Aga: Ataerkilliğin Yavaş ve Sarsıcı Bir Aktarım Hikayesi
Aga, 2021 yılında yapılan yönetmenliğini Mevlüt Taşcı’nın yaptığı dram türünde bir filmdir. Başrollerini Taner Cindoruk, Selim Tufan ve Halil Özbekar’ın paylaştığı filmin senaryosunu ise Dilek Çolak ve Savaş Saylan üstleniyor. Aga filmi şu an MUBI platformunda gösteriliyor. Film, 3 erkek kardeşin ataerkilliğin göstergesi olan hayat tarzlarındaki hikayelerini konu alıyor.
Aga filmi genel olarak, Anadolu topraklarındaki yaşam tarzındaki üç erkek kardeşin babalarının ölümünden sonraki hayatlarını ele alıyor. Babalarının ölümünden sonra, evdeki “baba” rolünü üstlenen Selim, kardeşlerine bakmak ve eve para getirmek zorunda kalıyor. Yatalak hasta olan annesine ise en küçük kardeşi Şenol bakıyor. Ortanca kardeş olan Veysel ve Selim birlikte hayvancılık yapıyor. Selim’in evlilik isteği bir zaman sonra kardeşler arası çatışmaya sebep oluyor. “Dayı” diye tasvir edilen bir karakterin, (insanları evlendirmek için bilgilerini ve vesikalık fotoğraflarını alarak, aralarını yapmaya çalışan bir adam) Selim’e bulduğu bir kız ile imam nikahı yapılıyor. Öte yandan, askerliğe gitmek için paraya ihtiyacı olan Veysel, abisinden yardım istiyor. Bir şekilde Selim dolandırıldıktan sonra, Veysel ile ters düşüyorlar.
Taşrada sürekli bir para alışverişi oluyor. Genellikle bu durum hayvancılık üstünden gösterildiği için filmin bazı sahnelerinde kişisel açımdan rahatsız edici görseller oluşuyor. Bunun en büyük örneği, bir ineğin doğum sahnesini çok net bir şekilde gösterilmesi diyebiliriz. Öte yandan, filmde kadın karakterlerin neredeyse çok az olması dikkat çekici. Film, ataerkilliğin üstünden bir anlatım sunuyor. Bu anlatımında bazı sahnelerde birbirlerine ters düşen karakterlerin şiddet içerikli kavga sahnelerini ortaya çıkarıyor. Filmin, yavaş ve sabit anlatımı, bu tarz sahnelerde uzak plan kamera açısıyla gösterilmesi, seyircide rahatsız edici bir hissiyat uyandırmasına neden oluyor.
Filmin sinematografik derinliğine baktığımızda, oldukça metaforlu sahneler çekildiğini söyleyebiliriz. Filmde en çok dikkat çeken minimalist detaylarından biri, “ışık” kavramının metaforik anlatımı. Karanlık sahnelerde kullanılan tek çeşit ampul, gündüz sahnelerinden önce gösterilen güneş detayı, kapalı mekan ve açık alan çekimlerinde ise mutlaka hemen hemen her sahnede karşımıza çıkan beyaz ya da sarı tonlardaki aydınlık unsurlar.. Bu detaylar filmde birden çok mesaj verildiğini gösteriyor. Öte yandan, filmin genel akışı oldukça yavaş ve derin sahneler içeriyor. Ancak bu anlatım, filmi izlerken bir süre sonra sıkıcı geliyor. Oyuncuların yaşadığı ruh hallerini en iyi şekilde yansıtmak için, olay örgüsünün derinliğini aktarmak adına kullanılan sabit sahnelerin, gereğinden fazla uzun anlatımı, bir yerde seyircinin filmin konusundan kopmasını sağlıyor. Filmdeki özellikle karakterlerin herhangi bir aksiyon sahnelerinde (yürüme, eyleme geçme, vb.) kullanılan kamera hareketleri hep aynı şekilde kullanılmış. Bu durum, filmin dil birliğine başarılı bir yaklaşım sergiliyor. Fakat kamera hareketleri sürekli aynı algoritmada işleniyor. Kameranın pan, tilt ya da crab hareketleri bir süre sonra seyirciyi yormaya başlıyor. Özellikle, bu tarz kamera hareketlerinde girilen ansızın zoom-in açısı, vermek istenilen duyguyu başarılı aktarırken, gözleri de bir o kadar yoruyor. Bu durum, daha az, net kamera açılarının, sabit çekim sahnelerinden sonra verilen aksiyonu biraz daha azaltarak önlenebilirdi. Özellikle kurgu aşamasında, çok fazla sabit sahne izledikten sonra, hareketli sahnelere geçiş hızı, seyircide karmaşıklığı uyandırdığından, bu durum daha orantılı sahne planlamasıyla yapılabilirdi.
Filmin, genel renk paleti en başarılı bulduğum detay denebilir. Anadolu havasını, taşra hayatını oldukça başarılı bir şekilde yansıtmış. Sepya tonları, karakterlerin kıyafetleri, iç ve dış mekan görüntü uyumu çok güzel bir şekilde anlatılmış.
Film, karakter analizi açısından yüzeysel kaldığı görülüyor. Anlatılmak istenilen hikaye, direkt olarak aktarılmamış ve karakterlerin hayat tarzını anlamak oldukça zorlaşmıştır. Özellikle kardeşler arası, olay durumları ve diyaloglar biraz daha fazla gösterilseydi, hikayenin anlatımı bir bütünlük sağlayabilirdi.
Filmdeki oyuncuların hayat verdikleri karakterlerin performansı oldukça başarılı bir izlenim sunuyor. Özellikle Taner Cindoruk’un canlandırdığı Selim karakteri, hem sert görünümü hem de korumacı tavrını oldukça başarılı yansıtıyor.
Sonuç olarak, Aga filmi, sinematografik ve anlatı açısından başarılı bir yapım olsa da, filmdeki detaylı ve sabit sahnelerin yavaşlığı, karakterlerin hikayelerinin yüzeysel anlatımı açısından biraz sönük kalıyor. Kullanılan metaforik detaylar, filmi derinlemesine incelediğimizde ciddi mesajlar vermesi ve genel renk tonlarının oldukça güçlü olması, filmin en başarılı özelliklerinden biri oluyor. Ancak bu anlatım, genel işleyişe bakıldığında biraz geride kalmasına neden oluyor.
Aga: Ataerkilliğin Yavaş ve Sarsıcı Bir Aktarım Hikayesi