21. Filmekimi İzlenimleri #1: Close – Aftersun – Holy Spider
Merhaba herkese! Biliyorsunuz Filmekimi bu sene bilet fiyatlarındaki artışlarla, her gün azar azar açıklayıp sonra yanlışlıkla sitelerine sızdırdıkları gösterim programıyla ve en çok da Passo’dan bir türlü işlem gerçekleştiremeyip şikayetlerini duyuran izleyici kitlesiyle yine tatlı bir hezimet yarattı. İlginç bir şekilde festivalin dahil olduğu olumlu veya olumsuz gündem konularının, kolektif bir tartışma alanının hissi filmlere de taştı biraz. Salonlarda film esnasındaki küçük fısıldaşmalar bazen yazılar akarken alkışlara, bazense kapı önündeki sohbetlere dönüştü. Ama sanıyorum ki şu anki ateşli gündemin bir sonucu olarak neredeyse herkeste tartılması ve belki de dağıtılarak çoğaltılması gereken bir his yumağı oluştu. Filmlerin konuları, örgüleri değil, dünya görüşleri reaksiyon doğurdu çoğu zaman. Art arda dahil olduğum bu ortamın bendeki etkileri de farklı olmadı. Seanslar arasındaki koşuşturmaların, düzensiz hava durumuna ayak uydurmanın, en çok da dijitalden bir miktar uzaklaşmanın doğurdukları kaldı geriye.
Bugün duygu seli tarafından çarpılmayı bekleyerek girdiğim Close, kolaj benzeri rejisiyle duyduğum Aftersun ve modern bir katil gerilimi olmasını umduğum Holy Spider’a dair düşündüklerimi toparlamaya çalıştım. İyi okumalar dilerim.
Close
Yönetmen: Lukas Dhont
Oyuncular: Eden Dambrine, Gustav De Waele, Émilie Dequenne, Léa Drucker
Lukas Dhont, Girl’den dört yıl sonra çıkan yeni filmi Close’da yine değişen bedenlere hapsolmuş duyguları odağına alıyor. Yalnız bu sefer eski ve yeni çeperler arasında kalmış bilindik hislerin kırıklarını toplarken ortaokul çağındaki iki çocuğun arkadaşlığını, aldıkları uzak ya da yakın mesafeleri inceliyor. Kabul ettiğinden bambaşka tanımlar veya detaylar içinde kendini bulan karakterlerin çırpınışları, küçük huzursuzlukların büyük travmalara dönüşümü, duygusal dalgalanmaların vücutta yarattığı dengesizlikler… Dhont’un dertleri gerçekten çok büyük ve hatta kendi karakterlerini bile gölgesi altında bırakıyor. Çekecekleri binbir türlü zorluğa karşı bilinçsizce yol alırken yönetmen sanki kendi canı yanmasın, geçmişiyle mücadelesi “kesilmesin” diye sivri cam parçalarını hep karakterlerinin önüne bırakıyor, onlardan toplamaları için yardım istiyor. Melodramın damarlarındaki kan zaten çoğu zaman anlatıcının bileklerinden akmaz ama Close’u izlerken Dhont’un kendi arınma ihtiyacını önceleyen, gözlemlemekten çok sarsmaya uğraşan tavrını takip etmek beni gerçekten çok yordu. Sandığından çıkardığı tozlu günlüklerde değil, yaşamlarına devam etmeye çalışan karakterlerinin durmadan arkalarına bakan donuk yüzleri, yutkunurken kısılan sesleri ya da oynatamadıkları dudaklarında arasaymış keşke o temizleneceği dereyi.
Aftersun
Yönetmen: Charlotte Wells
Oyuncular: Paul Mescal, Frankie Corio, Celia Rowlson-Hall
Charlotte Wells’in ilk uzun metrajı Aftersun, en basit tabiriyle 90’ların Türkiye’sinde tatile çıkan bir baba-kızı izliyor. Otel odaları, havuz başları, bar sandalyelerine konuk oluyor yönetmen usulca. Ama onların aralarına öyle sinsice yanaşmıyor, kendi eliyle bir an yaratmaya veya karakterleriyle sizi tanıştıran bir duygudaşlık kurdurmaya da çalışmıyor. Hatta filmin yönetmeni, tatilde çektiği video kamera görüntülerine bakan, göremediklerini hatırlamaya, gördüklerini ise anlamlandırmaya çalışan Sophie karakteri sanki. Onu yetiştirmede yetersiz olduğunu bildiği babasını o tatilde ne kadar tanıdıysa, tanıdığını bildiği hallerini unuttuysa veya bir yetişkine bakışını karşılaştığı ilişkiler üzerinden tekrar değerlendirebildiyse bizi o kadarıyla bırakıyor film. Aslında kamerayı tutan karakterleri de farkında bile olmadan tatillerini belgeliyor, hatırlanmasını isteyecekleri küçük heyecanlar yaratmaya çalışıyor ve bunu başaramadıklarında Wells kenardaki sandalyesinden kalkıp ellerinden tutuyor onların. Aynı gün izlediğim Close’un kasıtlı dalgalanmalar, bağıra bağıra üzerine koştuğu patlamaların hepsine karşı yorgun hafızasıyla, hayal etmeye, tamamlamaya çalıştığı anlarla bir panzehir olarak gördüm Aftersun’ı. Charlotte Wells’in yakaladığı tüm küçük nüansları, oda kenarlarına saklanan ama kesinlikle dikizlemeyen bakışıyla bu eminim dönüp dönüp tekrar bakacağım bir çalışma haline gelecek. Böylesi bir tedavinin karşılığında ancak bu şekilde bir minnettarlık gösterebilirim sanırım.
Holy Spider
Yönetmen: Ali Abbasi
Oyuncular: Zar Amir-Ebrahimi, Mehdi Bajestani, Arash Ashtiani, Forouzan Jamshidnejad, Sina Parvaneh
Ali Abbasi, filmini İran’ın Meşhed şehrinde aynı kişi tarafından neredeyse her gece işlenen kadın cinayetlerinden birini izleterek açıyor. Önümüzdeki tehdit, Zodiac benzeri bir profesyonel, soğukkanlı bir deli gibi geliyor ilk başta. Ancak bu katilin gizemli kimliğinin deşifre edileceği bir hikaye izlenimini aldığımız an onun aile hayatına bakmaya başlıyor Abbasi. Camiye kadar peşinden geziyor, motorunun arkasına atlıyor ve katili en az onu arayan gazeteciyle aynı dramatik seviyeden değerlendirmeye çalışıyor. Son filmi Border’ın aksine Abbasi’nin buradaki öfkesi, alayı çok daha doğrudan. Şehrin bölük pörçük yapılanmasından, eli kanlı devlet düzeninden aldığı darbeler sonrasında kurtuluşunu inzivada değil, git gide daha da sıktığı yumruklarında buluyor artık yönetmen. Yakaladığı her boşlukta -sanki katilin düzenli cinayetlerini taklit edercesine- karşı tarafın argümanlarını daha da tekrara düşürüp rakibiyle dans ediyor. Ve temeline hiç inmediği, sadece uğultularını lanetlediği bu “inançlı” politikanın canını öylesine yakmak istiyor ki, neo-noir türünde kurabileceği her anlatı ihtimaline kendi eliyle kısa devre yaptırıyor. Karşısındakinin sürekli aynı zayıf noktalarına kesik atmakla son derece kafayı bozmuş, konfor alanlarını kendi yaratıp kendi yıkan, rahatsız edici ve dengesiz olmaya çalışırken ister istemez daha da gülünç hale gelen bir sinema bırakıyor geriye. Belki Abbasi evine zaten alacağını bildiği bir zaferle dönüyor ama daha açık ara farkla bitebilecek bir mücadelenin hayali de insanın aklına çöküveriyor.
21. Filmekimi İzlenimleri #1: Close – Aftersun – Holy Spider