35. Ankara Film Festivali: Ulusal Kısa Film Yarışması 1
Bu sene 35.’si düzenlenen Ankara Film Festivali, 7 Kasım Perşembe akşamı başladı. Bu yıl 7-15 Kasım tarihlerinde Büyülü Fener Kızılay’da birbirinden farklı birçok filmin yer aldığı festival, sinemaseverlerle buluşuyor. Bu yazımızda, Ulusal Film Yarışması’na katılmış çeşitli filmleri inceliyoruz. Bu yazıda “Ulusal Kısa Film Yarışması 1” adı altında gösterilen filmler bulunmaktadır.
Kravat
Yönetmenliğini Çamran Azizoğlu’nun üstlendiği “Kravat” adlı kısa film, şehir merkezine gitmeye çalışan bir savcının arabasının yolda bir anda bozulmasıyla, içindeki eşyalarını almaya çalışmasını konu alıyor. Filmin sinematografik diline bakıldığında, kamera açıları oldukça özenli seçilmiş ve anlatılmak istenen, seyirciye kolaylıkla aktarılıyor. Bazı sahnelerin bilerek uzun tutulması, oyuncuların duygu durumunu izleyiciye başarılı bir şekilde aktarıyor. Diyaloglar arasına zaman zaman serpiştirilen mizah içerikli replikler, filmin dinamiğini yüksek tutuyor. Cezaevinden gelen mahkumların arabayı açmaya çalışması; birinin savcıdan dolayı oldukça rahat, diğerinin ise bir o kadar gergin olması oldukça başarılı bir şekilde yansıtılmış.
Tavuk Suyuna Çorba
Yönetmenliğini Deniz Büyükkırlı’nın üstlendiği “Tavuk Suyuna Çorba” adlı kısa film, festivalde izlemekten en çok keyif aldığım ve konusunu doğrudan anladığım yapımlardan biri oldu. Filmde, otopsi sırasında hamile bir kadın, kocasının içtiği tavuk suyuna çorbadan sonra evinde kalp krizi geçirdiğini iddia ediyor. Ardından doktor, sırt bölgesinde gördüğü başka bir şey nedeniyle cesedi adli tıpa yönlendirmek istiyor. Bunun üzerine, adamın kadına düzenli olarak şiddet uyguladığı ortaya çıkıyor. Filmin konusu, seyirciye çok başarılı bir şekilde aktarılıyor. Sinematografik dili, oyuncuların doğallığı ve kostüm tasarımı da dahil olmak üzere, filmdeki her unsur konuya hizmet eden bir dilde oldukça başarılı bir şekilde sergilenmiş.
Günaydın Anne
Yönetmenliğini Oben Yılmaz’ın üstlendiği “Günaydın Anne” adlı kısa film, bomboş bir arazide annelerinin sevgisini kazanmaya çalışan iki kız kardeşi anlatıyor. Kız kardeşlerden birinin bataklığa düşmesiyle sarsılan ailenin mücadelesi, oyuncuların her sahnede sergilediği başarılı fakat donuk oyunculukla çok güzel bir şekilde işlenmiş. Filmde özellikle ses tasarımı öne çıkıyor; bazı sahnelerde gerilimin sesin şiddetine göre ayarlanması, filmdeki kasvetli havayı çarpıcı bir şekilde yansıtıyor.
Kabuk
Yönetmenliğini Sema Güler’in üstlendiği “Kabuk” adlı kısa film, genç bir kızın kendisini eve kapatarak dış dünyadan korkmasını anlatıyor. İzlerken detaylı anlatımını tam olarak anlamasam da, filmin sinematografik dili ve özenle seçilmiş renk paleti, görüntülerin akıcı bir şekilde izlenmesini sağlıyor. Filmin diyalogsuz olması, içinde barındırdığı mutsuzluk havasını başarılı bir şekilde yansıtmış. Ancak filmde az da olsa replik olması, konunun seyirciye daha iyi aktarılmasını sağlayabilirdi.
Sinan
Yönetmenliğini Kadri Doğan’ın yaptığı “Sinan” adlı kısa film, karakterin bir tırla yola çıktıktan sonra dinlenmek için durduğu bir yerde başına gelen olayları konu alıyor. Filmin genelinde, izleyiciye konu net bir şekilde aktarılmıyor; ancak sonlara doğru karakterin yapmak zorunda kaldığı tercihle birlikte olayların gidişatı anlaşılıyor. Film boyunca neredeyse tamamen karanlık bir atmosferde geçen olaylar, ışık kullanımı ve kamera dili açısından oldukça başarılı bir şekilde kurgulanmış. Ancak filmin vermek istediği mesaj tam olarak belirgin değil ve biraz yüzeysel kalıyor.
Kaçmandan Çok Korktum
Yönetmenliğini Nuz Özkaya’nın üstlendiği “Kaçmaktan Çok Korktum”, adlı kısa film, cell animasyon şekilde yapılmış bir yapımdır. Çizimlerinde oldukça uğraş barındıran animasyon, aralıklı olarak kan şekilde yazılmış yazılarla ve arka fonda olan müzik tasarımı ile verilmesi gereken havayı oldukça başarılı yansıtmış. Yazıların olması bir nebze konuyu seyirciye anlatması açısından kolaylık sağlıyor.
Telaşlı Parlama
Yönetmenliğini Erman Germán’ın yaptığı “Telaşlı Parlama” adlı kısa film, ışıklarla yapılmış deneysel bir çalışmadır. Film başlamadan verilen uyarı, gerçek anlamda epilepsi hastalığına sahip bireyler için sakıncalı olabileceğini belirtmektedir. Tek bir doku parçasıyla başlayan sahne, aşama aşama müziğin sesinin yükselmesiyle birlikte çoğalıyor. Müzik her yükseldiğinde ışık patlamaları artarak daha çarpıcı hale geliyor; bu durum bir süre sonra seyirciyi yorsa da, film deneysel kategoride başarılı bir şekilde sergilenmiş.
35. Ankara Film Festivali: Ulusal Kısa Film Yarışması 1