Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?: Bambi Masalı
Perihan Mağden’in 2007 yılında yazdığı aynı adlı romanından uyarlanan “Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?” geçtiğimiz günlerde Netflix’te yayınlandı. Kitap yayınlandığı dönemde çok ses getirmiş, edebiyat dünyasında oldukça sevilmişti. Zamanında ses getirmiş böyle bir kitabı senaristler görmezden gelemezdi tabii ki.
7 bölümden oluşan dizinin senaristliğini Ertan Kurtalan yaparken, Umut Aral ve Gökçen Usta yönetmenliğini üstleniyor. Başrollerini ise Melisa Sözen, Eylül Tumbar ve Birand Tunca paylaşıyor. Dizi, anne ve kızın travmatik ilişkisini anlatıyor. Anne rolünde izlediğimiz Melisa Sözen, oyunculuğunu yine konuşturmuş kendisine hayran bıraktırırken, Melisa Sözen’in kızı Bambi rolünde oynayan Eylül Tumbar’ı izliyoruz. İlk dizisinin tecrübesizliğini bazı sahnelerde bize hissettirse de genel olarak başarılı bir oyunculuk sergilemiş. Birand Tunca’yı ise polis rolünde izliyoruz.
Anne ve kız, lüks otellerde kalıp, kaldıkları odayı kendi evlerine dönüştürmek ister gibi düzenledikleri, sınırsız paralarının olduğu bir hayat yaşıyorlar. Bu yazdıklarım size mükemmel bir hayat gibi gelmesin çünkü hayatları sandığınız kadar mutlu geçmiyor. Anne hep tetikte, tamamen kızına odaklı, hali tavrı ile psikolojik sorunları olduğunu belli ediyor. Birileri tarafından takip edildiğini hissettiği anda eşyalarını toplayıp otelden ayrılıyorlar başka bir otele taşınıyorlar. Doğduğundan beri bu şekilde yaşamaya alışmış Bambi ise başlarda bu durumu hiç sorgulamamış annesi ne derse onu yapmış. Ancak büyüdükçe yaşadığı hayatın normal olmadığını fark etmeye başlıyor. Dizinin başlarında anne ve kızın kimlerden neden kaçtığını, neden bu şekilde bir hayat yaşadıklarını anlayamıyoruz. Bölümler ilerledikçe annenin geçmişte yaşadıklarını öğreniyoruz. Çok zengin bir ailenin kızları ama ailesi tarafından sevgi görmemiş. Despot, ruhsuz, ilgisiz bir annenin kızı olarak büyümüş bu yüzden de kızı Bambi’ye annesinden gördüklerinin tam tersiyle ilgi gösteriyor. Annesi gibi olmamaya yemin etmişliği bambaşka bir boyuta ulaştığı için kızı Bambi’yi kötülüklerden koruma içgüdüsü olayları daha da karıştırıyor. Dizi de aslında bu noktada başlıyor diyebilirim. Bambi’ye hakaret eden, ona zarar vermek isteyen herkesi falçatasıyla öldüren anne, neden sürekli kaçtıklarını bize göstermiş oluyor.
Dizinin konusu son zamanlarda çıkan dizilere göre daha farklı olduğu için ilgi çekiyor. Akıcılığı ise oyunculuklar, kaldıkları otellerin manzaraları, Bambi’nin giydiği kıyafetlerin masalsılığı ile bütün olmuş. Bu yüzden olayları merak etmeden duramıyor, anne ve kız bu sefer nasıl bir otele yerleşecek, başlarına yine nasıl bir olay gelecek diye gerilime kapılıp sürükleniyorsunuz ve bir bakmışsınız 7 bölümü bitirivermişsiniz. Kızına neden Bambi adını verdiğini ve neden sürekli Bambi kitabını okuduğuna gelecek olursam, anne kızı ile hayatını Bambi kitabı ile özdeşleştirmiş. Yavrusunu korumak için her şeyi yapan ve zamanı geldiğinde yavrusu için hayatını feda eden, sadece ikisinin mücadele ettiği yapayalnız bir hayatları olduğu için dizinin özünde Bambi masalı yer alıyor. Bambi’yi masal kahramanları gibi giydirmesi, ona Bambi adını vermesi, yanından hiç ayırmamasının sebebi onu dünyanın kötülüğünden korumak için masalda yaşıyormuş hissi vermek istemesi. Ayrıca derinlerde bir yerde çocukluğunu yapayalnız geçirmiş bir annenin travması olduğu için kızına masalda yaşıyorlarmış gibi davranıyordu. Maalesef ki Bambi büyüdükçe bu masal kabusa dönüşüyor. Annenin işlediği cinayetlerden dolayı polisler ve babası peşini bırakmıyor. Paralarını çekemedikleri için daha zor bir hayat yaşamaya başlıyorlar.
Melisa Sözen’i en son Kırmızı Oda’da izlemiş ve oyunculuğuna hayran kalmıştık. Ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunu karakterinin içinde bulunduğu ruh hallerini bizlere yansıtmasından anlayabiliyoruz. Bir oyuncu karakterini ne kadar yaşayabilirse o kadar yaşamış anne karakterini Melisa Sözen. Bambi yani Eylül Tumbar ise yaşından dolayı duygu aktarımını bizlere tam olarak geçiremese de Melisa Sözen ile uyumlu bir ikili olmuşlar. Melisa Sözen’in tecrübesi Eylül Tumbar’ı yükseltmiş ve birlikte oldukça iyi anne-kız performansı izlememizi sağladılar. Kanlı ve şiddetin yer aldığı bir dizide bu kadar güzel manzaraların olması alışık olduğumuz görseller değil. Otellerin konumlarını o kadar iyi seçmişler ki kendinizi yaz tatilinde gibi hissederken bir başka bölümde Kapadokya’nın soğuğunda buluyorsunuz. Görsel açıdan oldukça tatmin edici sahnelerdi. Her ne kadar oyunculuklardan, görsellerden ve akıcılıktan genel olarak tatmin olsak da senaryo açısından aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Çünkü dizi boyunca soru işaretlerimizin çoğuna cevap bulamadık. Maalesef bu konuda tatmin olamadım. Havada kalan çok konu var. Mesela anne ve Bambi’nin gerçek isimlerini öğrenemedik, Bambi bu kaçak hayatın arasında eğitim aldı mı, Bambi’nin babasına ne oldu, Bambi’den haberi var mı gibi soru işaretlerinin dışında mantıksız olaylar da vardı. Anne, yüklü miktarda paraları nasıl bu kadar rahat çekebildi. Babası hayattayken bu paraların takibi nasıl yapılmadı? Türkiye’nin her yerinde aranırlarken toplu taşımaları nasıl kullanabildiler, anne ve kızı hiç kimse mi fark etmedi? Bunlar gibi mantığıma uymayan bazı sahneler vardı.
Dizinin en önemli alt notu; kimden kaçarsan kaç kendinden kaçamazsın. Çünkü geçmişin de seninle birlikte gelir. Anne, geçmişini yanında taşıdıkça dibe düştü. Dibe düşerken de Bambi’yi yanında sürükledi. Bu yüzden de dizinin sonu tam da Bambi masalı gibi bitti. Anne yavrusu için öldü, Bambi bambaşka bir hayat yaşamaya mecbur kaldı. Geçmişiyle boğuşurken kızının geleceğini mahveden bir annenin hikayesi “Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?”. Bambi’nin ağzından dinlediğimiz bu hikaye gerilimlerin arasında bizlere ara ara hayat dersi de veriyor. Dizide aklıma kazınan en güzel söz ile yorumumu bitirmek istiyorum. “Canavarla savaşmayı göze alırsan canavar olmayı da göze alırsın.” İyi seyirler!
Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?: Bambi Masalı
