Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriAfter The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

Yazar: Erkan Akmaz
After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?
After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

After The Hunt, başrollerini Julia Roberts, Ayo Edebiri ve Andrew Garfield’ın paylaştığı ve dünya prömiyerini 82. Venedik Film Festivali’nde yapan, son yılların en popüler yönetmenlerinden Luca Guadagnino’nun son filmi olarak izleyiciyle buluştu. Film, gösteriminden bu yana izleyicileri birçok açıdan ikiye bölmüş durumda. Ancak başta Julia Roberts olmak üzere dikkat çekici oyuncu performanslarına sahip.

Luca Guadagnino bu filminde yine kendine özgü sinematik görsel algısını hikâyesine derinlemesine şekilde aktarıyor. Görsel ve estetik sanatsal dilini her filminde birbirinden oldukça farklı hikâyelerin üzerine kuruyor ancak işlediği bireysel temalarından ödün vermiyor. Karakterlerinin bastırılmışlıklarını ve arzularını yine hikâyesinin temeline oturtuyor. Bu filmde önceki filmleri Queer ve Challengers‘a nazaran daha şüpheci bir tonla ilerlemeyi seçiyor. Alışılmış tarzına uygun biçimde anlatısında yine birçok tartışmalı soruyu izleyiciye soruyor ve kendisi net bir cevap vermekten kaçınıyor. Erdem etiği, pragmatizm, sadakat, gerçeklik, doğruluk, suçlama, kimlik ve kuşak çatışması gibi pek çok temayı bir potada eritmeyi amaçlıyor bu filmde.

Filmin izleyicileri ikiye bölmesinin birçok nedeni var gibi duruyor. Bunun ana sebebi Guadagnino’nun cevaplardan kaçınıp yalnızca ahlaki tartışma ortamı yaratmasında yatıyor. Kimi izleyici filmin konusundan ötürü etik bir çözüm beklentisinde olup ahlaki ve vicdani bir cevap aramasına rağmen Guadagnino’nun meseleye soğuk ve mesafeli yaklaşmasından rahatsız. Kimi izleyici ise net ve somut bir cevabın olmaması ve özgür bir tartışma ortamına zemin hazırlanması sebebiyle ahlaki bir bulmacanın içinde olmayı keyifli bulduğu için filmi başarılı buluyor.

After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

Hikâye Yale Üniversitesi’nde geçiyor. Julia Roberts’ın canlandırdığı Alma karakteri bu üniversitede saygın bir profesör. Ayo Edebiri tarafından hayat verilen Maggie Resnick ise Alma’nın sevdiği ve değer verdiği öğrencisi. Hank ise Andrew Garfield tarafından canlandırılan ve Alma’nın hem yakın arkadaşı hem de meslektaşı. Hank ve Alma arasındaki ilişki, yakın arkadaşlığın da ötesinde olabilecek, sınırları belirsiz bir ilişki. Filmdeki en ilgi çekici yönlerden biri, Alma’nın ayrı ayrı diğer karakterlerle olan duygusal bağlantısı. Guadagnino, bu kişisel ilişkilerin temelini bize doyurucu ve doğal bir şekilde aktarmayı başarıyor.

Hikâyenin ana ekseninde Maggie ile Hank arasında, Maggie’nin iddiası üzerine yaşandığı ifade edilen cinsel saldırı vakası bulunuyor. Hikâye bu olay üzerinden Alma’nın hem kişisel hem mesleki yaşamındaki inişleri ve çıkışları üzerinden ilerliyor ve izleyiciye etik ve ahlaki sorgulamalar yaptırıyor. Aynı zamanda Alma’nın mevcut evliliğindeki sorunlara ve hikâyeyle önemli derecede bağlantılı olan Alma’nın geçmişinde olan bir sırra dair bir kapı aralanıyor. Konusu itibarıyla izleyicide ilgi toplayan bir film olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Hikâye, üzerine kurgulandığı pek çok kişisel ve toplumsal tartışma konusu bağlamında birçok felsefi düşünüre ve söze referanslarla örülü. Foucault, Nietzsche, Zenon gibi isimlere atıfların yapıldığı görülüyor. Film, zaten Alma ve eşi Frederik’in evlerinde düzenlediği bir davetteki felsefi tartışmalarla başlıyor. Maggie de davetteki kişilerden biri ve evin tuvaletinde bulduğu Alma’ya dair bir sır üzerine hikâye derinleşiyor. Davetin bitiminde, aynı gece Maggie’nin evinde Maggie ve Hank arasındaki cinsel yakınlaşmada Hank’in cinsel rızayı aşarak Maggie’nin dokunulmazlığını ihlal eden bir davranışta bulunduğu Maggie tarafından iddia ediliyor. Maggie, kendisine her anlamda yakın hissettiği ve rol model olarak gördüğü Alma’ya durumu anlatınca Alma derin bir krizin içerisine düşüyor.

İki sevdiği insanın arasında böylesine ciddi bir konuda kalması ve geçmişindeki buna benzer bir travmanın da durumu tetiklemesi üzerine Alma, bireysel bir bunalımın eşiğinde duruyor. Hikâye her ne kadar bu olayla gelişiyor görünse de anlatı, Alma’nın psikolojik ve içsel perspektifine doğru uzanıyor. Bütün bunlarla birlikte, Challengers filminde de Guadagnino ile çalışan Trent Reznor ve Atticus Ross’un insanı diken üstünde hissettiren müziklerinin de etkisiyle Guadagnino, her filminde başardığı görsel ve işitsel sanat formunu yakalamış gibi görünüyor. Bu biçimsel unsurları her filminde anlatısına oldukça güçlü şekilde yerleştirmeyi başaran Guadagnino’yu bu bakımdan takdir etmek gerek. Ancak hikâye, özellikle ilk yarısında olması gerekenden oldukça fazla şekilde ağır ilerliyor ve bu durum filmin gidişatını olumsuz yönde etkiliyor.

Alma’nın yaşananlardan ötürü girdiği psikolojik çalkantı ve geçmişe dair sorgulamalarıyla birlikte yaşadığı kimlik bunalımını Julia Roberts’ın gösterişten uzak ve doğal performansı da göze çarpıyor. Üzerine atılı suçlamalarla giderek dengesini yitiren Hank’in bu gidişatını da Andrew Garfield başarılı şekilde yorumlamış görünüyor. Aynı zamanda film boyunca karakterini yapaylaştırmadan, karikatürize etmeden ve duygusal kırılımları oldukça yerinde aktaran Ayo Edebiri’den de bahsetmek gerekiyor. Bu üç karakterin hem kendi başlarına hem de birbirleriyle olan dinamiklerinde etkileyici bir denge var.

İddiaların üzerine Hank, Maggie ile ilgili başka bir gerçeği akademik anlamda öne sürerek çatışma noktasının eşiğini bir üst seviyeye taşıyor. Dolayısıyla hikâye giderek öyle bir hâl alıyor ki kim suçlu, kim masum, kim haklı, kim haksız sorularının içinden çıkmak mümkün olmuyor. İşte bu nokta da aslında tam olarak Guadagnino’nun istediği kıvamda. Çünkü filmde belirgin ahlaki ve etik tutumlara kolayca ulaşmaktan ziyade izleyicinin zihnini bu anlamda yormayı amaçlıyor Guadagnino.

Bireysel ilişkilerin, akademik sistemin, kurumların içinde bulunduğu çatışmalara odaklanmak istiyor. Akademisyen-öğrenci ilişkisi, meslektaşlar arasındaki ilişkiler ve güç dengeleri, bireyler arasındaki sevgi ve etik alanlar arasında çatışma noktaları oluşturulmak isteniyor. Alma’nın hem bir birey olarak koruyucu ve yardım edici bir pozisyonda mı olması gerektiği, yoksa kurumların sistemine dayalı şekilde pragmatist bir tavır mı alması gerektiği konusunda izleyiciye net tarifler verilmiyor. Belki de bu sebeple olaya duygusal ve politik yaklaşan izleyicilerle salt rasyonel yaklaşan izleyiciler açısından film tartışmalı hâle geliyor. Yine insanların belli şeylerden suçlanması ve doğruluk arasındaki sınırları belirsiz alanlarda farklı tavırlar göstermesi de sosyolojik bir tespit olarak göze çarpıyor.

After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

Yine filmdeki karakterler üzerinden değişen dünyada kuşaklar arasındaki değerler çatışması, ötekileştirme, itaat ve sadakat gibi meseleler de yansız şekilde izleyicinin önüne sunuluyor. Bu bağlamda pek çok sahnede bunlar üzerine sosyo-politik tartışmaların yaşandığını görüyoruz. Bunu da yine Guadagnino bize biçimsel yaklaşımıyla sunuyor. Prestijli ve akademik mekânların, ışık ve renk kullanımının, kostümlerin kullanılışlarından bu amacı gözlemliyoruz. Duyusallığı hikâyesine monte etmeyi bu filmde de sürdürüyor Guadagnino. İzleyiciyi bu kriz ve kaos ortamına başarılı şekilde sokuyor. Aynı zamanda karakterlerin iç dünyalarının yansıması olarak da tüm görsel ve işitsel unsurlar iyi bir enstrüman olarak kullanılıyor. Öte yandan, filmin adından da yola çıkarak hem yaşanan olaylar hem de Alma’nın geçmişindeki sır olan olay açısından “av” metaforunu kullanması bakımından Guadagnino’nun sembolik anlatıma sırtını yasladığını söylemek mümkün.

Hikâye ilerledikçe ortaya birçok soru atılıyor. Alma, etik olarak olaylara doğru mu yaklaşıyor yoksa tamamen kendi çıkarları adına mı hareket ediyor soruları belirsiz şekilde ilerliyor. Olanlar kimin ya da kimlerin suçu? Hem bireysel hem de toplumsal olarak sorgulanması gerekiyor diyor Guadagnino. Günümüzde böylesine ciddiyetle yaklaşılması gereken bir konunun bu kadar ortadan yaklaşılan bir tavırla yansıtılması belki de “buna gerek var mıydı?” şeklinde yorumlanabilir. Guadagnino bu anlamda oldukça risk almış durumda.  Her şeyin tartışmalı olduğu bir filmde elbette Alma da bundan payını alıyor. Kendisi kurban mı, suçlu mu, sistemin sessiz ve duyarsız bir çarkı mı, yoksa sistem içinde sıkışıp kalmaya zorlandığı için kendisine empati kurulması gereken biri mi, bunlar da meçhul.

Beyaz erkeklerin akademik ve toplumsal hayattaki baskın konumunun içinde kadınların yaşadığı kamusal kıskaca ve her anlamda mağdur edilmelerine dair net bir tutum olmaması, izleyiciler tarafından filme yapılan ciddi eleştirilerden biri. Maggie gibi başarılı bir öğrencinin akademik anlamda ilerleyebilmesi için kendisine yapılanlara karşı ses çıkarmaması ve bu sayede sistem içinde kalabileceği gerçeği ortaya konuyor. Böyle bir toplumsal teşhisi de barındırıyor film. Alma da bu bakımdan hiçbir zaman bireysel ve toplumsal adaletin sağlanamayacağına inanıyor. Bu bağlamda erdemli davranmak, etik değerler, adalet gibi konular sistem tarafından sıkıştırılıyor. Filmde de bahsi geçen Adorno’nun “Yanlış bir dünyada doğru bir yaşam yoktur.” sözü, filmde belki de üzerine en çok düşünülmesi gereken şeylerden biri.

After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

Filmin sonuna doğru ilerlerken tempo giderek yavaşlıyor. Filmde genel olarak anlatımda bariz görünen bir sorun bu. Ayrıca finale doğru izleyiciyi belki de tahmin edilebilir bir plot twist de karşılıyor. Hayatta erdemli ve etik ilkelere dayanmak ile pragmatist yaklaşmak arasındaki gri alanlar, toplumsal imajla bunlar arasındaki ilişki, neyin doğru ya da yanlış olduğu açıkta bırakılıyor aslında. Hem pozitif hem de negatif yanlarının açık olduğu bir film After the Hunt. Guadagnino’nun yaklaşımı sebebiyle de konulara farklı perspektiflerden bakan izleyicileri ikiye bölmesi pek de şaşırtıcı değil. After the Hunt’ı hikâyesi açısından tartışmalı görmeyi bir kenara bırakırsak, sanatsal formların kullanımı bakımından tatmin edici olarak ifade etmek yanlış olmaz.

After The Hunt: Kim Haklı, Kim Mağdur?

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...