Succession Final: Çıkmaz Bir Sokağın Sonu
Succession, “With Open Eyes” isimli bölümüyle geçen pazar final yaptı. Aslında dizinin son sezonu olduğunu da sezon başlarken öğrenmiştik ve ani bir karar olup olmadığını sorgulatmıştı bu durum. Ancak Logan Roy’un (Brian Cox) ölümüyle daha sezon başı artık bu CEO’luk yarışının sonlanacağının sinyallerini veren dizi, gayet iyi planlanmış ve yazılmış bir şekilde sona erdi. Sezon boyunca tüm karakterlerin aslında birbirini birer piyon olarak gördüğü bazı kritik anlarla bizlere tam olarak hissettirildi. Zaten dizinin de ana özü olan bu gerçek, son bölümlere doğru çok daha fazla hissedilmeye başlandı. Örneğin, Türkiye seçimleriyle aynı gün olan seçim odaklı dokuzuncu bölüm ile Kendall’ın (Jeremy Strong) gücü tek başına eline almak isteyen ve bunun için faşist bir Amerikan başkanını desteklemeyi bile göze alan yapısını iyice görmüş olduk. Dönen bolca entrika ve rekabet eşliğinde dizi, 1.5 saatlik final bölümüyle bizleri son bir kez o kaos dolu anlarıyla baş başa bıraktı.
–Yazının sonrası final bölümü hakkında spoiler içerir-
Roy kardeşler bu sezonun başında şirketin satılması ve yeni bir sayfa açmak için çok heyecanlılardı, ancak babaları Logan’ın ömrü boyunca yerini kimin alacağına dair yaptığı manipülasyonların etkisi ölümüyle beraber katlanılamaz hale geldi. Kendall, Roman (Kieran Culkin) ve Shiv (Sarah Snook) arasında sözde bir ittifak olsa da her zamanki gibi birbirlerinin arkalarından iş çevirmeye başladılar. 4 sezondur bu döngüye alıştığımızdan hiçbirimiz şaşırmadık belki, ama babalarının ölümünde ya da ona karşı dururken sergileyebildikleri birlik halini gördükten sonra hayal kırıklığına uğramadık diyemeyiz.
Finalde Shiv ve Mattson’a (Alexander Skarsgård) karşı direnip şirketin satışını durdurmaya çalışan Kendall elinden geleni yaptı, şansı da yaver gitti aslında. Daha bölümün yarısına gelmeden Shiv ihanete uğrayıp taraf değiştirdi. Roman babasının cenazesinin ardından toparlanmak için annesinin evindeydi ve iki kardeş de onu ikna etmek için oraya gittiler. Dizinin herhangi bir bölümünden farkı olan bir bölüm değildi final. Yine bir yönetim kurulu toplantısı vardı ve karakterlerimiz farklı şeyler istiyorlardı. Ancak ailenin bu evde yaşadıkları ve duygusal sahnelerinin aslında dizinin tümünü yeni bir perspektife oturtmasıyla son bölüm olmaya yakışan ve iyi yazılmış bir bölümdü.
Shiv’in uğradığı ihanet sonrasında Kendall’ın CEO olmasına karar vermeleri ve ardından mutfakta eğlendikleri sahne belki de kardeşleri ilk defa bu kadar umursamaz bir şekilde birbirlerine duygularını gösterirken gördüğümüz sahneydi. Kendall gerçekten kazandığına inandı, ki bu dizinin sonundaki durumu çok daha ağır bir hale getirdi.
Toplantıda son anda Shiv’in karar değiştirmesi hiç de beklemeyeceğimiz bir hareket değildi, ben de dahil insanların çoğu yanlış kararı verdiğine inansa da Shiv aslında Tom’un CEO olma ihtimalini duyduktan sonra bu ihtimali değerlendirmeden edemedi. Kendall’ın daha toplantı ya da oylama yapılmadan ne kadar rahat davranmaya başladığını görmesi de son damla oldu. Ne kadar sevse de Shiv hiçbir zaman Kendall’ın CEO’luğu hak ettiğine inanmadı, dizinin ilk bölümünde bile bunu söylüyordu. Babasının kadınlara gösterdiği değeri ve onu hep arka plana atmasını sindirememesinden belki de Shiv CEO olursa bir şeyleri kanıtlamış olacağına inanıyordu. En umursamaz, kurumsal hayata en uyumsuz Roman bile kendini CEO’luğu istediğine inandırmıştı, Logan stratejik olarak hepsini buna şartlamıştı çünkü. Bu role layık olup babalarının sevgisine sahip olmak karakterlerin kafalarında dönüp dönen bir düşünceydi hep. Roman’ın son kavgalarında bahsettiği Kendall’ın çocuklarının bir sperm donörü aracılığıyla doğmuş olması da her şeyi netleştiren bir nokta oldu. Logan, Kendall’a zaman zaman güvense de bir konularda hep eksik buldu, çocukların biyolojik olarak onun olmamasını yargıladı, hep onun aşağılık kompleksine oynadı ve yetersiz buldu. Roman’ı zaman zaman pohpohladı ama sonra ilk yanlışında sildi, sonra yine kuyruğunu sıkıştırıp geri dönmesini istedi. Dizi, babalarının çocuklar üzerindeki etkisini çok iyi yansıttı ki final bölümüne kadar Kendall’ın babası gibi biri olmaya can attığı ve CEO olduğunda onun gibi birine dönüşeceği teorisi çok yaygındı. Roman, Kendall’ı seçmekten şüphe ettiğinde Kendall’ın şefkat gösterisi altında aslında canını yaktığı, sarılırken dikişlerini patlattığı sahne dizinin en vurucu sahnelerinden biri olabilir. Hem Kendall’ın babası gibi soğuk olma potansiyelini hem de Roman’ın psikolojik olarak bu manipülasyonlar sonucu geldiği psikolojik noktayı çok iyi resmetti.
Ama dizinin başında aile şirketinden uzaklaşmak isteyen, belki de bu yüzden babasının sevgisinden en çok nasibini aldığını gördüğümüz Shiv, babasıyla hep farklı bir ilişkiye sahip olmuştu. O, babası gibi olduğundan emindi çoğu zaman. İnsanlara haber vermeden çevirdiği işlerin istediği sonucu vereceğinden de emindi. Dizi boyunca bir kadın olarak babasının gözünde de şirket içinde de sahip olduğu dezavantajları yenmek için uğraştı ama en sonunda yeni CEO’nun karısı olarak sessiz bir sahneyle veda etti bize Shiv. Hiçbir karakterin sonu parlak değildi ancak onunki annesiyle olan gergin ilişkisi ve hamile olmasını da göz önünde bulundurursak epey karanlık bir portreydi benim gözümde. Logan’ın soyadına, statüsüne ilgi duyarak yaklaştığı annesi gibi Tom’un güce ulaşmak için kullandığı bir araç olduğunu kabul etti ve ona pasif kaldı bir anda. Yine de ikili arasında kompleks bir ilişki vardı her zaman ve bu sezon eteklerindeki tüm taşları döktüler. Tom’un bu yeni pozisyonu ikiliyi nereye götürür kestirmesi zor.
Roman, Shiv’in kararından sonra şirketlerinin ya da istedikleri pozisyonun manasızlığını kavramış bir şekilde mutlu görünse de onun da Gerri ile olan geçmişi ve amaçsızlık hissi ile çok iyi bir yerde durduğu söylenemez. Yine de hatırlatmakta fayda var ki hepsi şirketten büyük miktarda parayla ayrılmış oldu, yani sezon başındaki gibi yeni girişimlere başlamamaları için bir sebep yok.
Ancak Kendall bunu yapar mı sorusuna büyük ihtimalle izleyicilerin çoğu hayır yanıtını verecektir. Sezonlardır madde bağımlılığı ve intihar eğilimi ilmek ilmek işlenen Kendall’ın son sahnesi, çitlerin arkasından denizi izlemesiydi. Jeremy Strong, karakterin çitlerden atlayıp denize gitmeye çalıştığı bir sahne daha çektiklerini açıklamış Vanity Fair’a verdiği röportajda. Yani Kendall’ı intihara eğilimli, sahip olduğu şeylerin tümünü kaybetmiş bir adam olarak bıraktık. Onun yeniden bir şeyler yapmaya çalışacağı ya da çocuklarıyla yakınlaşacağı bir gelecek ihtimali de mümkün olsa da Kendall ve diğer Roy kardeşler modern trajedi kahramanlığına uygun bir sona sahip oldular. Kendi hatalarının bedellerini ödediler ve istediklerine sahip olamadılar. Ancak bu dizide karakterlerin psikolojileri o kadar iyi işlendi ki elitist, seksist ve faşist olduklarını gördüğümüz noktalarda bile düşünme şekillerini anlayabildik. Babalarından gelecek ilgi kırıntısı için savaşan, yedi yaşından beri bir amaca ulaşmak için şartlanan ya da sadece değer gördüğünü hissetmek isteyen bu karakterlerin yaptıkları hatalar da onların yetiştirilme şekillerindendi. Ebeveynlerinin tutumu ve onlardaki zehir çocuklara da sızdı. Shakespeare göndermelerini de bolca gördüğümüz dizide Lear’ın çocukları gibi bencil de oldular, Lady Macbeth gibi sonradan sindiremeyeceklerini bile bile ihanet de ettiler, yeri geldiğinde oyunun soytarısı da oldular. Bu yüzden izlerken ne birbirlerine ihanetlerini ne bencilliklerini suçlayabildik. Larkin’in “This Be The Verse” şiirinde dediği gibi:
“Mahvederler seni, annen ve baban.
İsteyerek olmasa da ederler.
(…)
Ama onları da mahvetmişti vaktinde
Eski yılların şapka ve kabanlarını giyen aptallar,”
Roy kardeşlerin tek kazananı babasının evine yerleşen ve aralarında açık iletişimin bulunduğu bir ilişkiye sahip olan Connor olsa da dizinin asıl kazananı aslında hiçbir şey kazanmadığı da söylenebilecek olan Tom oldu. Baştan beri stratejik hareket eden, yükselmek için kire bulanmaktan gocunmayan Tom, Mattson’ın seçtiği CEO oldu. Logan’ın da onu yakınında neden tuttuğunu aslında tekrar görmüş olduk. Bir noktada özgürlüğünün kısıtlanacağını bildiğimizden içi boş bir unvan olsa da şirketteki dinamikler açısından etkisini ilk andan itibaren gördük. Tabii asıl etki artık yeni bir tavırla iletişim kurduğu Shiv ile olan dinamiğinde oldu.
İşte sonunda kim kazanır diye teoriler geliştirdiğimiz Succession, böyle basit bir toplantı ile karakterleri yine darmadağın etti. Kimine unvan verdi kimine hüsran. Senaryo bakımından açık uçlu olsa da karakterleri psikolojik değerlendirdiğimizde kesin bir son olması bu diziye verilebilecek en iyi son oldu. Bir toplantıdan ibaret olan bölüm kiminin sonu, kimi için yepyeni bir dönemin başlangıcı oldu. Dizinin reyting açısından da zirveye oturan bölümünün final bölümü olması, izleyiciyi tatmin etmeyi başardığının bir kanıtı niteliğinde.
Küçük bir ek bilgi: dizinin tüm sezon finallerinin başlıkları, John Berryman’in “Dream Song 29” adlı şiirinden alıntıdır. Berryman’in şiiri ve depresif modu dizideki atmosfere epey yakın. İlginizi çekiyorsa bir bakmanızı öneririm 😊
Succession Final: Çıkmaz Bir Sokağın Sonu