Shadow And Bone: 2.Sezon Değerlendirmesi
Karanlık diyardan herkese selamlar. Karanlıklar Lordu ve Gün Işığı Azizesinin savaşının devamını izlediğimiz Shadow and Bone dizisinin ikinci sezonu 16 Mart’ta Netflix’te yayına girdi. Leigh Bardugo’nun kitaplarından uyarlama olan bu dizi ilk 2021 yılında yayınlanmıştı. İkinci sezonu hayranları tarafından büyük bir heyecanla beklendi. Ama gelin önce kısaca birinci sezonda ne olduğunu hatırlayalım.
Alina ve Mal yetimhanede beraber büyümüş iki çocuktur. Yaşadıkları ülke Ravka’yı ortadan ikiye bölen, gölgelerden oluşan Karanlıklar Diyarı sebebiyle dünya zor durumdadır. Ayrıca bu sebeple komşu ülke Shu Han ile de savaştalardır. Alina bir şekilde gün ışığını çağırabilen azize olduğunu keşfeder. Bu tüm dünyaya yayılır. Mal asker olur ve ayrı düşerler. O sırada Karanlıklar Lordu Aleksender, Alina’yı yanına alır ve onu manipüle etmeye başlar. Alina, Karanlık Diyar’ı yok edeceklerini zannederken aslında onu Aleksender’ın yarattığını öğrenir. Kargalar adlı ekibin yardımıyla da beraber onun boyunduruğu altından kurtulur ve onu Karanlık Diyar’da ölüme terk ederler. Fakat Aleksender oradan kendi ordusunu da yaratmış bir şekilde sağ çıkar.
İkinci sezonda da Alina ve Mal yeni müttefikler edinir. Kargalar ekibine yeni üyeler katılır. Karanlıklar Lordu Kirigan’ın ölmediği ve kendine Grishalardan bir ordu topladığı öğrenilir. Bunun üzerine Alina müttefiklerinin de yardımıyla gücünü arttıracak büyüteçleri bulmak için arayışa başlar.
Kısaca sezonun konusunu anlattığımıza göre daha teknik detaylara bakabiliriz. Dizi Grisha üçlemesi ve Kargalar Meclisi adındaki roman duolojisini birleştirerek yaratılmıştır. Bunu belirtmemin sebebi ise bunun dizide de oldukça net ayrımlara sahip olması ve bu ayrımın beni biraz rahatsız ettiğini belirtmek istemem. Dizinin ilk sezonunda bu ayrım o kadar da belirgin değildi fakat ikinci sezonda yeni karakterlerin katılması ve karakterlerin geçmiş hikayelerinin derinleşmesiyle bu ayrım rahatsız edici bir boyuta ulaştı.
Dizinin yaratıcılığını Eric Heisserer yapmışken görüntü yönetmenliğini ise David Lanzenberg yapmıştır. Alina Starkov (Jessie Mei Li), Aleksender Kirigan (Ben Barnes), Mal (Archie Renaux), Nikolai Lantsov (Patrick Gibson), Genya (Daisy Head), David (Luke Pasqualino), Zoya (Sujaya Dasgupta), Baghra (Zoë Wanamaker), Tolya (Lewis Tan), Wylan (Jack Wolfe), Tamar (Anna Leong Brophy), Inej (Amita Suman), Kaz Brekeer (Freddy Carter) ve Jasper (Young) kişileri tarafından gerçekleştirilen başarılı oyunculuklar bu diziyi yükseğe taşımıştır.
Ama benim birinci sezonda da olduğu gibi en beğendiğim oyuncular Kaz Brekker (Freddy Carter) ve Jasper (Young) oldu. Bunun sebebi ise mimiklerde, ses tonlamalarında çok başarılı olmaları oldu.
Bu dizinin sevdiğim bir diğer yanı ise sahne tasarımı ve kostüm kısmı. Dizi boyunca seçilen her kıyafet ve kostüm çok başarılıydı. Karakterlerin kişiliklerini yansıtmayı başarabilen renkler ve tarzlar seçilmişti. Sahne tasarımında ise en beğendiğim kısımlar Kargalar Meclisinin yaşadığı şehir ve gittikleri mekanlar oldu. Oldukça detaylı düşünülmüş ve tasarlanmış sokak araları, kulüpler, shu han evleri izlerken seyircinin göz zevkine hitap edebiliyor. Bir de üzerine şehrin bunaltıcı, baskıcı, karanlık ve dumanlı havası eklendiği zaman karakterlerin yaşadıkları travmalar daha anlaşılır oluyor. Bu da dizinin sinematografisini daha güzel ve kullanışlı kılmış.
Dizinin özellikle gemi ve yukarıdan şehri görme sahnelerinde görsel efektler kullanılmış. Çoğu sahnede görsel efektler başarılı olsa da bazı sahnelerde yeterince doğallık hissi alınmamakta. Bu da o sahnelerin göze kötü gözükmesine sebep olmuş.
Ayrıca dizinin belki de en beğendiğim tarafı sahne konumlandırmaları ve mekan kullanımı oldu. Görüntü yönetmeninin bakış açısının bu hikayeye çok uygun olduğunu düşünüyorum. Özel güçlerin kullanıldığı sahnelerde görüntünün yavaşlatılması etkinin seyirci üzerinde artmasını sağlamış. Bu da savaş anlarının daha anlaşılır bir ambiyansa sahip olmasına sebep olmuş.
Genel olarak bakıldığında dizi hikaye olarak ana çatışmada iyilik ve kötülük kavramlarını kullanmış. Bu işlenmesi oldukça zor ve klasik bir çatışmadır. Bu sebeple hikayenin tökezlediği yerler olmuş. Fakat yaratılan atmosfer ve dünya bu tökezlemeleri kamufle etmeyi kolaylaştırmıştır.
Dizinin ikinci sezonu izlemesi keyifli, eğlenceli olmuş. Sonu da yeni sezona açık halde yeni sürprizlerle bırakıldı. Hikayenin sıkı takipçileri ve fantastik severler bu sezonu da keyifle izleyebilirler. Bakalım diğer sezon bizi daha fazla heyecanlandırmayı başarabilecek mi? İyi seyirler.
Shadow And Bone: 2.Sezon Değerlendirmesi