Anasayfa İncelemelerTiyatro İncelemeleriDublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama

Dublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama

Yazar: Tolga Taşan
Dublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama
Dublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama

Murat Menteş, 2005 yılında Dublörün Dilemması kitabını çıkardığında muhtemelen bunun bir tiyatro oyununa uyarlanabileceğini düşünmemiştir. Kendine has mizahı, toplumsalın kıyılarında gerçekçi dili ve absürt olay örgüsüyle okuduğum 2008 yılında “Böyle kitaplar da olabiliyor mu?” dedirtmişti. Dublörün Dilemması, hakkı verilmiş bir uyarlama olarak 2024 yılında Atlas Tiyatro Araştırmaları ekibi tarafından aynı isimle sahnelenmeye başladı.

Kitabın ve oyunun kısaca konusu şöyle: Konservatuvar terk Nuh Tufan, iş bulma arayışları içindeyken çocukluk arkadaşı İbrahim Kurban’ın bir keşfiyle kendini karmakarışık olayların ortasında bulur.

Sercan Özinan tarafından uyarlanan metin; biçimsel olarak farklı olsa da absürtlük bakımından aslına çok yakın ve eğlenceli tonunu koruyor. Yönetmenliğini de Özinan’ın yaptığı oyun, geçtiğimiz sezon boyunca güzel tepkiler aldı ve çeşitli organizasyonlardan birçok ödülü evine götürdü. Oyuncu kadrosunda Ediz Akşehir, Tekin Ezgütekin, Deniz Işın, Çetin Kaya ve Abdurrahman Merallı bulunuyor.

Dublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama

Dublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama

Bence önemli bir husus şu: Oyunun metnini yazan kişinin aynı zamanda yönetmen koltuğunda oturması, vizyonun korunması açısından oldukça faydalı olmuş. Oyun çıkana kadar yönetmen derdini ne kadar doğru aktarabilirse, oyun çıktıktan sonra oyunun gerçek sahibi olan oyunculara o kadar rahatlık sağlanıyor. Bu oyunda da bunun olumlu etkilerini görüyoruz.

Üç platformdan oluşan ve görece basit bir sahne düzenine sahip oyun, sırtını metnin dil oyunlarından çok ışık düzenine, zamanlamalara ve oyuncuların kıvraklığına dayamış durumda. Bu nedenle, bazen bir bank, bazen bir apartman boşluğu olarak kullanılan platformlar oyuncuların elinde ufak şakalara dönüşebiliyor.

Bu da bizi oyunculuklara getiriyor. Nuh Tufan rolünde izlediğimiz Ediz Akşehir, her ne kadar oyunun başında biraz abartılı bir performans sergiliyor gibi görünse de oyun açıldıkça, özellikle farklı bir karaktere büründüğü anlarda oyunu adeta sırtlıyor. Bu tarz rollerin her an ucuzlaşması ya da gerçekliğini kaybetmesi riski varken oyuncu bu tuzaklara düşmemiş.

İbrahim Kurban rolünde izlediğimiz Tekin Ezgütekin ise şüphesiz sürpriz bir “arap atı” gibi. Tavır ve hallerindeki sakin ton, özellikle Nuh Tufan’ın kontrastı niteliğindeki bu karakter, oyun ilerledikçe seyirciden en çok reaksiyon alan isim oluyor. Ezgütekin’in “en iyi yardımcı oyuncu” ödüllerini boşuna almadığını performansındaki ince nüanslardan anlayabiliyoruz.

Deniz Işın, Çetin Kaya ve Abdurrahman Merallı ise Tekin Ezgütekin’le birlikte birçok rolde karşımıza çıkıyor. Oyunun en eğlenceli kısmı da burası diyebilirim. Karakterler arası öyle dinamik geçişler vardı ki bir süre oyuncu sayısı konusunda afalladım. Sahneyi iyi dolduran oyuncular izliyoruz. Özellikle Ferruh Ferman (Kaya) karakteri başta olmak üzere, karikatür ile gerçekçilik arasında gidip gelen karakterleri canlı görmek çok keyifliydi.

Oyunun temposu hızlı başlayıp genelinde de hızlı ilerlese de, hikâyenin detaylarını öğrenmemiz için zaman zaman tempo düşüyor. Bu kısımlar iyi kotarılmış olsa da bazı motivasyonların yeterince işlenemediğini düşünüyorum. Özellikle Dilara Dilemma (Işın) sürprizinin bozulmaması adına onun ağzından aktarılan hikâyenin finalde anlamını yitirmesi, takıldığım noktalardan biri oldu.

Final sahnesine geldiğimizde oyunun bizi taşıdığı yerde, ekibin de benzer bir takılma yaşadığını düşünüyorum. Oyunun geneline bakıldığında her şey yerli yerinde ve oturaklı olsa da finalde bir aceleye gelmişlik ve “yaptık oldu” hissi var. Gerçi bu düşüncem kitap için de geçerliydi; ancak orada detaylara uzun uzun girilebildiği için oyundaki bu mecburi final havası daha az hissediliyordu.

Belki de biraz daha tempolu bir final koreografisi tasarlansaydı, hem finaldeki durağanlık giderilir hem de sürprizler daha çarpıcı açıklanabilirdi. Yine de bu durum, oyunun insanda bıraktığı “iyi bir oyun izledim” hissiyatına gölge düşürmüyor. Eğlenerek izleyip ardından eğlenerek hatırladığımız bir iş olmuş ki bu dönemde pek sık rastladığım bir şey değil.

Dublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama

Dublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama

Toparlayalım.

Dublörün Dilemması; iyi oyunculukları, başarılı rejisi ve tekniğiyle sevdiğim bir oyun oldu. Afili Filintalar ekibinin günümüzdeki mizah dilinin mimarlarından olduğunu düşünüyorum. Şu zamana kadar hakkı verilmediğini düşündüğüm Dublörün Dilemması hikâyesini, yıllarca bir film olarak beklerken sürpriz bir şekilde oyunlaştırıldığını gördüğümden beri merak ediyordum. Kesinlikle beklediğimden daha iyi bir iş olduğunu söyleyebilirim.

Puan: 4/5

Dublörün Dilemması: Hakkı Verilmiş Bir Uyarlama

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...