The Shrouds: Cronenberg’in Kederi ve Çin Malı Kefenler
Merhabalar! Bu yazıda birlikte Filmekimi kapsamında izlediğim ve merakla beklediğim David Cronenberg’in son filmi The Shrouds, Türkçe adıyla Kefenler’i inceliyoruz.
Cronenberg’in “body horror” dediğimiz, yani bedenin çarpıcı biçimlerde bozulduğu, korkutucu sahnelerle dolu filmlerini bilirsiniz. İşte bu filmde o türden sahneleri pek göremiyoruz. Özellikle The Fly, Videodrome ya da The Brood gibi filmlerini sevenler için bu film biraz daha sakin gelebilir. Ancak sakinliği sizi yanıltmasın, çünkü The Shrouds, Cronenberg’in en duygusal ve psikolojik filmlerinden biri. Neredeyse 40 yıllık eşi, film editörü Carolyn Zeifman’ın 2017’de kanserden vefat etmesinden sonra Cronenberg’in yaşadığı keder ve özlem, bu senaryonun ilham kaynağı olmuş.
Vincent Cassel, başrolde Karsh Relikh karakteriyle karşımıza çıkıyor. Karsh, ölen karısının mezarında çürüyüşünü izlemek için bir teknoloji geliştiren, ölümle ve kayıpla saplantılı bir adam. Bu arada, karısının bulunduğu mezarlığın sahibi de kendisi. Hatta o mezarlığın içine bir de fiyakalı bir restoran açmış. Cassel, tahmin edebileceğiniz gibi güçlü bir performans sergilemiş; karakterin acısı, yalnızlığı ve zihinsel çöküşü ekranın her karesine yansımış. Cronenberg ve Cassel ilk olarak 2007 yılında Eastern Promises filminde birlikte çalışmışlardı. Sonra 2011’de A Dangerous Method için tekrar bir araya geldiler. Bu da üçüncü işbirlikleri oluyor. Birbirlerini 2007’den beri tanıdıkları için bu rolde de Cassel, Cronenberg’in duygularını canlandırmada çok başarılı bir performans sergilemiş.
Filmin yapım süreci de ilginç gelişmiş. Aslında The Shrouds, başta bir Netflix mini dizisi olarak planlanmış. Cronenberg, birkaç bölüm yazdıktan sonra Netflix projeden vazgeçmiş, ancak Cronenberg hikâyeye inandığı için filmi çekmeye karar vermiş. Belki de bu yüzden filmde çok fazla konu işleniyormuş gibi görünüyor: keder, teknoloji, özgür irade, aşk, ihanet… Burada şunu eleştirmek isterim: Hepsi birbirine karışıyor ve bazıları tam anlamıyla derinleşemiyor. Bu da izlerken kopmanıza sebep oluyor.
Daha önce Crimes of the Future ve A Dangerous Method gibi filmlerinde gördüğümüz üzere, Cronenberg bu filminde de kontrol teması üzerine yoğunlaşıyor. Karsh, hayatındaki her şeyi kontrol etmek isteyen bir adam. Restoranından randevularına, dijital mezarlık projesinden duygularına kadar her şeyin iplerini elinde tutmak istiyor. Ancak bu kontrol saplantısı, filmin ilerleyen kısımlarında onun tamamen kaybına dönüşüyor. Zaten Cronenberg’in en sevdiği konu da bu: İnsanın kontrol edemediği beden ve zihin arasındaki ilişki.
Filmin görüntü yönetmeni Douglas Koch. Crimes of the Future filminde olduğu gibi burada da ustalığını göstermiş. Işık ve gölge oyunlarıyla hikâyeye ve kurulan distopik evrene uyum sağlamak kolaylaşmış. Özellikle Karsh’ın duygusal durumunu yansıtan bu görsel atmosfer, onun gerçeklikten kopuşunu muazzam bir şekilde desteklemiş. Koch, bu filmde daha çok psikolojik korkuya odaklanıyor ve teknik anlamda bence harika bir iş çıkarmış.
Oyuncu kadrosu da oldukça sağlam. Diane Kruger, hem Karsh’ın ölen eşi Bekka’yı hem de bir yapay zeka avatarını canlandırıyor. Bir sahnede hasta ve zayıf, diğerinde ise teknolojinin soğuk ve manipülatif yüzü. Guy Pearce ise Karsh’ın kayınbiraderi rolünde filme biraz mizah katıyor ve gerektiğinde dramatik ağırlığı hissettiriyor.
Kısacası, The Shrouds bir Cronenberg filmi olarak beklediğiniz kadar grotesk ve rahatsız edici olmayabilir, ama yine de yönetmenin dijital çağda ölüm ve kontrol üzerine düşündüğü en ilginç işlerden biri olmuş. “Body horror” unsurları daha geri planda, ama filmde işlenen duygusal ve psikolojik “horror” yine sizi derinden etkiliyor. Cronenberg’in sineması yaşlandıkça daha az kanlı olabilir, ama hâlâ çok katmanlı ve derin.
Cronenberg’in ölüm hakkında düşüncelerini daha iyi anlayabilmek için kendi ölümüyle “yüzleştiği” kısa filmini de izlemenizi tavsiye ederim.
Mısırlar patladıysa yazıyı burada sonlandırıyorum.
İyi seyirler!
The Shrouds: Cronenberg’in Kederi ve Çin Malı Kefenler