Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleriDaredevil: Born Again – Adaletin Gölgesinde Yeni Bir Başlangıç (1. Ve 2. Bölüm İncelemesi)

Daredevil: Born Again – Adaletin Gölgesinde Yeni Bir Başlangıç (1. Ve 2. Bölüm İncelemesi)

Yazar: Beyzanur Ünlü

Daredevil: Born Again – Adaletin Gölgesinde Yeni Bir Başlangıç (1. Ve 2. Bölüm İncelemesi)

SPOILER UYARISI!

Bu yazı, Daredevil: Born Again dizisinin 1. ve 2. bölümlerine dair önemli olayları içermektedir. Henüz izlemeyenler için sürpriz kaçıran detaylar (spoiler) bulunmaktadır.

Marvel Sinematik Evreni’nin (MCU) en yeni dizisi Daredevil: Born Again, uzun süredir beklenen bir dönüşe sahne oldu. 2015-2018 yılları arasında Netflix’te yayınlanan ve büyük beğeni toplayan Daredevil dizisinin manevi devamı niteliğindeki yapım, Disney+’ta izleyiciyle buluştu. Charlie Cox’un Matt Murdock rolüne geri dönmesi ve Vincent D’Onofrio’nun efsanevi Kingpin performansına kaldığı yerden devam etmesi, beklentileri en üst seviyeye taşımıştı. İlk iki bölüm itibarıyla dizi, hem nostalji hem de yenilik hissiyle izleyiciyi içine çekmeyi başarıyor.

MCU dizilerinin en büyük eleştirilerinden biri, genellikle bir sinema filmi gibi yazılıp bölümlere ayrılmış hissi vermeleriydi. Ancak Daredevil: Born Again, bu kalıptan sıyrılarak güçlü bir episodik yapı sunuyor. Netflix’te yayınlanan Daredevil dizisinin üçüncü sezonu, karakterin en olgun anlatılarından birini sunmuştu. Yeni dizi de bu mirasa sadık kalırken, Matt Murdock’un yolculuğunu farklı bir perspektiften ele alıyor.

Dizi, izleyiciyi fazla oyalamadan şok edici bir olay örgüsüyle açılış yapıyor: Wilson Bethel’in canlandırdığı Bullseye geri dönüyor ve ilk bölümde serinin en sevilen karakterlerinden biri olan Foggy Nelson’ı öldürüyor. Matt’in, en yakın dostunun ölümünü duyması ve Bullseye ile giriştiği ölüm kalım mücadelesi, dizinin tonunu net bir şekilde belirliyor.

Foggy’nin ölümü, Matt Murdock’un psikolojisi üzerinde büyük bir etki bırakıyor. Bir yıl sonraya atlayan zaman çizgisi, Matt’in artık Daredevil kostümünü giymediğini, kendisini tamamen avukat kimliğine adadığını gösteriyor. Ancak adalet arayışı, sadece mahkeme salonlarında sınırlı kalamaz ve Matt istemese de tekrar suç dünyasının içine çekilmeye başlar.

Serinin en büyük artılarından biri, eski karakterlere hak ettikleri saygıyı gösterirken yeni yüzler için de sağlam bir temel atması. Elden Henson’ın Foggy Nelson rolündeki yokluğu büyük bir boşluk bıraksa da Deborah Ann Woll’un Karen Page karakteri, hala Matt’in dünyasında önemli bir figür olarak varlığını sürdürüyor. Ancak ikinci bölüm itibarıyla Karen’ın San Francisco’ya gittiğini öğreniyoruz. Bu, ilerleyen bölümlerde geri döneceği yönünde ipuçları içerse de şimdilik Matt’in yalnızlığını daha da derinleştiriyor.

Dizinin yeni yüzlerinden biri, Marvel çizgi romanlarının klasik karakterlerinden White Tiger. Hector Ayala (Kamar de los Reyes tarafından canlandırılıyor), Matt’in hem hukuk hem de vigilante kimlikleriyle kesişen bir figür olarak hikâyeye dahil ediliyor. White Tiger’ın sahneleri, hem aksiyon hem de karakter dinamikleri açısından oldukça ilgi çekici.

Öte yandan Wilson Fisk, politik sahneye adım atarak New York Belediye Başkanlığı için yarışıyor. Netflix dizisinde en güçlü suç lordlarından biri olarak tanıtılan Kingpin, artık şehrin meşru yüzlerinden biri haline gelmeye çalışıyor. Ancak eski suç dünyasından tam anlamıyla kopmamış olması, dizinin ilerleyen bölümleri için büyük bir çatışma alanı oluşturuyor. Fisk’in eşi Vanessa’nın ihaneti ise, onun bu yeni dünyada nasıl hareket edeceğine dair farklı ipuçları sunuyor.

Dizinin dövüş sahneleri, Daredevil hayranlarının aşina olduğu sert, gerçekçi ve kanlı bir stile sahip. Bullseye ile Matt’in ilk kapışması, özellikle kamera kullanımı açısından etkileyici. Matt’in duyusal yeteneklerinin görselleştirilme biçimi, Netflix dizisindeki tarzı andırıyor ve bu da izleyiciyi hemen içine çekiyor.

Ancak bazı CGI destekli sahneler, biraz yapay duruyor. Özellikle Matt’in daha atletik hareket ettiği bölümlerde, efektlerin doğallığı konusunda bazı pürüzler fark ediliyor. Bunun dışında, sinematografi ve karanlık tonların kullanımı Daredevil ruhunu koruyor.

Dizinin müzikleri, Netflix versiyonundan biraz farklı bir tonda ilerliyor. Daha sinematik bir atmosfer yaratılmaya çalışılmış, ancak klasik Daredevil müziklerinden bazı motifler hala korunuyor. Özellikle Bullseye’nin geri dönüşü ve Matt’in duyusal algılarının betimlendiği sahnelerde, ses tasarımı büyük rol oynuyor. Kalp atışlarını duyduğumuz anlar, dizinin gerilim dozunu artırıyor.

Daredevil: Born Again, ilk iki bölümü itibarıyla büyük umut vaat ediyor. Foggy Nelson’ın ölümü gibi radikal kararlar, dizinin duygusal yoğunluğunu artırırken, aksiyon sahneleri hala yüksek kalitede. Charlie Cox ve Vincent D’Onofrio’nun performansları, önceki seriyi sevenler için nostaljik bir etki yaratırken, yeni hikâye unsurları da dizinin uzun vadede kendine özgü bir kimlik kazanmasını sağlıyor.

Eğer ilerleyen bölümler de bu kaliteyi korursa, Born Again, MCU’nun en iyi Disney+ dizisi olmaya aday. Şimdilik, eski Daredevil dizisinin ruhunu ve karanlık tonlarını koruyan, ancak yeni bir hikâye anlatmayı başaran bir devam serisi olarak öne çıkıyor.

Daredevil: Born Again – Adaletin Gölgesinde Yeni Bir Başlangıç (1. Ve 2. Bölüm İncelemesi)

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...