M3GAN 2.0: Teknolojisi Vasatın Altında
M3GAN, M3GAN, M3GAN… James Wan, Jason Blum ve Akela Cooper’ın iş birliğiyle hayat bulan; korku sinemasında Chucky ve Annabelle’den sonraki en korkunç robot olarak karşımıza çıkmıştı. 2023 yapımı ilk filmiyle gerçekten de Future Noir (Film Noir demiyorum) havasına sahip bir femme fatale hikâyesi olarak şaşırtıcıydı. Korku öğelerini bir kenara bırakın, kendi yarattığımız bir canavarı izliyorduk. Şimdi ise, iki yıl sonra, ikinci filmiyle karşımıza çıkıyor. Yönetmenliğini bir kez daha Gerard Johnstone’un üstlendiği filmde, başrolde yine Allison Williams, Violet McGraw, Amie Donald ve sesiyle Jenna Davis yer alıyor. Bu isimlere ek olarak, Ivanna Sakhno ile Aristotle Athari de kadroya dâhil olmuş. M3GAN’ın, dünyanın en tehlikeli ve ölümcül robotu Amelia’yı durdurmasını konu alan M3GAN 2.0, bu hafta itibarıyla UIP tarafından vizyona giriyor.

M3GAN 2.0: Teknolojisi Vasatın Altında
Yapay zekâ harikası M3GAN, Gemma’nın yeğeninin koruyucu robotuyken bir ölüm makinesine dönüşmüş ve sonuç olarak yok edilmiştir. Aradan iki yıl geçmiştir; Gemma (Allison Williams) artık yüksek profilli bir yazar ve yapay zekâ konusunda hükümet destekli deneylerin savunucusudur. Bu sırada, 14 yaşındaki yeğeni aşırı korumacı kurallara karşı isyan etmektedir.
Ancak Gemma’nın haberi olmadan robotlar ve yapay zekâ ile ilgili birtakım olaylar yaşanır. M3GAN’ın temel teknolojisi güçlü bir savunma sanayi şirketi tarafından çalınır, yanlış şekilde kullanılır ve askeri sınıf bir silah olan Amelia yaratılır. Zamanla tehlikeli bir suikastçıya dönüşen Amelia’yı durdurmak için Gemma, M3GAN’ı bir kez daha üretir. Bu kez, M3GAN daha da ölümcül bir silah hâline gelmiştir. Böylece M3GAN bir kez daha mücadeleye girer; ancak bu kez ailenin kötülüğü için değil, iyiliği için.
İlk filmde, başlangıçta iyilik için yaratıldığını düşündüğümüz M3GAN’ın aslında bir canavara dönüşmesini oldukça başarılı ve korku sinemasına uygun şekilde işlemişlerdi. Bu filmdeyse yapay zekânın ve robotların her koşulda dirilebileceğini, herkesin ikinci bir şansı hak ettiğini ve ne olursa olsun iyilik için mücadele edilebileceğini anlatıyor. Ancak bana kalırsa M3GAN, bu filmiyle ikinci bir şansı hak etmiyor. Neden mi? Gelin, şu soruyla başlayayım.
Bu hikâyeyi tanıdınız, değil mi? Ben tanıdım; bu hikâyeyi çok önceden izledim. Geçtiğimiz günlerde yazdığım Terminator 2: Judgment Day filminin adeta bir yeniden çevrimi gibi. M3GAN’ı çıkarın, yerine Terminator’ü koyun; karşınızda birebir aynı hikâye! Teknolojiyle donanmış bir dünyada kötülüğü anlatmak artık yeterli değil. Derinlikli, toplumsal ve insani boyutları olan, ama en önemlisi, başka filmlerden çalmak yerine özgünlük barındıran hikâyelere ihtiyacımız var. Hadi diyelim, ana fikir eksik — başka unsurlar da devreye giriyor. Örneğin, bu film tür değiştiriyor. Üzgünüm sevgili Blumhouse, James Wan ve M3GAN hayranları; ama bu beklediğiniz film ne bir korku filmi ne de bir gerilim filmi. Bu, korku filmi diye tanıtılan ama aslında düpedüz bir aksiyon filmi. Koca bir hayal kırıklığı…
Nasıl mı?
Bu film zaten bir korku filmi değil. Başlarda gerilim beklentisiyle izlemeye başlıyoruz; ama ilerleyen sahnelerde bir bakıyoruz: Steven Seagal tarzı dövüş sahneleri, Lara Croft gibi zıplamalar ve ateş etmeler… Hatta bir sahnede araba kendi kendine gidiyor ve Knight Rider dizisinin müziği çalıyor. Bunları gerçekten izledik bu filmde. Hatta Gemma, bir sahnede yeğenine Steven Seagal’ın oynadığı filmlerin adını sayıyor ve ardından yeğeniyle Uzak Doğu dövüşleri yapıyor. Yani anlayacağınız, hikâye açısından nereden tutsanız elinizde kalıyor. Hatta değil tutmak; bu hikâye elimizde patlıyor! Çünkü bu film tam anlamıyla vasat bir aksiyon bombası.
Artık teknik yönüne geçiyorum; zira hikâye kısmında biraz daha konuşursam filmi tamamen yerin dibine sokacağım.
Neyse… Görsellik açısından, soğuk sarımsı ve neon mor tonları arasında yaratılan geçişler filmin anlatımına kontrast katmaya çalışsa da, genel anlatım karmaşasından kurtulamıyor. Kamera açıları açısından da özgünlük pek hissedilmiyor — yalnızca antrenman sahnesinde kullanılan crash zoom tekniği hariç, o da ayrı bir eğlence olmuş. Filmin genelinde görsel efektler baskın. Yani gerçekçi bir deneyim sunmakta oldukça zayıf kalıyor.
Müzik konusuna girmeyeceğim; çünkü söyleyecek pek bir şey yok. Ancak ses ve seslendirme açısından M3GAN’a sesiyle hayat veren Jenna Davis, filmi izlenebilir kılan en önemli unsur. M3GAN’ın robotik sesi bana, gençken oynadığım Portal oyunundaki GLaDOS’u seslendiren Ellen McLain’i hatırlattı. Hatta ilk başta sesin ona ait olduğunu sandım ama yanılmışım. Şaka bir yana, Jenna Davis yalnızca sesini değil, adeta ruhunu da katarak güçlü bir karakter ortaya koymuş. Diğer ses efektleri ise mekanik sesler, elektrik, silah seslerinden ibaret… Çok da fazlası yok.
Oyunculuk açısından fazla söylenecek bir şey yok. M3GAN’ı beden diliyle canlandıran Amie Donald, dansından dövüşüne, içindeki masumiyetten katil tarafına kadar her yönüyle dikkat çekiyor. Amelia rolünde Ivanna Sakhno, Todd rolünde Mike Edward ve Christian rolünde Aristotle Athari de performanslarıyla akılda kalıyor. Allison Williams mı? O da iyi, fakat diğer isimlerin biraz gerisinde kalıyor.

M3GAN 2.0: Teknolojisi Vasatın Altında
Burada bitiriyorum, çünkü daha fazla konuşacak bir şey kaldığını sanmıyorum. Size şunu söyleyeyim: Eğer bu filme gitmeyi düşünüyorsanız, sakın gitmeyin. Ben sizin yerinizde olsam, bu filme ayıracağım 2 saati değil, üzerine 17 dakika daha koyar Terminator 2: Judgment Day’i izlerim. Çünkü o filmde en azından gerçekçi bir anlatım ve sağlam aksiyon var. Bu filmde ise anlatım karmaşık, görsel kontrastlar göz tırmalıyor, kamera kullanımı yetersiz. Oyunculuk ve seslendirme iyi olmasa, puanım 5 üzerinden 1 olurdu. Ama sırf oyuncuların hatırına 2,5 veriyorum.
Kendinize çok iyi bakın, başka bir yazımda görüşmek dileğiyle.
Puan: 2,5 / 5