Your Honor: Adaletli Bir Yargıcın Suç Hikâyesi
Breaking Bad ile gönüllere taht kurmayı başarmış Walter White karakterinin canlandırıcısı usta oyuncu Bryan Cranston, Your Honor dizisiyle yine hayranlarının karşısında. 6 Aralık itibariyle Amerikan televizyon kanalı Showtime’da haftalık olarak yayınlanmaya başlayan dizi, başrolü Cranston ile ilgi ve merak uyandırmayı başardı. Dizinin 10 bölümlük bir mini dizi olacağı söylentiler arasında, ayrıca Kvodo adlı diziden uyarlama olduğunu da belirtmeden geçmemeliyim. Önemli önbilgilerin ardından bol gerilimli ve dram dolu dizinin yayınlanmış üç bölümünü inceleyelim şimdi.
Adaletli ve saygın bir yargıç olan Michael, eşini esrarengiz bir cinayetle kaybetmiştir ve oğluna son derece bağlıdır. Genç oğlu Adam, annesinin ölüm yıl dönümünü anmak için gittiği mahallede motosikletli bir gence çarpar. Başarılı bir oyunculuk ve görüntü yönetimi sergilenen bu kaza sekansında Adam, yaşadığı dehşetin etkisiyle kaçmaya karar verir – daha en başından Adam’ın dayanıksız ve zayıf bir genç olduğunun sinyallerini alıyoruz. Olayı yargıç babasına anlatır ve babası kazada ölen kişinin tehlikeli Baxter ailesinden olduğunu öğrenince Adam’ı polise teslim etme fikrinden vazgeçer; oğlunun suçunu itiraf etmesi Baxterlar tarafından öldürülmesi demektir. Oğlu için adaleti çiğneyen yargıç bütün delilleri ortadan kaldırmaya çalışır. Buraya kadar diziyi genel olarak beğensem de bazı amatör detaylar akışı olumsuz etkiledi bence – örneğin kaza yerinde kabak gibi ortada olan delili polis bulamazken Baxter ailesini bulması gibi…
İlerleyen bölümlerde kazanın delillerinin polis tarafından bulunmasıyla işler iyice karışır ve masum bir genç de tehlikeye sürüklenir. Kazada çarpıp kaçanın bu genç olduğu düşünülür ve genç artık hapishanede Baxter ailesi tarafından öldürülme tehlikesiyle baş başadır. Suçsuz gence zarar gelmesini istemeyen yargıç meslek etiğini çiğneyerek gizli bir şekilde olayların akışına müdahale etmeye çalışır. Bir yandan Adam suçluluk hissiyatıyla başa çıkamamaktadır ve her an suçunu polise itiraf edebilecek potansiyeldedir. Güçlü ve fedakâr bir babanın dayanıksız ve duygusal, her şeyi batıran bir çocuğu olması klişesi de bizimle – aslında belki başka izleyicileri rahatsız etmeyecek bu detaylar filmin başrolünden ötürü yükselen beklentim karşısında beni hayal kırıklığına uğratıyor.
Genel olarak başarılı oyunculukların da etkisiyle olayların akışında gerilim havası hissedilebiliyor. Gri tonlarında ilerleyen, şehrin beton yığınlardan oluşan sahneleri ve etkili müzikler de bu gerilimi destekliyor. Ayrıca mekânlar oldukça otantik; örneğin mahkeme salonu, adalet sarayı binası ve mezarlıklar… Dizinin konusu bana başta sıradan gelse de gelişen olaylar fikrimi değiştiriyor. Kurgu ve olay örgüsünün de başarılı olduğu söylenebilir ancak belirttiğim bazı noktalarda fazlasıyla zayıf kalıyor, hatta bahsettiğim güçlü gerilim havasından da kopmama neden oluyor. Aslında başarıyla işlenebilecek konuyu senaryodaki bu basit ve amatör detaylar düşürüyor diyebilirim. Bölümler boyunca bu yapay tesadüflere sıkça rastlıyoruz, yaratılan gergin havanın ve başarılı oyuncukların yanında absürt kalıyor. Ancak her şeye rağmen seyircide uyandırılmak istenen merak duygusu üçüncü bölümün sonunda da canlılığını koruyor.
Your Honor: Adaletli Bir Yargıcın Suç Hikâyesi
Zeynep Polat’ın Diğer Yazıları İçin Tıklayın.