Creed III: Geçmişinden Kaçamazsın
Senaryosu Keenan Coogler ve Zach Baylin ile birlikte kaleme alınan ve Michael B. Jordan tarafından yönetilen Creed III, Ryan Coogler’ın hikaye taslağına dayanmaktadır ve bir Amerikan spor/drama filmidir. Creed (2015) ve Creed ll (2018) filmlerinde olduğu gibi esas başrolümüz olan Michael B. Jordan için Creed lll, aynı zamanda ilk uzun metrajlı ve ilk yönetmenlik denemesidir.
Prömiyerini 9 Şubat 2023’te Mexico City’de yapan ve 3 Mart 2023 tarihinde bizlere sunulan bu yapım hem Creed (I-II) serisinin devamı hem de Rocky serisinin dokuzuncu filmi olarak tanımlanabilir. Başrollerde Michael B. Jordan, Tessa Thompson, Phylicia Rashad ve Jonathan Majors yer almaktadır. Creed III, Slyvester Stallone’un Rocky Balboa rolünde olmadığı ve hatta filmde sahnesi olmadığı serideki ilk filmdir. Ancak bu işe gönül vermiş Stallone tabii ki de yapımcı olarak görev almış ve Creed III’e katkıda bulunmuştur. Bu harika ve eşsiz serinin devamı olan Creed III, beklendiği gibi hatta belki de beklenenden daha olumlu tepkiler almakta. Film dünya çapında 101 milyon doların üzerinde hasılat elde etti ve eleştirmenlerden büyük oranda pozitif eleştiriler aldı. Birçok eleştirmen, Jonathan Majors’ın da baş düşman Damian rolündeki performansını övdü.
Adonis Creed’in (Michael B. Jordan), ring hayatından başarılı bir şekilde emekli olup, bir spor salonu sahibi ve boks organizatörü hayatına geçmiş olduğunu görüyoruz. Yani kısacası Adonis ailesiyle birlikte emekliliğinin ve zenginliğin tadını çıkarıyor. Filmin ilk sahnelerinde Adonis’in bu rahat ve huzurlu aile yaşamına tanık oluyoruz. Bir süre Creed’in sağır kızı Amara’ya daha fazla odaklanmak bize tatlı, sıcak ama rutin bir aile dinamiği hissetiriyor. Ancak çocukluk arkadaşı Damian yani ‘Dame’ Anderson (Jonathan Majors) yeniden ortaya çıkmasıyla bu düzenli hayat dengesi alt üst oluyor ve Adonis bu nedenle oldukça tedirgin gözüküyor. Ana karakterimiz geçmişten ne kadar kaçmak istese de peşini bırakmayacağını sonunda anlayacak.
Filmde Adonis’in eşi Bianca (Tessa Thompson) ile olan sahnelerinde, ikisinin de yapmayı sevdikleri işi yapmak istediklerini ancak farklı sebeplerden dolayı yapamadıklarını görüyoruz. Bianca’nın şarkı yazıp bestelemesi ancak duyma yetisinin zayıflamasından dolayı, şarkılarını başkasının seslendirmesi ve Adonis’in emekli olmasına rağmen eski boksör hayatını özlemesini biz de hissediyoruz. Bu hisler bize aynı zamanda Adonis’in bir şekilde ringe tekrar gireceğini müjdeliyor.
Adonis’in uzun süreli hapis hayatından yeni kurtulmuş, çocukluk ve boks arkadaşı Damian, ringde bir şansı hak ettiğini kanıtlamak için can atıyor ve Adonis ile yolları yıllar sonra tekrar kesişiyor. İlk karşılaştıkları sahnelerde Adonis’in Damian’ı hem özlediğini hem ona karşı borçlu hissettiğini hem de bu karşılaşmadan biraz rahatsız olduğunu anlıyoruz. Adonis’in geçmişte Damian ile birlikte yaşadığı kötü günlerden dolayı duyduğu huzursuzluk ve pişmanlık hissi onun yakın geleceğini değiştirecek gibi gözüküyor. İkilinin neredeyse her sohbeti gerilim yüklü olsa da aralarındaki kardeşlik duygusu ve özlem her zaman yoğun bir şekilde hissedilebiliyor ve film boyunca seyirci her iki karakterle de empati yapabiliyor. Filmin bu güçlü yönünü de oyuncuların şahane performanslarına borçluyuz.
Adonis eski dostuna bokstaki yeteneğini kanıtlayabilmesi için bir fırsat vermek istiyor ve Damian’ı kendi boks salonuna götürüyor. Ancak asıl olaylar burada başlıyor ve ikili ters düşüyor. Adonis gerçekleri öğrenince büyük bir hayal kırıklığına uğruyor ve Dame’e meydan okuyor.
Bu meydan okuma sosyal mecralarda çok ses getiriyor ve böylece maç hazırlıkları başlıyor. Tam bu noktadan itibaren sahnelerde ağır bir Rocky serisi havası hissediyoruz. Hem açık hava hem de kapalı hava antrenman sahneleri bizleri eskilere götürüyor. Çekimler yüksek derecede motivasyon içeriyor ve yüzlerindeki hırs ve kırgınlık tüm sahnelerde belli oluyor. İkilinin hazırlanma ve antrenman çekimlerinin serinin sınırlarında kalması, Rocky severleri oldukça memnun ediyor. Hatta bazı sahnelerde arada Rocky müziklerinin coverları çalıyor ve biz daha da duygulanıyoruz. Tabii bu müziklere daha çok yer verilseydi tatmin seviyemiz daha da artabilirdi. Çünkü dediğimiz gibi, filmde Slyvester Stallone’dan eser yok. Geçmişte Rocky ve Adonis arasında geçen birkaç konuşma ya da birkaç Rocky eşyası bizi daha çok duygulandırabilirdi. Yine de Creed III böyle de oldukça yeterli ve başarılıydı ki biz seyirciye kendisini sevdirebildi.
Dövüş günü geldiğinde kahramanlarımız ayrı ayrı ringe çıkıyor. Rocky’nin tüm serilerinde olduğu gibi Creed III de bu sahnelerin hakkını veriyor. Boksörlerimiz oldukça havalı ve özgüvenli bir şekilde ringe giriyor. Dövüş sahnelerinin gelmesiyle birlikte salondaki heyecan daha da artıyor ve filmin sonlarına doğru geldiğimizi anlıyoruz. Bir yandan da filmin sonu yaklaştığı için sürekli film iyi mi yoksa kötü mü bitecek diye endişeleniyoruz. Filmin son sahneleri de film boyunca olduğu gibi birçok duyguyu yoğun bir şekilde barındırıyor.
Aslında karakterlerle empati yapabildiğimiz için ne Adonis’e ne de Dame’e tam anlamıyla kızabiliyoruz. Biz seyircilerin kızgınlığı uzun sürmediği gibi Adonis’in de öfkesi de pek uzun sürmüyor.
Kısacası Creed III hem seyircilerin hem de eleştirmenlerin beğenilerini toplamış durumda. Gerek çekim açılarıyla gerek harika oyunculuklarıyla bu yapım cidden Rocky serisine yakışıyor. Tabii ki bizler Slyvester Stallone’u görmeyi bekliyor ve istiyorduk ama Creed II’nin son sahnelerinde Rocky’nin Adonis’e ‘’Senin zamanın’’ dediğini de hatırlıyoruz. Böylece tüm samimiyetimizle Adonis’in ve Michael B. Jordan’ın zamanı diyebiliriz. Creed (I-II-III) her ne kadar İtalyan Aygırı’nın yerini tutmasa da en az onun kadar sert ve duygusal açıdan tatmin edici bir seri. İzlemek istiyorsanız ya da büyük bir Rocky hayranıysanız işte o zaman ‘’Sizin zamanınız’’. Filmi izleyeceklere keyifli seyirler dileriz.
Creed III: Geçmişinden Kaçamazsın