Le Bazar de la Charité: Yerli Uyarlamada Alev Alev
Bir yangın, üç kadın ve temelini gerçek bir olaydan alan sarsıcı bir hikaye.. 1885 yılında kermeslerle birlikte ihtiyaç sahiplerine maddi destek sağlamayı amaçlayarak kurulan Bazar de la Charite derneği, kuruluşundan 12 yıl sonra yaptığı bir yardım organizasyonuyla 126 kişinin ölümüne sebep olan korkunç olaya da ev sahipliği yaptı. Üstelik o faciada ölen insanların çoğu kadındı ve bu sebepten de Bazar de la Charite olayı kadın hareketlerini alevleyen bir olay olarak nitelendirilmektedir. Bu olayla ilgili olarak yazılıp çekilen 8 bölümlük mini dizi Le Bazar de la Charite, Fransa’nın ilk özel kanalı olan TF1 kanalında yayınlanmasının ardından Netflix’te de yayınlandı ve 2020 yılında da Türkiye’ye Ay Yapım tarafından Alev Alev adıyla uyarlandı. Le Bazar de la Charite dizisinin başrollerinde Audrey Fleurot, Camille Lou, Julie de Bona ve Victor Meutelet yer almakta.
Aslında zaten birbirlerini tanıyan 3 kadının hayat mücadelesi yangınla birlikte seyir değiştiriyor. Dizide mücadelelerine tanıklık ettiğimiz kadın karakterlerimiz Adrienne, Rose ve Alice. Adrienne eşinden fiziksel ve psikolojik şiddet gören ve boşanmak isteyince eşinden kızını bir daha görmemesi üzerine tehditler alan bir kadın. Adrienne aynı zamanda da Alice’in teyzesi. Alice, babasının ortağı olan Julien ile nişanlı. Rose ise Alice’in yardımcısı ve arkadaşı.
Dizi gerçek bir faciayı seyirciye olabildiğince yaşatarak sunuyor. Yangın sahneleri ve oyuncuların yangın esnasındaki ruh hallerinin oldukça başarılı yansıtıldığını düşünüyorum. Dizinin sevdiğim bir diğer yanı ise hikayenin, olayı değil karakterleri merkeze alarak gelişim göstermesi. Hikayemiz ilk olarak Adrienne ile başlıyor ve o büyük saraya nasıl hapsolduğu mesajını bize ilk dakikalardan veriyor. Bu üç kadın karakterden sadece birinin hayatı yangınla kötüye gidiyor o isim de Rose. Eşi Jean ile aşkını ve yanında çalıştığı Alice ile dostluğunu gördüğümüz Rose yangından önce halinden memnun ve mutlu olan biriyken yangınla birlikte en büyük fiziksel ve psikolojik hasarı yaşıyor. Yüzü yanarak tanınmaz hale gelen Rose hastaneden kaçırılıyor ve o yangında ölen bir kadının yerine geçiriliyor. Ama neden? Yangında kızı ölen anne, çapkın ve kötü huylu damadından torununu korumak istediği için. Alice ise yangınla birlikte nişanlısını kötü günde tanıma fırsatını buluyor kendisini yangından kurtaran Victor ile aşk yaşamaya başlıyor.
Dizinin ve gerçekte yaşanan olayın can alıcı noktası ölen 126 kişinin büyük kısmını kadınların oluşturması. Ölenlerin çoğu kadın çünkü erkekler yangından kaçmak isterken kadınları ezmişler, ateşe itmişler. Dizide de Julien’in nişanlısı Alice’i yangında ölüme terk etmesi ve kaçarken de Rose’u ateşe itmesini görüyoruz. Ölenlerin çoğunun kadın olmasındaki bir diğer sebep ise o dönemlerin kılık kıyafetleri. Dizide de gördüğümüz üzere kadınlar uzun, tüllü ve kat kat kumaşlı elbiseler giyiyorlar. Bu sebepten de elbiselerin ucu ateşe değip kısa sürede alev alıyor ve o kumaş yığınının arasından kurtulmak neredeyse imkansız. Dolayısıyla da Paris sosyetesinde yardım konusunda birbiriyle yarışa giren erkeklerin yangında yardım olgusunu nasıl da unuttuklarını görüyoruz ve bir de erkeklerin aksine Rose’un Alice’i kurtarmak isterken yüzünün tanınmaz hale gelecek derecede yandığını. Dolayısıyla da o organizasyonda maddi yardımları fazla olan erkeklerin, yangında alt tabakadan Rose ve Victor’un yaptığını yapamamaları yardımlarının sembolik oluşunu yansıtıyor bizlere. Paris sosyetesinde ‘maddi yardım’ moda ve o insanlar da modaya uyuyorlar sadece. Elbette kendi canlarının peşine düşmüş olmaları yadsınamaz bir gerçek ama oradan tek başına değil de başkasının elinden tutarak kurtulmak da mümkündü. Bahsi geçen sahneyi izlerken herkesin ‘Acaba ben olsam ne yapardım?’ şeklinde bir içsel sorguya yattığına da eminim. Bu soruya verilecek cevap böyle bir duruma düşmeden yetersiz kalacaktır çünkü sınanmadığımız bir durum hakkında ahkam kesmek kolaydır. Ama bu umursamazlığın bile iki yolu var. Birinci yol ardında kalanlara yardım etmeden sadece kendini düşünmek, ikinci yol yardım etmeyip bir de üzerine ateşlere itmek.
Dizi yıllar önce yaşanan üzücü bir vakaya gerçekçi bir noktadan bakıyor. Kadınları ezen, kurtulmalarına yardım etmek yerine iten erkekler var ama onların kurtulmalarına yardım eden, onları gerçek ve incitmeyen bir aşkla seven erkekler de var. Tıpkı hayattaki gibi. Adrienne’in sevgilisi gazeteci Hugues de onlardan biri, boyun eğmiyor gerçekleri anlatırken. Ve Jean de ölümüne inanmadığı Rose’u aramaktan vazgeçmiyor. Victor’un suçsuz yere idam olmaktan kurtulması gibi gerçekler de dizinin sonunda su yüzüne vuruyor. Adrienne kızıyla birlikte özgürlüğüne kavuşurken, Alice ve Jean de kaybettiklerini sandıkları Rose’u tekrar buluyorlar.
Dizinin çekimlerine gelecek olursak; zorlayıcı olan yangın sahneleri ve görsel efektleri son derece başarılı ve ortada büyük bir emek olduğunu seyirciye en baştan hissettiriyor. Hikayedeki trajedinin ağırlığı yaratılan boğucu havayla birlikte tüm bölümlerde hakim durumda. Tabii ki dizideki soğuk atmosferde mevsimin ve dönem dizisi olmasının da etkisi büyük. Örneğin Alice ve Victor arasında aşkın filizlendiği sahnelerde bile asla cıvıl cıvıl bir Paris görmüyoruz çünkü yönetmenlik de senaryo ile uyum içerisinde. Sadece görüntü değil ses de tatmin edici. İlk bölümde arka plandan hafif hafif duyduğumuz müziklerle kendimizi 19.yüzyıl Paris’inde Fransız sosyetesinin arasında orkestranın Fransız ezgilerine eşlik ederken, stantlar arasında dolaşırken Chopin, Beethoven, Mozart ve Felix Mayol bestesi dinlerken buluyoruz ve bu his bile çok özel bence. Dizide Rose’un yüzü yansa da sesinden tanınmaması gibi ufak mantık hataları olsa bile dönem dizisi sevenler için bir çırpıda bitecek ve izleyenleri o ana götürecek bir hava mevcut.
Özetle Le Bazar de la Charite gerçek bir trajediyi doğru bir düzlemde, uzatmadan ve yeterli mesajla anlatan etkileyici bir dizi. Ay yapım tarafından uyarlanan Alev Alev dizisi de yine aynı olay ekseninde geçiyor fakat üç kadın karakter Le Bazar de la Charite’e göre birbirleriyle daha fazla dayanışma içindeler ve dizi 19.yüzyılda değil günümüzde geçiyor. Yangın sahnesi de Le Bazar de la Charite gibi hayret verici ve başarılı. Alev Alev’in başrollerini ise Demet Evgar, Hazar Ergüçlü, Dilan Çiçek Deniz, Cihangir Ceyhan ve Berkay Ateş oluşturuyor. Yerli uyarlamaya ait görselleri fikir edinilmesi amacıyla bırakıyor ve okuyuculara iyi günler diliyorum.
Le Bazar de la Charité: Yerli Uyarlamada Alev Alev