Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri All We Imagine As Light: Karanlıktan Aydınlığa Bir Yol

All We Imagine As Light: Karanlıktan Aydınlığa Bir Yol

Yazar: Erkan Akmaz

All We Imagine As Light: Karanlıktan Aydınlığa Bir Yol

All We Imagine As Light; Payal Kapadia’nın yazıp yönettiği ve 2024 yılında oldukça etki yaratmış bir drama filmi. Öyle ki, 77. Cannes Film Festivali’nde Grand Prix’i de kazanmayı başardı. Filmin oyuncu kadrosunda ise Kani Kusruti, Divya Prabha, Chayya Kadam ve Hridhu Haroon bulunuyor.

Hikaye, esasen Hindistan’ın Mumbai kentinde hemşirelik yapan ve aynı evi paylaşan Prabha ve Anu adındaki iki kadının hayat hikayesini konu ediniyor. Bu iki kadının gündelik yaşamlarını, geçmişlerini detaylı şekilde izleyiciye aktarma yoluyla film pek çok kişisel ve toplumsal meseleyi irdelemeyi tercih ediyor. Film; Hindistan’ı, Mumbai’yi görsel imajlarla ve insanların gündelik hayat enstantanelerini aktararak perdeyi açıyor. Burada insanların birçok farklı yerden Mumbai’ye, daha iyi şekilde hayat sürme amacıyla umut yolculuğu yaptıklarına şahit oluyoruz. Filmdeki bu nokta aslında filmdeki en önemli sac ayaklarından biri olan şehir illüzyonunu bize yansıtmak amacıyla var. Şehir, insanlar için umutlar, fırsatlar barındıran ve onları büyüsü altına alan bir yer.

Film insanların perspektifini bize bu şekilde yansıtıyor. Ancak bunun tamamen bir illüzyon olduğunu da çoğu sahnede anlayabiliyoruz zira bu büyülü ortamın içinde bir ton sorunun varlığına şahit oluyoruz. Şehrin illüzyonuna kendini bırakıp kendi kimliğini toplumsal normlara kurban etmeyen, ekonomik varlığını ona adamayanın sistemde kendine varlık alanı bulamadığını görüyoruz. Mumbai’nin sosyokültürel ve ekonomik yapısına bir bakış atıyoruz. Erkek egemen toplum anlayışını, toplumsal baskıları, işçi-burjuva çatışmasını, inanç farklılıklarını aşırıya kaçmadan, dozunda, küçük küçük detaylarla ele alıyor film.

Buraya kadar çizilen ortamın aslında şehir-köy karşılaştırması yapan, işçi sınıfının ekonomik olarak ezildiğini gösteren eski dönem Türk filmlerinden tanık olduğumuz bir ortam olduğunu ifade etmek pek de yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla çoğu insanın bilincinde olduğu ve son derece gerçek olguları oldukça gerçekçi yansıtıyor film bize. Zaten hikayenin kendisinin ve anlatımının gerçekçiliğinin inşası son derece başarılı. Zengin ve fakirlerin zıt yaşam şekillerini, gelir adaletsizliğini pek çok sanatsal enstrümanla bir araya uyumlu şekilde getiriyor film.

Hikayenin ana karakterlerine geri döndüğümüzde, Prabha ve Anu kendi yakınlarından uzakta ve yukarıda da bahsedildiği gibi bir umut yolculuğuna çıkarak Mumbai’de geçimlerini sağlamaya çalışan iki kadın. Film, iki kadının bireysel hikayelerini pek çok yerde kesişmek üzere aslında ayrı ayrı bir seyir çizgisi halinde ele alıyor. Prabha için daha çok kişisel sorunlar, melankoli, şehir hayatının zorlukları, iç sorgulamalar şeklinde bir tablo çizilirken Anu içinse daha çok şehir hayatının tatlı sarhoşluğu, gençlik heyecanı, özgürlük ve bağımsızlık şeklinde bir tablo çiziliyor. Anu’nun film boyunca birlikte olduğu erkek arkadaşıyla olan ilişkisinin aktarılışından bu ayrımları daha net bir biçimde gözlemleyebiliyoruz.

Anu ve erkek arkadaşı olan Shiaz’ın ilişkileri filmdeki çoğu temayı da bünyesinde barındırıyor. Hem Anu’nun kişisel karakter gelişimi için önemli hem de Shiaz’ın Müslüman bir erkek olması sebebiyle toplumsal baskıları ve inanç farklılıklarının toplumdaki negatif yansımalarını göstermesi yönünden de önemli. Filmdeki olumlu yönlerden biri, birden fazla temayı bir noktada kesiştirmeyi başarıyor olması. Prabha’ya geri döndüğümüzde ise karakter açısından son derece önemli bir hususu dile getirmekte fayda var. Prabha zamanında ailesinin baskısı sebebiyle bir adamla evlendirilmiş ancak adam kısa bir süre sonra çalışmak için Almanya’ya yerleşmiş ve uzun zamandır da Prabha’yla herhangi bir iletişimi olmamış.

Yalnız, aile ve toplum tarafından bastırılmış dolayısıyla da kişiliğini, benliğini ve cinselliğini özgürce ve bağımsızca yaşayamamış bir kadın Prabha. Hem kişisel hem toplumsal faktörler arasında sıkışıp kaybolmuş biri. Kaderine tamamen teslim olmuş şekilde anlatılırken bir gün kocası tarafından kendisine bir hediye gönderiliyor.Filmin önemli noktalarından birisi esasında burası. Çünkü bu andan sonra Prabha kötü geçmişiyle ve bugünüyle bir hesaplaşma içine giriyor, bastırılmış kimliğini yaşayabilme konusunda sorgulamalara girişiyor ve bir bakıma kendisine zıt olan Anu’yla bir kıyaslama içine sokuyor kendini. Film boyunca Anu’nun sanki Prabha’nın daha genç ama daha asi, tutkularına set çekmeyen, toplumsal kalıpları kabullenmek istemeyen bir versiyonu olduğunu gözlemliyoruz. Bu sebeple de Prabha’nın kendini bu kıyasın içine sokmasının son derece mantıklı bir açıklamasını da görmüş oluyoruz.

Prabha, içten içe duygusal açıdan özgür ve bağımsız olduğunu, kocasıyla gerçekten birbirlerine aşık olduklarını ve bu şekilde mutlu yaşadıklarını hayal ediyor. Onun aydınlık olan hayalleri bunlar. Film bize bu açıdan toplumsal kalıplar içinde yitip gitmeye zorlanmaya çalışılan iki kadının portresini feminist bir perspektifle son derece başarılı sunuyor. Metaforik anlatımın çok yoğun, bariz olduğunu ve anlatılmak istenen tüm temaları da bu şekilde beslemeye gayret ettiğini hissediyoruz filmin. Filmdeki ufak ve sembolik detayların filme önemli bir anlatım zenginliği kattığını söylemek yanlış olmaz. Örnek olarak hamile kedi, yüksek binalar, hediye gelen mutfak aracı kısacası her biri hikayenin sembolizmini besliyor.

Film bize Prabha ve Anu arasındaki tezatlıkları aktarırken gerçek aşkın ve sevginin iyileştirici ve özgürleştirici yönünü de vurguluyor. İnsanın kendi kimliği, benliği, aşkı için harekete geçmesi gerektiğini ve çabalamasının önemini anlatıyor. Bu mücadeleci tavrı aynı zamanda filmde halihazırda Mumbai’deki işçi dayanışması açısından birleştirerek de öğütlüyor. Filmdeki birbirinden bağımsız temaların bağlantılandığını söylemek yanlış olmaz. Bu bağlantıları belli ölçüde uyumlu sergilemeye çalışsa da biraz dağınıklığa ve her şeyi anlatalım bakış açısına yol alındığını da gözlemliyoruz. Karakterlerin karakter gelişimi başarılı kuruluyor, kişisel ve toplumsal temalar kendi içlerinde estetik, tutarlı ve güçlü bir biçimde yansıtılıyor ancak bunlar arasındaki geçişlerde tam bir uyum olduğunu söylemek zor.

Film, anlatmak istediklerini estetik bir anlatım şekliyle ele alıyor. Kişisel, içsel, soyut meselelerle toplumsal konuları bir arada verirken katı didaktiklik yaratmamayı başarıyor. Güçlü toplumsal mesajlarını görsel estetik yoluyla zenginleştirerek sanatsal bir dil yaratabiliyor. Filmin, mekanları, şehir ve köy görsellerini son derece gerçekçi sunduğunu, anlatılmak istenenlere olumlu anlamda hizmet edecek bir  biçimde konumlandırdığını söyleyebiliriz. Bir belgeselle bir drama örgüsünün birbirlerinden ayrılmaz ve uyumlu füzyonuna şahit olmaktayız bu açıdan. Ancak bütün bunların hikaye anlatımı bakımından sunuluşunda gereksiz bir yavaşlık yok değil. Bu bakımdan filmde bir akıcılık sorunu olduğunu ifade edebiliriz.

Prabha ve Anu’nun birbirlerinden ayrı olan hikayeleri, sorgulamaları filmin sonlarına doğru bütünleşmeye başlıyor. Bu içsel mücadelelerinden yavaş yavaş sonuçlar çıkarmaya başlıyorlar. Sıkışmış veya sıkıştırılmaya çalışılmış benliklerini özgürce yaşayabilme aksiyonunu bir kadın dayanışması şeklinde sergilemeye çalışıyorlar. Filmin sonlarında Prabha’nın tedavi ettiği adamı kendi kocasıymış gibi algılayıp onunla hesaplaşması, aklındaki ve ruhundaki tüm ağırlığı ortadan kaldırmaya ve görüşünü berraklaştırmaya başlıyor. Anu ise, sevgilisi Shiaz’a olan aşkından vazgeçmemeyi ve toplumsal baskıya boyun eğmemeyi benimsiyor. İki kadının film boyunca yaşadıkları zorlu içsel yolculuk, yavaş yavaş onları aydınlığa doğru çıkarmaya çalışıyor. Benzer yollardan geçen tüm kadınlar için, ezilen işçilerin bir araya gelip dayanışması gibi bir çıkar yol gösteriliyor bize. Arkadaşlığın, dayanışmanın, aşkın ve sevginin yıkılmaz, aşılmaz bir duvar yaratacağını vurguluyor film.

All We Imagine As Light, hiç şüphesiz değerli bir film. Hem politik duruşuyla hem sanatsal bakış açısıyla önemli bir fark yaratıyor. İnsanların hayallerini, umutlarını, geçmişlerini ve bugünlerini onlara sorgulatarak onlara bilinçli bir kimlik algısı yaratılabileceğini söylüyor. Filmi izleyen pek çok insanda çeşitli düşünceleri ve sorgulamaları uyandırabileceğini söylemek yanlış olmaz.

All We Imagine As Light: Karanlıktan Aydınlığa Bir Yol

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...