatışmalar

1964 yapımı Aşk ve Kin, yönetmenliğini ve senaristliğini Turgut Demirağ’ın üstlendiği, Yeşilçam melodramlarının iz bırakan örneklerinden biri. Dönemin sinema dili açısından klasik bir yapı gibi görünse de, film kendi içinde daha sessiz, daha derin bir yol izliyor. Aşk, bağlılık, geçmişle yüzleşme, vicdan ve güç temaları bağırmadan, incelikle anlatılıyor. Filmin en dikkat çekici yanı da bu.

Belgin Doruk’un canlandırdığı Cahide Yalın karakteri, hikâyenin tam kalbinde yer alıyor. Cahide, gençlik yıllarında âşık olduğu doktor Kadri’yle yolları ayrıldıktan sonra yapımcı Zihni ile evlenmiş, ancak gönlü hâlâ geçmişte kalmış bir kadındır. Belgin Doruk bu karakteri öyle bir oynuyor ki sözle değil, gözle konuşan bir hâle bürünüyor. İçinde biriken duyguları, çatışmaları, sabrı ve zamanla yorulmuşluğunu tek bir bakışla aktarabiliyor. Cahide, ne tam anlamıyla güçlü bir kadın ne de edilgen bir figür. Direnci gösterişli değil ama sahici. Belgin Doruk’un sade ama yoğun varlığı, bu karaktere ruh katıyor.

Zihni karakterini Turgut Özatay canlandırıyor. Cahide’nin eşi ve aynı zamanda güçlü bir yapımcı. Ancak gücünü sevgiyle değil, baskıyla göstermeye çalışan bir adam. Karısına duyduğu bağlılık, zamanla kıskançlık ve kontrol arzusuna dönüşüyor. Fiziksel olarak geçirdiği kazadan sonra yatağa bağımlı kalıyor ama esas çöküşü ruhsal anlamda yaşıyor. Özatay’ın oyunculuğu, karakterin sinsiliğini göstermek için bağırmıyor; tam tersine, alttan alta ilerleyen bir huzursuzluk yaratıyor. Onun varlığı film boyunca hep bir tehdit gibi duruyor; ancak bu tehdit, sakin bir karanlık gibi yavaş yavaş etkisini gösteriyor.

Cüneyt Arkın ise Doktor Kadri rolünde karşımıza çıkıyor. Cahide’nin yıllar önce sevdiği ama ayrılmak zorunda kaldığı adam. Şehre yeniden döndüğünde hiçbir şey bıraktığı gibi değil; Cahide artık başkasının eşi. Arkın, bu rolde alışıldık kahraman figüründen uzak, daha duru bir tavırla var oluyor. Belgin Doruk’la birlikte oldukları sahnelerde, aralarında geçen şeyler yüksek sesle söylenmese de izleyici her şeyi sezebiliyor. Kadri’nin duygusu da vicdanı da geçmişe duyduğu özlem de sessizce akıyor. Bu hâliyle Arkın, fiziksel güçten çok içsel dengeye dayalı bir karakter yaratıyor.

Leyla Sayar’ın canlandırdığı Nevin karakteri ise Zihni’nin ailesinden biri. Cahide’yi evin içinde sıkıştıran, özgürlük alanını daraltan bir figür. Nevin’in varlığı sadece bir baskı unsuru değil, aynı zamanda görmezden gelinen bir kötülüğün de temsili. Feridun’la (Zihni’nin kardeşi) birlikte Cahide’yi kuşatan bu yapı, yalnızca kişisel değil, dönemin kadın üzerindeki sosyal baskısını da hissettiriyor. Nevin her şeyi biliyor ama hiçbir şeye müdahale etmiyor. Bu tavır, filmdeki sessiz şiddetin en keskin hâllerinden biri.

Turgut Demirağ’ın rejisi büyük laflardan uzak. Duygular göz önüne serilmiyor, sahneler çarpışmıyor. Bunun yerine, sessizlikten güç alan bir yapı kurulmuş. Kamera hareketleri sakin, çerçevelemeler dikkatli. Özellikle Belgin Doruk’un sahnelerinde bu sadelik çok hissediliyor. Filmde asıl yük, diyaloglardan çok o boşluklara bırakılmış. Seyirciye güvenen, gösterme ihtiyacı duymayan bir anlatım var.

Aşk ve Kin, ilk bakışta klasik bir melodram gibi dursa da ilerledikçe karakterlerin iç dünyasına yaslanan, bir tür vicdan hikâyesine dönüşüyor. Belgin Doruk’un sessiz gücü, Cüneyt Arkın’ın sade oyunuyla dengeleniyor. Turgut Özatay’ın içten içe çatlayan karakteri ve Leyla Sayar’ın soğukluğu da hikâyeye derinlik katıyor. Her oyuncu kendi çizgisinde varlık gösteriyor; kimse kimsenin gölgesinde kalmıyor, ancak Belgin Doruk’un etkisi biraz daha uzun sürüyor.

Günümüz seyircisine bu film durağan ya da fazlasıyla dramatik gelebilir. Ancak bazı filmler anlatım biçimiyle değil, taşıdığı ruhla izlenir. Belgin Doruk’un varlığı, bu filme yalnızca estetik değil, insani bir derinlik de katıyor. Bugün dönüp baktığımızda onun yalnızca bir dönem sinemasının yüzü değil, aynı zamanda bir iç hâlin, bir kadın duruşunun temsili olduğunu yeniden hatırlıyoruz.

Sevgili Belgin Doruk’un değerli hatırasına saygılarımızla…

Aşk ve Kin (1964): Sessiz Çatışmalar

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...