126

The Greatest Hits: Devam Edebilme Kabiliyeti

The Greatest Hits, Ned Benson tarafından yazılan ve yönetilen, 2024 yapımı bir Amerikan romantik fantastik filmidir. Sınırlı sayıda sinemada gösterime girmesi kararlaştırılan bu filmde başrolü Lucy Boynton üstleniyor; kendisini “Bohemian Rhapsody” filminden hatırlıyoruz. Güzel oyuncu, “Harriet” gibi iki boyutlu bir hikayesine tanık olacağımız bir karakterin üstesinden ustaca kalkmış. Eğlenceli bir kişilik olan ve Harriet karakterine eşlik eden Max’e ise David Corenswet hayat veriyor. Bir diğer karakter olan David’e ise Justin H. Min canlandırıyor.

Hani bazen, hiç beklemediğiniz anlarda uzaktan bir şarkı çalar. Gözlerinizi kapatır, şarkının içine girersiniz. O şarkıyı ilk duyduğunuz ana döner, o an ne hissettiyseniz aynı sıcaklığı ve tazeliği tekrar hissedersiniz. Tam da bu hissiyatı esas alarak yazılan bu filmde müzik ve hafıza arasındaki hipnotik bağı daha maddesel ve gözle görülür bir şekilde izliyoruz. Hayatının aşkını Max ile bulduğuna inanan Harriet, trajik bir araba kazasıyla Max’i kaybeder. Aldığı kafa travması sonucu, Max’le anısının olduğu şarkıları duyduğunda gerçek hayattan koparak bayılmakta ve Max’le yaşadığı ana fiziksel olarak dönmektedir. Geçmişte tekrar yaşadığı romantik anılar Max için herhangi bir an olsa da, sonunda ne olacağını bilen Harriet için tüm bunlar sıradan bir anıdan çok daha fazlasıdır. Yaşadığı üzüntü ve özleme dayanamayan Harriet, geçmişe her dönüşünde bir şeyleri değiştirmeye ve Max’i kazadan kurtarmaya çabalar. Ancak geçmişe her dönüşünde yalnızca kendi hamlelerini değiştirebiliyor ve olayların gidişatını değiştiremiyordur.

Tüm bunlar yaşanırken Harriet, katıldığı grup terapisinde David ile tanışır. Farklı bir kayıp yaşayan David’le bir bağ kurmaya başlayan Harriet, hayatına devam edebilmenin vicdan azabını sıklıkla hisseder. Gülerken, gülebildiği için; unuttuğunda ise unuttuğu her şey için üzgün hissetmeyi Lucy Boynton izleyiciye çok güzel bir şekilde geçiriyor ve bizlere insan olmanın en korkunç, aynı zamanda en muhteşem yanının unutabilmek ve devam etmek olduğunu hatırlatıyor.

Artık geçmişi değiştiremeyeceğini anlayan ve bunu kabullenen Harriet’in aklına son bir çözüm gelir: Max’le hiç tanışmamaktır. Onunla tanıştığı güne geri dönerek yaşayacakları onca güzel anıyı bilmesine rağmen onunla tanışmamayı göze alacaktır. Filmi, “Artık hatırlamıyor oluşumuz bir anıyı hiç yaşanmamış kılar mı?” sorusuyla baş başa kalarak noktalıyoruz.

Filmlerdeki zaman yolculuğu temasının işlenmesi zor ve derin bir konu olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bu filmde de birçok mantık hatası ve yolculuğa dair boşluklar bulmanız çok muhtemel. Ancak asıl odaklanılan konunun bu olmaması ve verilmek istenen duygunun yas süreci olması dolayısıyla tüm bu hataları göz ardı etmeniz mümkün.

Zaman yolculuğunun müziklerle sağlandığı bu hikayede, şarkıların yanlış seçilmesi beni büyük bir hayal kırıklığına uğratırdı. Neyse ki müzik seçimleri bağlamlara çok uygun ve özenle yapılmış. Filmin parlayan şarkısının benim için “Say Yes to Heaven” olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Yine “Aklımda kalmazdı yüzün ellerin/ Ah, bu şarkıların gözü kör olsun.” diyen Zeki Müren’i de yad edeceğiniz bir film olacağına eminim.

Kaybın ağırlığı ve sevginin zamansız doğası üzerine derin bir meditasyon sunan filmde, Harriet’in müzikle örülen geçmişe yolculuğu izleyicilere acının ve hatıraların hayatımızdaki yerini sorgulatıyor. Sadece geçmişin izleriyle yüzleşmekle kalmayıp, aynı zamanda hayatın sunduğu her anı değerli kılmaya bir çağrı yapıyor. The Greatest Hits, ruhunuza dokunacak ve belki de geçmişin hatıralarına sevgiyle bakmanızı sağlayacak bir deneyim sunuyor.

The Greatest Hits: Devam Edebilme Kabiliyeti