Anasayfa RöportajlarSu Yüzü Röportajı: Zeynep Köprülü

Su Yüzü Röportajı: Zeynep Köprülü

Yazar: Oğuzhan Güre
Su Yüzü Röportajı: Zeynep Köprülü

İlk uzun metraj filmi Su Yüzü ile büyük başarı yakalayan Zeynep Köprülü ile yükselen kariyerini ve izleyicilerin kalbine dokunan, kendilerinden izler buldukları filmi Su Yüzü’nü konuştuk. Gelin, vaktinizi çok almadan bu değerli röportaja geçelim.

Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?

Ben Zeynep Köprülü, İstanbul’da yaşayan bir yönetmenim. Sektöre yapım departmanında çalışarak adım attım, ardından kendi kısa filmlerimi yazıp yönetmeye başladım. Daha sonra “Su Yüzü” isimli ilk uzun metraj filmimi tamamladım. Genellikle aidiyet, büyümek ve gitmek gibi kavramlar etrafında dönen hikâyelerle ilgileniyorum. Şu anda gençlik üzerine, kalbime yakın gelen bir hikâyeyi anlattığım ikinci uzun metraj projem Yağmur Ülkesi üzerinde çalışıyorum.

Su Yüzü filminden önce yönettiğiniz kısa filmleriniz olmuştu. Kısa metrajdan uzun metraja geçiş konusundaki düşüncelerinizi ve sizin açınızdan aralarındaki farkları biraz anlatabilir misiniz?

Kısa film benim için kendimi ifade etmenin, nasıl hikâyeler anlatmak istediğimi ve nasıl bir üretim ortamında çalışmak istediğimi keşfetmenin yoluydu. Daha özgür, daha dayanışmacı bir alandı. Uzun metraj ise yazım ve yapım süreciyle çok daha uzun ve yoğun geçti. Hikâyeyi defalarca gözden geçirmek, yeniden kurmak, uzun bir fon arayışına girmek gibi süreçler ön plana çıkıyor. Filmi gerçekten hayata geçirip geçiremeyeceğinize dair kaygılar da bu sürecin bir parçası. Ama en başta yola çıktığım duyguya tutunmaya çalıştım. Karakterlerle daha uzun bir yolculuk kurmak, bir atmosfer yaratmak ve seyirciyle bağ kurmak çok öğretici ve özel bir deneyimdi. Kısa filmde kurmaya başladığım dili burada daha derinlemesine araştırma fırsatı buldum.

Su Yüzü Röportajı: Zeynep Köprülü

Su Yüzü Röportajı: Zeynep Köprülü

Su Yüzü sizin ilk uzun metrajlı filminiz ve bu filminizle sinemaseverlerden çok fazla olumlu tepki aldınız. Sizce izleyenler tarafından bu kadar olumlu karşılanmasının ve başarılı olmasının sebebi nedir?

Çok teşekkür ederim. Su Yüzü izleyiciyle bir bağ kurabildiyse, bu belki de samimiyetinden kaynaklanıyordur. Gerçekten içimde taşıdığım, hem kendi hayatımda hem de çevremde sıkça karşılaştığım duyguları ve durumları anlatmak istedim: büyüyememek, kendini bulamamak, anne-kız ilişkileri ve her şeye rağmen bir şekilde devam etme umudu… Bunlar benim için çok tanıdık duygular. Hikâyeyi kalpten anlatmaya çalıştım. Eğer bu his izleyiciye ulaşabildiyse, ne mutlu bana!

Filmde birçok metafor ve sembol yer alıyor. Başta “su” olmak üzere, küflü duvar, güvercin, köpek… Sembolleri bu kadar aktif kullanmak filminize ne gibi olumlu veya olumsuz yönler kattı?

Sembolleri aktif kullanmak, benim yaratmak istediğim görsel dilin önemli bir parçasıydı. Yola çıkarken hep bir atmosfer filmi yapmayı hayal ettim, olay örgüsünden çok duygulara odaklanan bir anlatım benimsedim. Bu nedenle semboller, özellikle de “su”, ana karakterin iç dünyasını yansıtmak için önemliydi. Karakterin yüzleşemediği kaygılarını suya gömmesi ve film boyunca bunların yavaş yavaş su yüzüne çıkması gibi… Küflü duvar, köpek ya da güvercin gibi diğer imgeler de benzer şekilde iç dünyayı dışa vurmanın yollarıydı. Olumsuz tarafı belki de bazen kendimi tutamayıp fazla kaçırmış olmam 🙂 Bir de elbette bu imgeler herkes için aynı şekilde çalışmayabilir. Ama zaten ben seyircinin onları farklı şekillerde yorumlamasını seviyorum.

Filmde Deniz karakteri dışındaki diğer karakterlerin hikayelerine kısa kısa tanık oluyoruz ve bu durum bazı noktalarda akılda soru işaretleri yaratıyor. Bu bilinçli olarak oluşturduğunuz bir durum mu?

Evet, bu bilinçli bir tercihti. Filmi Deniz’in bakış açısından kurmak istedim. O kasabaya geliyor ve orada karşılaştığı insanların her biri onun hayatına dokunuyor. Belki çok uzun vakit geçirmiyoruz onlarla ama oradalar, hissediliyorlar. Deniz’in iç dünyasında bir iz bırakıyorlar ve onun geçirdiği dönüşüme katkı sağlıyorlar. Bazen birileri hayatımıza bir an için girer ama kalıcı etkiler bırakır ya, işte o duyguyu korumak istedim. Deniz karakterinde kalmak, ilişkilerini de onun gözünden anlatmak istedim. Çünkü bu hikâye, onun kırılganlığı, dönüşümü ve kendini bulma yolculuğu etrafında şekilleniyor. Tüm yan karakterler de bu sürece hizmet ediyor. Ayrıca eksik parçaların izleyici tarafından tamamlanmasını, herkesin kendi duygusuyla bir bütün kurmasını önemsiyorum.

Su Yüzü Röportajı: Zeynep Köprülü

Su Yüzü Röportajı: Zeynep Köprülü

Önceki filmlerinizde de yurt dışına taşınacak bir kızın ayrılığı, babasının rahatsızlığı üzerine ülkeye dönmesi gereken bir kadının çaresizliği gibi konuları işlediniz. Su Yüzü’nde de bunlara benzer bir ayrılık, çaresizlik hikayesi izliyoruz. Genel olarak bu temayı kullanmanızın bir sebebi var mı? Gelecek filmlerinizde bizleri nasıl hikayeler bekliyor?

Sanırım ayrılık, kayıp ve çaresizlik temaları benim iç dünyamda hep bir yeri olan konular. Hem kişisel olarak yaşadıklarımdan, hem de etrafımda tanık olduklarımdan gelen bir şey bu. Bir yere ait olamamak, kalmakla gitmek arasında sıkışmak, insanın kökleriyle bağı… Bunlar beni hep düşündüren temalar. O yüzden anlatmak istediğim hikâyeler de genelde bu zemin üzerinde şekilleniyor. Su Yüzü de kayıpla ve ait olamama hissiyle yüzleşen bir karakterin hikâyesi. Yeni filmim Yağmur Ülkesi de benzer duyguları irdeliyor ama bu kez daha genç bir karakterin gözünden, daha öfkeli ve daha kırılgan bir yerden bakıyoruz. Yine bir çaresizlik var, ama bu kez belki içinde bir başkaldırı da barındırıyor.

Gelecek filmlerimde de içgüdüsel ve filtresiz hikâyelerin peşinden gitmek istiyorum. Beni zorlayan, etkileyen duyguların peşinden koşmaya devam etmeyi umuyorum.

Günümüz Türkiye’sindeki koşullar herkesin malumu. Sizce ülkemizde yönetmen olmak nasıl bir deneyim? Bu koşullar yaratıcılığınızı etkiliyor mu?

Türkiye’de yönetmen olmak, özellikle bağımsız film yapmaya çalışıyorsanız, gerçekten zorlu bir yol. Maddi kaynaklara erişim sınırlı, destek mekanizmaları kısıtlı, sansür ya da oto-sansür gibi başka dertler de var. Ama bir yandan da burada hikâye anlatmanın çok güçlü bir karşılığı var. Yaşadığımız topraklar çok katmanlı ve duygusu yoğun. Bütün zorluklara rağmen insanın içinde anlatma arzusu büyüyor. Bu koşullar bazen yorucu olsa da, daha yaratıcı düşünmeye ve pratik çözümler üretmeye de itiyor. Bir de, bu yolda yalnız olmadığımızı bilmek çok değerli. Film üreten diğer arkadaşlarla dayanışmak, paylaşımlarda bulunmak bu süreci hem besliyor hem de güçlendiriyor. Belki de bu koşullar sayesinde birbirimizi daha çok dinliyor ve destekliyoruz. Bu da bence çok kıymetli.

Son olarak sinemaya yeni girecek gençler için önerileriniz neler ve Ekranom okurlarına neler söylemek istersiniz?

Sinema yapmaya başlamak bazen göz korkutucu gelebilir ama bence en önemli şey, ne anlatmak istediğini gerçekten hissetmek. O his varsa, imkânlar ne olursa olsun bir yol mutlaka bulunuyor. Küçük ekiplerle, az bütçeyle ama inatla üretmeye devam etmek çok değerli. Başkalarına değil, kendi iç sesinize kulak vermek önemli. Ve en önemlisi de yalnız olmadığınızı bilmek, hepimiz benzer yolların içindeyiz. Devam etmek, vazgeçmemek, üretmeye bir yerden başlamak en kıymetlisi.

Ekranom okurlarına da sevgiler! Hikâyelere, duygulara ve sinemaya birlikte alan açmaya devam edelim.

Su Yüzü Röportajı: Zeynep Köprülü

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...