The Perfect Couple: Görünen Köye Bazen Kılavuz Gerekebilir
Sevgili okur, baştan uyarmak isterim: Bu yazı, The Perfect Couple dizisini metheden pek fazla ifade barındırmamaktadır. İzleyicide oldukça merak uyandıran ve dikkat çekici bir fragmanla açılış yapan Netflix yapımı bu mini dizi, maalesef bu etkiyi dizi süresince elinde tutmayı pek becerememiş gibi duruyor.
Eğer siz de benim gibi, hâlihazırda gitgide kısalan dizi sezonlarından yakınıyorsanız, bu altı bölümlük mini dizi gerçekten de bizlere göre değilmiş. Neredeyse her yerde reklamını gördükten sonra bu mini diziye bir şans vermek istedim ve zaten daha öncesinden aynı gün içerisinde yayınlanmış olan bölümleri izlemek için bilgisayarın başına geçtim. Planım, tüm diziyi bir günde izleyip bitirmek iken, yaklaşık bir saat olan bölümler yüzünden üçüncü bölümden sonra yorulup kalan üç bölümü ertesi güne bırakmamak elde değildi. İzleyiciyi yoran bir diğer etken ise, bölümlerin bu uzunlukta olmasına rağmen olay örgüsünün nispeten yavaş ilerlemesiydi. Dizinin odak noktası olan Merritt Monaco karakterinin ölümü ve cansız bedeninin bulunması ilk bölümde gerçekleşiyor, ancak olayın çözüm aşaması son bölüme kadar sürüyor.
Dizi süresince kelimenin tam anlamıyla “mükemmel” bir aile olan, daha doğrusu öyle görünen Winbury ailesinin fertlerinin asıl yüzlerini, yalanlarını ve bu yalanların altında yatan doğruları tek tek öğreniyoruz. Bu öğrenme süreci, geçmişe ve şimdiki zamana gidip gelen, pek de anlaşılır olmayan çok sayıda “flashback” ile ilerletilmiş. Dizide karakterleri tanıtmak için olayın gerçekleştiği güne, hatta karakterlere bağlı olarak birkaç yerde daha da gerisine gidiliyor. Dizinin her sahnesinde, medya tarafından kusursuz diye yansıtılan bu ailenin aslında ne kadar parça parça ve hasarlı olduğu açığa çıkıyor. Ailesini bir para ve ün kaynağı olarak gören yazar bir anne, ailesinden kopmakla kopmamak arasında gidip gelen bir baba, birbirinden tamamen ayrı ama hepsi de katlanılmaz üç çocuk ve gelinler…
Olayın kökü, zaten mükemmellikten oldukça uzak olan bu ailede babanın kontrolden çıkmasıyla başlıyor. Liev Schreiber tarafından canlandırılan Tag Winbury, daha önceden aldatma geçmişi olan birisi ve oğlu Benji (Billy Howle) ile Amelia’nın (Eve Hewson) evliliğiyle işler tekrar karışıyor. Amelia’nın en yakın arkadaşı olan ve düğünde de nedime olarak yer alan Merritt Monaco (Meghann Fahy) ile Tag, tekrar eşi Greer’i (Nicole Kidman) aldatma hatasına düşüyor. Düğünden önceki gün herkes oldukça mutlu ve huzurlu gözükürken düğün günü Merritt’in cansız bedeni deniz kıyısına vuruyor. Ölüm nedeni araştırılırken polisler, aldatan eş Tag’i, eski metresi bir anda ortadan kaybolan ve bunun ardından aile fertlerine gizlilik anlaşması imzalatan Greer’i, cesedi bulan Amelia’yı ve bu sağlıksız aile yapısına gerek kan bağıyla gerekse dostlukla dâhil olan bütün fertleri inceliyor. Zaten az sayıda karakter bulunan dizide herkesin birbiriyle bir şekilde ilişkisinin olması, bir süre sonra dizinin izleyici üzerinde elde ettiği etkiyi azaltan bir başka unsur oluyor.
Sonuç olarak, iyi görünümlü fragmanının diziyle eş olmadığını gösteren bu mini dizi, kadrosundaki Kidman ve Schreiber gibi isimlere rağmen — en azından şahsım için — beklentinin altında kalan bir mini diziydi. Buna rağmen sabır seviyeniz biraz yüksekse ve çerezlik bir dizi arıyorsanız ya da sizi son ana kadar tahmin etmeye iten gizem dizilerini seviyorsanız The Perfect Couple‘a bir şans vermek isteyebilirsiniz.
The Perfect Couple: Görünen Köye Bazen Kılavuz Gerekebilir