The Falcon and the Winter Soldier Bölüm 2 İncelemesi
WandaVision ile birlikte Cuma günlerini anlamlı kılan Marvel ve Disney+ geçen hafta başlayan ve sağlam başlayan The Falcon and The Winter Soldier ile cumanın hakkını bu hafta da veriyor.
Önceki bölüm sonunda tanıştığımız Yeni Captain America’mız John Walker ile başlayan bölümde “John Walker kimdir? Captain America olmak için yeterli midir?” gibi sorulara biraz cevap bulur gibi oluyoruz. John Walker fena bir adam olmasa da Steve Rogers’tan sonra olmamış. Herhangi bir itici özelliği olmasa da kendisi Steve Rogers değil o yüzden kabul edemiyorum kendisini. Yeni Captain America sayesinde ise bir süredir Sam’i görmezden gelen, kabuğuna çekilmiş Bucky aksiyon sahnesine geri dönüyor bu bölümde.
Önceki bölümde hissettiğiniz Captain America: The Winter Soldier filminin atmosferini bu bölümde de hissediyorsunuz. Önceki bölümün matem havasında geçmesi bu bölümde devam eden bir durum değil. Marvel’ın dizilerde ve filmlerde yapmayı sevdiği küçük espriler bu bölümde yer alıyor fakat gidişatı bozmadan dokunuş şeklinde yapılmış. Sam ve Bucky arasında geçen Gandalf ve The Hobbit muhabbeti ise yüzünüze tebessüm konduruyor. Bucky’nin en çok merak ettiği şey olan “Kalkanı neden verdin?” sorusuna ise bölüm boyunca Sam’den direkt bir cevap alamıyoruz.
İlk bölümde Bayrak Parçalayanlar olarak tanıdığımız terör örgütünün peşine takılan ikili Münih’te peşlerine düşüyorlar. Süper askerlerden arındığını düşündüğümüz dünyanın aslında pek de öyle olmadığını Bucky’nin rehine sandığı bir kızdan dayak yemesiyle görüyoruz. Cinsiyetçi tabi biraz ama neyse konumuz bu değil. 8 süper asker tarafından dövülen Sam ve Bucky ikilisinin yardımına ise Yeni Captain America ve onun sidekicki koşuyor. Saldırıları efektif olmasalar da bu süper askerlerin kim olduklarına dair bilgi edinebiliyorlar.
Süper askerlerden tabiri caizse dayak yedikten sonra dörtlünün ittifak kurması fikrine asla sıcak bakmayan Sam ve Bucky kendi yollarına devam ediyorlar. Bu bölümde tanıştığımız Isaiah adlı süper asker ise Bucky’nin HYDRA ile çalıştığı zamanlardan kalma bir süper asker, kendisi yardım etmeye yanaşmıyor ama bir yerde bu kişiyi tekrar görebileceğimizi düşünüyorum. Gerçi WandaVision’dan sonra teoriler konusunda çok da açılmamak gerektiğini öğrendik o yüzden dizinin akışına bırakıyorum bu sefer kendimi.
Isaiah’nın evinden çıktıktan sonra ırkçılığa uğrayan Sam ise dizinin Amerika’da süregelen ırkçılığa da gerçekçi bir şekilde yaklaştığını gösteriyor. Terapiye gitmediği için tutuklanan Bucky’i ise hapisten çıkaran hükümet adam, Yeni Captain America’mız John Walker oluyor. John ölecek gibi bir his var içimde nedense eklemek istedim. Hapisten çıkan Bucky ve Sam çift terapisi yapıyorlar. Bu sahnede aralarında geçen kalkan ve Steve Rogers konuşması ise duygusal biraz. Steve’in kendi hakkında yanılmış olabileceğini düşünen Bucky’nin hala toparlaması gereken çok fazla geçmişe ait anısı ve acısı var.
Çift terapileri iyi geçmeyen ikili bölüm sonu sürprizi olarak haftaya Cuma gününü iple çektirecek kişinin yanına gidiyorlar: Helmut Zemo. Kendisi Captain America: Civil War’a sebep olan Avengers’ın ikiye bölünmesine sebep olan kötü adamımızdı. Dizinin Zemo için ayrılan sahnelerinde arkada çalan opera ise beklediğiniz hype, heyecan gibi duyguları size geçirmede iyi iş yapıyor. Süper asker serumları konusunda bilgi alabilecekleri en mantıklı kişi olan Zemo’nun ilerleyen bölümlere heyecan ve aksiyon getireceğine şüphem yok. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, iyi seyirler!
The Falcon and the Winter Soldier Bölüm 2 İncelemesi
Ahsen Aktaş’ın Diğer Yazıları İçin Tıklayın.