Aşk Mevsimi: Aşk mı? Hayat Arkadaşın mı?
“Aşk Mevsimi”, Murat Şeker’in yönettiği senaristliğini Ali Tanrıverdi ile birlikte kaleme aldığı sıcacık bir aşk hikayesini izleyici ile buluşturuyor. Başrollerinde Dilan Çiçek Deniz, Cem Yiğit Üzümoğlu, Duygu Sarışın ve Fırat Tanış yer alıyor.
Genç, güzel ve hayalleri olan genç bir kız ve aşkı için her şeyi göze alan, radikal kararlar vermekte zorlanan bir adam… Filmin tüm dinamikleri bu kişilikler üzerine örülmüş. Şirin (Dilan Çiçek Deniz), Beyoğlu’nda ressam olan erkek arkadaşıyla yaşıyor. Filmin açılışında Beyoğlu’nun tarihi sokakları bizi karşılıyor. Renkli ve canlı aktarımı ile görüntüler sıcacık bir günü temsil ediyor. Şirin’in bu sokaklara ait olduğunu belli eden esnaf ile samimi muhabbetleri izleyici içinde tanışma görevini üstlenmiş.
Filmin, ilk dakikalarında Şirin’i ve erkek arkadaşı ile olan ilişkiyi tanımaya çalışıyoruz. Acaba bu aşk gerçek mi değil mi diye düşünmeden erkek arkadaşı Şirin’i aldatıyor. Geçmiş ve gelecekte yaşanacak olaylar kurgu dinamiği ile iki zamana ayrılmış. İzlerken zorluk çekmiyoruz. Zaman kavramını sonuna kadar bize yaşatıyor.
Bozcaada, aşk teması için güzel bir mekan seçimi olmuş. Sıcacık insanları, renkler ve atmosferi tamamlar nitelikte. Ali Yaman’ı (Cem Yiğit Üzümoğlu) Bozcaada’da muhteşem bir merhaba ile karşılıyoruz. Ali Yaman, Şirin’in tam da istediği nitelikte bir adam değil. O hepimizin içinde olan ama dışarı gösteremediğimiz çocuksu ruhu ile Bozcaada’nın ruhunu ısıtan bir yapıda. İnsanların aksine daha sıcak,samimi ve çocuksu… Aşık bir adam sizce bir kadın için en fazla ne yapabilir? Mesela sekiz yıl mı bekler? Ya da onun gözüne girebilmek için her türlü şaşkınlığı mı yapar? Ali Yaman tüm bunların hepsi aslında. Ekranda izlerken yer yer şöyle diyorsunuz “böyle bir adam gerçekten olabilir mi?” Çoğu kadının hayallerini süsleyen sadık bir erkek…
Şirin ailesi ile Bozcaada’da yaşıyor. Annesi ve babası Şirin’in ressam olmasını içtenlikle istemiyorlar. Fakat kızlarının isteği ağır bastığı için destek olmaktan başka bir çare bulamıyorlar. Babası, kızının hayallerine kavuşmasını ve kimseye muhtaç olmaması gerektiğini telkin ediyor. Karısı ile arasında sağlıklı bir ilişki kuramadıkları için kızlarının hayatını yönetmekte kolay olmuyor. Filmdeki hikaye tipik Türk ailesinin nasıl olduğu ile ilgili sahnelere sahip.
Ali Yaman’ın kör kütük aşık olduğu Şirin’i herkes biliyor. Ve bu aşkı imkansız görenler etrafında epey fazla oluyor. Ali’nin ailesi de tipik Türk tiplemelerinden. Erkek çocuklarına kodlanmış olan doğum, iş ve evlilik faktörlerini bir kimlik olarak görüyorlar. Şirin’in Bozcaada’yı terk etmesi ile Ali bu kodlara karşı çıkmaya çalışsa da bazılarına yenik düşerek geçimini sağlayacak bir işe giriyor. Ve böylelikle yapacağı son bir eylem kalıyor o da evlilik. Tabi yüzükler takılıyor takılmasına da final de başka bir bağ kuruluyor. Hikaye birbiri ile bağlantılı konuları ele almakta başarılı oluyor. Bir hikaye bitiyor ve diğeri başlıyor.
Kurgu dinamiğinin sağlandığı, müziklerin iyi seçildiği ve sahneler arasındaki duygu geçişlerine hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Çekim açıları sinematografi, mekan kullanımları ve renkler filmi tamamlar nitelikte. Güçlü bir senaryoya sahip olmadığını söylemek yerinde olacaktır. Çünkü bu zamana kadar hemen hemen herkesin bir yerlerden aşina olduğu diyaloglara verilmiş. Bu demek oluyor ki tanıdık olanı izliyoruz biraz da. Fakat bu tanışıklık bizi seyir zevkinden koparmıyor. Üzümoğlu’nun çocuksu performansı izleyici ile bütünleşmekte zorluk çekmiyor. Aksine hikayenin gücünü gözler önüne sererken seyir zevki veriyor. Sempatik kişiliği ile bize kendini sevdiriyor.
Olay örgüsünü değiştiren asıl mesele Ali Yaman’ın bilinçli bir kişiliğe bürünmesi oluyor. Aşkının peşini bırakıp artık saygı gördüğü ve tamamlanma yaşayacağı birini seçmekle devam ediyor hayatına. Ali, aile kavramına sadık kalarak kendisine bir yuva kuruyor.
Filmin içerisinde güzel bir diyalog var. “İnsanlar neden doğanın efendisi olduğunu düşünür. Aslında sadece bir parçasıyız.” Sizce de öyle değil midir? Bu koskoca evrende her neye sahip olmaya çalışırsak çalışalım bize ait olmadığı fikri içimizi kasıp kavurur. Oysa ki bir bilsek bazı şeyleri… Anlayabilsek… Ve anladığımız gibi de var olabilsek… O zaman her şey güzel olacak.
Aşk Mevsimi: Aşk mı? Hayat Arkadaşın mı?