Anasayfa İncelemelerTiyatro İncelemeleriSil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?

Sil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?

Yazar: Ömer Acıoğlu
Sil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?
Sil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?

Karşınızdaki kişiyi kuklaya dönüştürebilecek olsanız, ondan ne isterdiniz? Sevmeyi mi?, çay yapmayı mı?, film izlemeyi mi? Yani yaptırmak istediğiniz çok şey vardır, değil mi? Peki, kukla yaptığınız kişi günün birinde kendini ve tabii ki dengeyi kaybetmeye başlarsa ne olur? Düşünüyor musunuz bunları? İşte Sil Baştan bize tam olarak bu soruların cevabını vermeye çalışıyor, fakat tam da veremiyor. Neden mi? Biraz sabredin, anlatacağım şimdi.

Yönetmenliğini Vahap Şen’in, oyun metnini ise Simay Antep’in yazdığı Sil Baştan’ın başrollerinde Aslı Bekiroğlu, Tolga Güleç, Yusuf Burak Kurtoğlu, Metin Kurt ve Hüseyin Yıldırım yer alıyor. Oyun, Su’nun sevgilisi Ateş’e her istediğini yaptırmak konusunda mucizevi bir yöntem keşfetmesini ve bu gücün ilişkideki dengeyi bozmasını anlatıyor. İstanbul Sanat Ofisi’nin yapımını üstlendiği Sil Baştan, Çarşamba akşamı Caddebostan Kültür Merkezi’nde prömiyerini yaptı ve dün akşam da Baba Sahne’de sahnelendi. Şimdi gelin, sizlere bu oyunun hikâyesini anlatmaya ve sonrasında yorumlamaya çalışayım.

Su ve Ateş, aynı evde yaşayan iki sevgilidir. Aralarındaki büyük kırgınlık, Su’nun ödül törenine tek başına gitmesi ve Ateş’in uyuyakalmasıyla başlar. Bununla birlikte kırgınlık büyür ve ilişki biter. Peki oyun biter mi? Bitmez. Her şey asıl şimdi başlar. Su, terapi olarak yazmaya başladığı daktilosuyla Ateş’e her istediğini yaptırabileceği mucizevi bir yöntem keşfeder. Başta elindeki gücü kullanmamak için dirense de Su, yakın arkadaşı Aziz’in yönlendirmesiyle bu gücü kullanmaya başlar. Ancak bu güç, Ateş’in üzerindeki etkisiyle ilişkide bozulmalara yol açar. Zamanla ilişki de yoldan çıkmaya başlar.

Hikâyeye gelecek olursak, başlangıç oldukça ilginç. Klasik bir romantik komedi olarak başlayan ama önce daktilo, sonra da canlanan iki heykelle fantastik bir hâl alan bir yolculuk bu. Bize şu soruyu sorduruyor: “İstediğimiz gibi bir aşk yaşamak için insanı değiştirmek yeterli mi? Sevdiğimiz biriyle sil baştan başlamak mümkün mü?” Başlarda işe yarar gibi görünse de hikâye ilerledikçe bunun da çözüm olmadığını gösteriyor.

Bu soruların dışında oldukça ilginç olan, bir araya gelip çatışan iki zıt kutuplu heykel. Yani bizim de sıkça düşündüğümüz o soru: Aşk mı?, mantık mı? Aşk kalbimize, mantık ise akla hizmet eder. Ama aşkın başladığı yerde mantık, mantığın bittiği yerde de aşk başlar. Bu iki zıt kutbun çatışmasını, oyundaki karakterin zihninde canlanan heykeller üzerinden oldukça başarılı biçimde oluşturmuşlar. Klasik bir fikir ama ilgi çekici bir yorum.

Sil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?

Sil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?

Oyun metnine dönecek olursak, başlangıçta ilginç bir fikir üzerine kurulu ve akıcı bir şekilde ilerleyen bir metin görüyoruz. Aziz ile olan diyaloglar ve ana karakterin zihnindeki Aşk ile Mantık çatışması özellikle başarılı. İlginç başlayan ve devam eden oyun metni, fena olmayan diyaloglarla gayet izlenebilir görünüyor ki Aziz ile olan diyaloglar ve ana karakterin kafasındaki Aşk ile Mantık’ın birbiriyle çatışması bence bu oyun özelindeki güzel detaylardı.

Fakat oyun metni ilerledikçe, oyundaki anlatı tekrara uğramaya; bazı diyaloglar da bocalamaya ve anlamını yitirmeye başlıyor. Özellikle metnin sonuna kadar çatışma anında daktilo yazarak karakteri değiştirme olayı, bir tık bayat gelmeye başladı. Diyaloglar da başta ilginç gelmişti ve aşka dair sorgulama yapmamı sağlamıştı; fakat bir yerden sonra diyaloglara da ısınamadım. Aziz ile olan “alışveriş” üzerine kurulu diyaloğu bana bir tık boş geldi. Zaten oyunun sonuna doğru Ateş’in ses tonunu değiştirmesi de bana abartılı geldi.

Yani oyun metni ve karakterler konusunda revize edilmesi gereken çok şey var. Sonunda kapıyı bir tık araladılar ama yine de iyi olamadı. İlk oyunun günahı olduğu için anlıyorum ama bu oyunun vasat altı bir oyun olduğu gerçeğini de değiştirmiyor ve dolayısıyla oyun metni sınıfta kalıyor.

Dekorlar klasik olmakla birlikte ışık kullanımı sayesinde fena görünmüyor. Özellikle canlanan heykeller sahneye dinamizm katmış. Kapı kırma sahnesi ise oldukça sert ve dikkat çekici; sahnedeki gerilimi artırmış.

Müzik kullanımına gelirsek, oyunda Carmen operasından parçaların tekrar tekrar çalınması bir süre sonra bayıyor. Farklı müziklerle çeşitlilik sağlanabilirdi. Buna karşın çevre sesleri oyuna iyi hizmet ettiğini düşünüyorum. Özellikle daktilodan çıkan tok sesler ile Ateş’in karakter değişimi iyi vurgulamış.

Oyunculuklara gelince: Aziz rolündeki Yusuf Burak Kurtoğlu bana kalırsa oyunun en iyi oyuncusu. Tavırları, özgüveni ve enerjisiyle oyunu izlettiriyor. Heykelleri oynayan Metin Kurt ve Hüseyin Yıldırım da oyuna renk katmayı başarmış. Ancak Aslı Bekiroğlu ve Tolga Güleç’in performansları zayıf. Bekiroğlu rolüne yeterince inandırıcılık katamamış. Tolga Güleç ise duygusal geçişleri başarılı verse de sonlara doğru abartıya kaçıyor.

Sil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?

Sil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?

Sonuç olarak Sil Baştan, “istediğimiz kişiyi istediğimiz gibi şekillendirme” fikriyle ilgi çekici bir çıkış yakalasa da, oyun metnindeki tekrarlar ve yüzeysel diyaloglar nedeniyle bu potansiyelini tam olarak kullanamamış bir oyun. İlk oyunun günahı olmaz elbette, ancak oyun metni açısından daha derin ve tutarlı bir revizyona ihtiyaç duyduğu açık. İzlerseniz çok şey kaybetmezsiniz ama kaçırırsanız da büyük bir kayıp yaşamazsınız.

Puan: 2,5/5

Sil Baştan: İstediğimiz Gibi Bir Aşk Yaşamak Mümkün mü?

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...