Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Air: Bazen Bir Ayakkabı Sadece Ayakkabı Değildir

Air: Bazen Bir Ayakkabı Sadece Ayakkabı Değildir

Yazar: Enis Derdimentoğlu

Air: Bazen Bir Ayakkabı Sadece Ayakkabı Değildir

Bugün dünyanın her yerinde tarihin en iyi basketbolcusu kimdir desek duyacağımız 3 isimden biri Michael Jordan’dır. Giyimi kuşamı, basketbolu, reklam yüzü olması ve oyunu değiştirmesi ile basketbolu tamamen değiştiren Jordan değişime neredeyse ayakkabısı ile başlamıştı. Herkesin bildiği üzere Air Jordan ayakkabı giyen Jordan’ın Nike ile anlaşma hikayesi yakın zamanda Amazon Prime’da yer alan AIR filmi ile bize bir kez daha anlatıldı. Ben Affleck tarafından yönetilen ve Alex Convery tarafından yazılan 112 dakikalık yapım efsane imzayı Jordan’a attıran Sonny Vaccaro’ya hayat veren Matt Damon, Nike’ın kurucu CEO’su Phil Knight’a hayat veren Ben Affleck, Howard White’a ise ünlü komedyen Chris Tucker hayat veriyor. Dikkat çekici bu isimlerin yanında Michael Jordan’a Damian Delano Young, Jordan’on baş belası menajeri David Falk’a Chris Messina, Reklamcılık efsanesi Rob Strasser’a Jason Bateman ve Air Jordan 1’in tasarımcısı Peter Moore’a ise Matthew Maher hayat veriyor.

AIR filmini anlamak için Nike’ı, reklamcılık sektörünü, basketbolu ve hatta insanların düşünce yapısını günümüzdeki halinden çok filmin geçtiği ve Jordan’ın draft edilerek Chicago Bulls’a imza atmasına sayılı günlerin kaldığı 1984’ün kafasıyla düşünmemiz gerek. Yeni kurulan ve Converse, Adidas gibi rakiplerin altında ezilen ve koşu ayakkabısı yapması ile ün yapan Nike basketbol ayakkabısı sektörünün sadece yüzde 17’sine hakimken dönemin süper starları Larry Bird ve Magic Johnson’in tercih ettiği Converse yüzde 54, genelde rapçilerin giydiği ve Nike Başkan .Yardımcısı Howard White’ın “Ben bile çakma Adidas giyiyorum kuzenim Kore’den yolluyor” dediği Adidas yüzde 29’luk bir pazar payına sahip.

Film, Nike’ın bu karamsar durumunu bize Sonny’i üzerinden gayet vurucu ve yalın bir dille yansıtıyor. Basketbol bölümünü ayağa kaldırması için Phil Knight tarafından bizzat işe alınan Sonny, basketbolu iyi okuyabilse de Nike’in düşün bütçesi ve basketboldan çok da anlamayan reklam kadrosu Sonny’i ve Nike’in basketbol departmanını iyiden iyiye kötü bir duruma sürüklüyor. Burada bu döneme eşlik ederken Nike’ın ünlü sloganı “Just Do It” (Sadece Yap) ve logonun nasıl bulunduğu gibi şirket hakkında çok bilinmeyen olayların eğlenceli tarihine de değiniliyor.

Hikayeye dönecek olursak Nike’ın temel mantığı 1984’te draft edilecek 3 çaylak oyuncunun şirketle anlaşma sağlayıp kendi ayakkabılarını giydirebilmek burada da filmin ilerleyiş dinamiği bize ufak ufak verilmeye başlanıyor. Sonny bir kumarbaz ve çok sık kumar oynuyor basketbol bilgisi ve risk alma isteği birleşince 3 oyuncuya değil sadece bir ve en iyi oyuncuya yönelelim diye bir fikir ortaya atıyor ve Jordan’ı istediğini, bütün bütçenin Jordan’a verilmesi gerektiğini söylüyor. Adayların konuşulduğu toplantıda 90’lara damga vuran basketbolculara eğlenceli ve ironik göndermeler var. Örnek vermek gerekirse Charles Barkley için, “Televizyonlar onu sevmiyor çok küfürbaz” diye bir görüş belirtiliyor ve Barkley günümüzde ABD’de en çok sevilen basketbol yorumcusu. Her basketbolcu için bir önyargı var ve kimse basketboldan anlamıyor Sonny’de sürekli bu durumla dalga geçiyor.

Hem spor hem de reklamcılık bir değişimin içinde. Apple “1984” reklamını yaparak duvarları yıkıyoruz imajını bağıra bağıra yaptığı dönemde Basketbol dünyası ve ayakkabı sektörü bu değişime ve duvarları yıkmak zorunda olduklarının farkında değil. Hatta bugünün aksine Nike Yönetimi basketbol ayakkabıları günlük hayatta giyilemez ama koşu ayakkabıları giyilebilir diye düşünüyor fakat Sonny birkaç duvar yıkması gerektiğinin farkında.

Filmin ilk yarısı Sonny’in çevresini ikna etmek ve Jordan Ailesi ile temasa geçmeye çalışıp ikna etmek için her yolu denemesi ile geçiyor. Hırsı ve tutkusu ile CEO Phil Knight dahil bütün Nike’ı umutla doldurmaya başlıyor. bunun yanında başarısızlık durumunda basketbol bölümünün kapanması ile herkese neler olabileceğinin farkına herkes çok geç varıyor ve buradaki gerginlik bize derinden ve duygusal olarak iyi yansıtılıyor.

Biraz da Jordan’dan önce NBA’yi anlatmam lazım. NBA’in o yıllardaki yapısı bize Sonny’nin halka sorular sorarak nabız yokladığı sekanslar ile gösteriliyor. Michael Jordan’dan önce NBA iri çocukların vura kıra ilerlediği ve fizikleri ile kendilerini gösterdiği bir lig Magic ve Bird bu durumu biraz değiştirse de takımın yıldızı olmaktan memnunlar takımları ve anlayışı değiştirecek yeni bir yüzün lazım olduğu dönemde herkes Jordan için kısa, sadece şov, ligi domine edemeyecek gözüyle bakıyor. Jordan draft edildiği andan itibaren bu anlayışı değiştirerek oyunu değiştirecek adam olma yolunda ilk adımlarını atıyor.

Jordan’ın oyunu değiştirecek adam olma potansiyelini gören Sonny ailesi ile çok da alışılmamış yollarla iletişime geçiyor ve burada filmin ne kadar çalışılmış olduğunu görüyoruz. Baba Jordan’ın sevecenliği ve Anne Jordan’ın ketumluğu oğluna güveni gerçek kadar iyi temsil edilmiş. Bugün her sporcu telif ödemesi ve kişisel markasının ödemelerini alabiliyorsa bu aslında oğluna sonsuz inanan Deloris Jordan sayesindedir aslında film bu noktada ikiye ayrılıyor Sonny’nin sektörü değiştirme ve Deloris Jordan’ın oğluna olan inancı ve koruma iç güdüsüyle NBA’i değiştirmesi.

Sonny aileye bile ulaşıp elinden gelen çabayı gösterse de Michael Jordan Nike ile toplantı yapmaya bile yanaşmaktan kaçınıyor. Bu noktada Sonny’in eğlenceli, vazgeçmeyen ve 80’lerin plaza insanlarından farklı düşünmesi devreye giriyor ve yapılmayanı yapma cesaretini gösteriyor. Basketbol hatta spor tarihinde ilk kez bir ayakkabı kişiye özel dizayn ediliyor ve satışa bu şekilde çıkıyor. Bu sayede basketbol ayakkabısının günlük hayatta da giyilmesi düşünülüyor. Sonny’nin bu fikrinden önce sporculara sadece firmanın geleneksel yapısından şaşmayan ayakkabılar yapılır ve sunulurdu bunun yanında Nike, Jordan’ın kendisi gibi kural yıkmaya devam ediyor ve NBA’in ayakkabılarda yüzde 80 beyaz renk olmalı uymayanlar maç başı 5 bin dolar öder kuralını yıkıp daha bugün bilinen adıyla Air Jordan 1 tasarımını ortaya çıkarıyorlar ve Jordan’ın ödeyeceği cezayı Nike ödemeyi kabul ediyor.

Ayakkabının tasarım sürecinde yapılan bütün beyin fırtınaları ilham verici, eğlenceli ve akıcı bir şekilde ilerliyor büyük toplantı günü geldiğinde biz de onlarla beraber gerilip umutlanıyoruz. Bugün sonucunu bildiğimiz bir hikaye olsa da yaratım ve ikna sürecine şahit olmak bizi iyi hissettiriyor. Tasarımcı Pete’in ayakkabıyı tasarlarken eğlenceli aforizmaları bizi iyiden iyiye yapım sürecine dahil ediyor. Film genel olarak çok akıcı ilerliyor ve dönemin ruhunu, kafa yapısını bize sürekli hissettirmeye çalışıyor bunun bir nedeni de yapılan büyük değişimlerin Nike’ın nasıl sektörü sarstığının bize daha iyi anlatılması.

Jordan’ın ketum annesi son bir hareket yaparak her bir ayakkabının satışından pay istemesi ve CEO Peter Knight’ın da buna olur vermesi ile yine bir ilk yapılıyor ve bu bütün NBA’i değiştirecek bir yıkım sürecinin başka bir adımı oluyor buna da filme iyi bir gönderme var Knight, “Bir şeye sebep olduk bakalım bizim için iyi mi kötü mü olacak” diyor. Sonny’in kumarının tutacağını bize hem film sonunda akan kapanış ekranında akan bilgilerle hem de tarih bize gösteriyor. Biraz bilgi verirsek Nike 2003’te Converse’i satın alarak bünyesine kattı. Ayakkabının tasarımına katılan herkes efsane oldu ve Jordan NBA’i değiştiren tarihin en büyük atleti olarak anıldı. Bu ilham verici hikaye aslında bize kutunun dışında düşünmeyi gerçek bir hikaye üzerinden yalın ve akıcı bir dille anlatmayı başaraması ile dikkat çekiyor. Ve kazanacağına inanırsan kumar, kumar değildir bazı riskiler alınmaya değer diyen kumarbaz Sonny’in Jordan’a söylediği bir söz filmin ve hayatlarının mottosu olarak karşımıza çıkıyor: “Biri giyene kadar her ayakkabı altı üstü ayakkabıdır.”

Yapım sürecinde Michael Jordan’a da danışan Ben Affleck filme eklemeler yapması filmin ne kadar özenilmiş ve çalışılmış olduğunun bir başka göstergesi. Filmin tonu her zaman biraz soluk ve ışıltılı 80’lerin temasına uygun bir renk tonu var. Kostümler yine döneme uygun ve renkli, Mekanlar, arabalar, kullanılan teknoloji ve oyuncuların bu duruma adaptasyonu tatmin edici. Araba telefonu gibi çok popüler olmayan bir teknolojinin bile kullanılması bizi döneme hızlı adapte ediyor.

Basketbola dair saha içi bir sekans bekliyorsanız bu filmi izlediğinizde hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Film aslında bir arka plan hikayesi ve aslında konuşmalar, diyaloglar ve gelişmeler o yönde ilerliyor. Fakat konuşmanın çok olduğu bir yapım olmasına rağmen hareketli ve eğlenceli ilerleyişi sizi konudan koparmıyor.

Müziklere de değinecek olursak yine dönemin popüler müzikleri ve o tonlarda tercih edilen disko temalı fon müzikleri hem geçişlerde hem de sekanslarda bizi olayın içine sokan en büyük etkenlerden biri sayılabilir.

Toparlayacak olursak AIR filmi bilinen gerçek bir hikayenin efsane ve çığı açıcı arka planını dönemi yaşayanların danışmanlığı eşliğinde bize sunulan yalın, eğlenceli ve ilham verici bir hikaye. 90’lar basketbolunu, Jordan’ı ya da tasarım hikayelerini seviyorsanız bu film biterken sizi tebessüm ve yüksek bir mod ile baş başa bırakacak.

Air: Bazen Bir Ayakkabı Sadece Ayakkabı Değildir

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...