American Gods: Sezon 3 İncelemesi
American Gods, Neil Gaiman’ın aynı isimli kitabından uyarlanan bir dizi. Dizi ilk sezonu ile “Oha abi kitabı güzel uyarlamışlar, oyunculuklar iyi, görsel efektler iyi daha ne olsun” dedirmeyi başarmıştı. İkinci sezonu ile de “Bu kadar iyi giden iş ancak bu kadar mahvedilir” diye söyletmiş ve izleyicisinin bir miktarını kaybetmişti. Yazımın konusu olan son sezona gelecek olursam geçen sezonu toparladıklarını açıkça söyleyebilirim. American Gods, kendini garip şekilde ya çok sevdiren ya da nefret ettiren bir dizi. Evet dizide bir sürü tanrı var. Afrika Tanrıları, İskandinav Tanrıları, Slav Tanrıları vb. Ama bu tanrılar hiç dağları deviren ya da kaldıran, ışıklı mışıklı tanrılar değil. Bu dizideki tanrılar aksine alkolik, düzenbaz ve insan gibiler. Önceki sezonda yaşananlardan kısaca bahsetmek istiyorum.
İlk sezonda Shadow Moon, hapishaneden çıktığında Wednesday ile tanışır. Eşi Laura’nın ölümü ile kendine gelmekte güçlük çeken Shadow Moon, Wednesday ’in kendine sunduğu korumalık işi teklifini kabul eder. Böylelikle eski ve yeni tanrılar arasında geçecek hikâyeye dahil olur. Savaşa hazırlanan iki taraf da kendilerine güç toplama yarışına girer. Wednesday, başta bir Slav Tanrısı olan Czernobog’u olmak üzere birçok tanrıyı kendi tarafına çekmeye çalışır. Dostumuz Wednesday, bu iş için paraya ihtiyacı olduğunu düşünerek bankadan para da çalmaya girişir. Laura, hayata tekrar gelip ölümünü araştırmaya başlar. Karısını tekrar gören ve onunla yüzleşen Shadow çöküntü yaşar. Shadow’u geri kazanmayı isteyen Laura bir yola çıkar. Bu yolda, daha sonra kendisini öldüren kişi olduğunu öğreneceği Mad Sweeney ile tanışıp yol arkadaşlığı eder.
İkinci sezonda ise eski tanrıların safına katmak üzere ittifak arayışına devam eden Shadow ve Wednesday’ e, Laura ve Sweeney de katılır. Bir miktar küçük düşürülen yeni tanrıların en büyüğü Mr. World ise kendi safına çekmek için Technical Boy ve Media ile görüşür. Shadow, Mr. World tarafında çeşitli yollarla ziyaret edilirken; Technical Boy ile New Media tanışır. Wednesday, mızrağı Gungnir’i tamir edecek bir cüceyi arar. Tamir gerçekleştikten sonra Wednesday mızrağını Shadow’a verir. Mızrağa sahip olan Shadow, Wednesday’i korumak için Sweeney’i öldürür. Shadow bundan dolayı büyük bir üzüntü çekerken Wednesday kayıplara karışır.
Bu sezonda ise yine olanlar oluyor. Bir iki bölümde çok az yükselmesi dışında dizinin temposu yine düşüktü. Tempo ayarı tutturamama bu dizinin bana göre en büyük sorunu. Yine de ikinci sezona nazaran tempo iyiydi diyebilirim. Gerçek anlamda ölüp ölüp dirilen Laura bu kez de arafta kalıyor. Arafta kendini bulmaya yönlendirilen Laura’nın çocukluğuna iniyor ve travmalarına şahit oluyoruz. Çocukluğuna indiğimiz sahnelerdeki müziği sezonun sonlarına doğru Mr. World’ün ağzından duyuyoruz. Bu da aklımıza manyakça bir şekilde Mr. World, Laura’nın babası mı? sorusunu sormamıza neden oluyor. Çılgınca belki ama destekleyici teorilerim var.
Kendine katmak üzere 2 sezondur tanrı arayan Wednesday bu sezon da boş durmayıp Demeter’e sarıyor. Eski dönemlerden sahnelerle Tyr-Demeter aşkını, daha sonra Odin’in Demeter’i kazanmasını görüyoruz. Babaların babası değil düzenbazların babası Odin Demeterle de ilişkiyi yürütememiş ve kendinden nefret ettirmiş durumda. Yalnız bu sahnelerde onun bu zamana kadar hiç görmediğimiz duygusal yanına tanıklık ediyoruz. Ki bu yanını oğlu bile ortaya çıkaramamıştı. Demeter’in büyük bir hayal kırıklığı olan eski aşkı Odin’e bu kez kanmaması ve yok olmayı seçmesi çok hüzünlüydü. Ve tabi ki sahnenin bu kadar iyi olmasındaki en büyük etken efektlerin iyiliği. Ayrıca bu bana ilk sezonun finalinde de benzer şeyler uçuşturan paskalya tanrısını hatırlattı.
Adı Amerikan Tanrıları olan bir dizide, bu sezona kadar yerli Amerika tanrılarını görememiştik. Dizinin yaratıcıları da fark etmiş olacak ki nihayet Orishalarla tanıştık. Amerika yerlilerinin köleleştirildiği zamanlardan da sahnelerle Orishalarıın hikâyeye katılımı desteklenmiş oldu. Bilquis’in Orishalarla tanıştığı sahnedeki dans efsaneydi. Dizi en iyi yaptığı iki şeyi bir arada kullanmıştı: dekor ve efekt. Yine Bilquis’in hapis tutulurken transa geçip Orishalarla konuşması ve o hapisten kaçışı mükemmel bir seyir keyfi verdi ve Bilquis çok havalıydı.
Technical Boy, kendiyle ilgili birçok bozulma yaşadı ve bunlarla mücadele etmeye çalıştı sezon boyunca. Geçmişine gidip onu daha yakından tanımamız iyi oldu. Geçmiş sahnelerdeki o sihirbaz ile yaşadığı olay çok eğlenceliydi. Bununla ilgili şöyle bir yorumum var. Eski tanrıların insani özelliklere de sahip olduklarını biliyoruz. İşte yiyorlar, içiyorlar, seviyorlar vs. Ancak yeni tanrıların hiçbirinde bu zamana kadar insani şeyler görmedik. Fiziksel ve duygusal ihtiyaçlardan yoksun görünüyorlardı. Ancak bu sezonda Technical Boy’un bozulmaları bir terslik olduğunu gösteriyor. Finalde de Mr. World yalan söylediğini ve onu kandırdığını itiraf etmişti. Technical Boy, aslında eski bir tanrı mı? Mr. World onu yanına çekip beynini yıkadı ve onu bir yeni tanrıya mı çevirdi?
Sürekli bahsedilen bir savaş var. Eski ve yeni tanrılar arasında geçecek bir savaş. Kaç sezon “Kış geliyor” deyip bir türlü kış getiremeyen Game of Thrones gibi, bir türlü o savaş gerçekleşmiyor. Yine diğer sezona kaldı. Tabi diğer sezon olacaksa. Dizinin devam edeceği konusunda henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Gelecek sezon onayı olmayan bir dizi için çok kötü bir final bölümü hazırlanmış. Çünkü devam etmeyeceği düşünülürse dizi berbat bir şekilde bitmiş olacak.
Laura ablamız, Sweeney’in intikamını alacağını söyledi durdu her bölüm. Nitekim aldı da. Ama Odin’in mızrak kendine gelirken öylece bakması çok saçmaydı. Yani sen Odin’sin, All Father’sın bi uç zıpla mıpla bir tepki ver. Odin gibi hayatta kalmak için oğlunu bile satacak olan (şaka değil) birinin, kendini hiç savunmaması mantıksız geldi bana. O yüzden Shadow babasının yasını tutmak için Yggdrasill’e bağladığında Odin’in ortaya çıkıp “Sen öleceksin kardeş. Sen öleceksin ki biz yaşayalım” demesine çok da şaşırmadım. En sevdiğinin Laura’sının yaptıklarından sonra aşktan nefret etmişti, tam bu sırada babasını sonunda kabullenip iyi geçinmek isterken babasından yediği bu ayardan sonra ne olacak bilmiyorum. Yalnız kendini bir toplarsa bu sefer bambaşka bir Shadow çıkar karşımıza.
Orishalar, Bilquis’e Shadow’un her şey bitmeden çok önemli bir rol oynayacağını söylemişti. Yalnız bunun olması için Shadow’un ikizi ile bir araya gelmesi gerektiğini ifade etmişlerdi. İkizinin ise şaşırtıcı bir şekilde Laura olduğunu söylemişlerdi. Açıkçası Laura’yı duyunca şok oldum. İkizin sadece olduğu bize söylendiğinde bu sezon Wednesday’ın bilgisayar işlerine bakan Cordelia olduğunu düşünmüştüm. Laura aklıma bile gelmemişti. Şimdi tüm parçaları birleştiriyor ve şöyle bir sonuca varıyorum. Mr. World sık kılık değiştirmesi ve yalancılığını itiraf etmesiyle açık bir şekilde kendini ortaya koydu. Bu da onun Loki olabileceğini gösteriyor. Ayrıca Laura’nın arafta geçmişini izlerken babasının müziğini Mr. World’den duyduk. Bu da öyle gösteriyor ki Laura, Loki’nin kızı ve aynı zamanda Shadow ile bir araya gelmesi gereken kişi. Bu da Wednesday’in ilk olarak Laura’yı öldürmesini daha anlamlı kılıyor. Wednesday Laura’dan ve ikisi beraber olunca yapabileceklerinden haberdardı. Buna engel olmak için Laura’yı öldürmesi için Sweeney gibi bir Leprikon’u tuttu. Bu da onu öldürmedeki ciddiyet ve isteğini ortaya koyuyor. Planı sekteye uğrayan Wednesday’in kendini güçlendirmesi gerekiyordu. Güçlenmesi için ölmesi gerekiyordu ve başından beri tüm planı buydu. Bu yüzden Shadow ile arasını yakın tuttu ki yasını tutmak için dünya ağacına bağlansın. Yine bu yüzden ölürken hiç kendini korumadı ve adeta kucakladı ölümü.
Bu sezona karşı benim genel izlenimlerim olumluydu. Sinematografi, dekor, sahne geçişleri, kostümler, efektler, kullanılan müzikler ve oyunculuklar muazzamdı. Olaylı şekilde dizinin kadrosundan çıkarılan Orlando’nun karakteri Mr. Nancy’nin eksikliği çok hissediliyor. O olsaydı daha iyi bir yere taşırdı diziyi. Umarım 4.sezon onayı gelir ve hikâye burada bu şekilde bitmez. Merakla bekliyoruz.
American Gods: Sezon 3 İncelemesi
Batuhan Kılınç’ın Diğer Yazıları İçin Tıklayın.