Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri The Rainmaker: Adalet İçin Sıkı Bir Çekişme

The Rainmaker: Adalet İçin Sıkı Bir Çekişme

Yazar: Ecemnur Özgür

The Rainmaker: Adalet İçin Sıkı Bir Çekişme

The Rainmaker, 1995 yılında John Grisham tarafından aynı isimle yazılan kitabın 1997 yılında Francis Ford Coppola tarafından bir senaryoya dönüştürüldüğü ve aynı zamanda yönetmenliğini de üstlendiği; avukatların aydınlık ve karanlık yanlarını dopdolu bir hikayeyle sunan muhteşem bir film.

Başrolünde Matt Damon gibi bir yıldız ismin olması filmin başarısı göz önüne alındığında tabii ki bir tesadüf değil. Nitekim The Rainmaker ile birlikte Las Vegas Film Eleştirmenleri Birliği Ödülleri’nde “En İyi Gelecek Vaad Eden Oyuncu” ödülünün de sahibi oluyor ve başarısının devamı hızla gelmeye devam ediyor. Yer aldığı filmlerde oyunculuğuyla ilgili dikkatimi çeken en önemli noktalardan biri; içinde bulunduğu film evrenine ait duruşu. Büyük hareketler kullanmadan, anlatmak istediklerini mimiklerinin, bakışlarının hatta duruşunun içine çok güzel yedirmesi onun oyunculuğunu devleştiriyor.

Oyuncunun başarısındaki en önemli etmenlerden birisi de kuşkusuz ki yönetmen. Filmin yönetmeni Francis Ford Coppola, efsaneleşmiş The Godfather serisi başta olmak üzere birçok projenin de yönetmeni aynı zamanda. Belki de bu efsaneleşmiş serinin gölgesinde kaldığı için The Rainmaker popülerlik açısından biraz daha arka sıralarda kalıyor ve bundan dolayı birçok film önerileri listelerinde karşımıza sıklıkla çıkmıyor olabilir diye düşünüyorum. Bana sorarsanız kesinlikle ve kesinlikle çok daha ön sıralarda olmayı hak ediyor. Özellikle hukuk konulu filmleri seyretmeyi sevenlerin büyük bir beğeniyle izleyeceğine eminim.

Kurgunun izleyiciye yansıtılış şeklini ayrıca başarılı bulduğumu söylemeliyim. Çünkü bence özellikle hukukla ilgili dizi ve filmlerde en önemli etmen; kurgunun nasıl bir sıralamayla izleyiciye yansıtıldığı. Elinizde bir hikaye olduğunda bunun etkileyiciliği elbette ki önemli ancak bu hikayeyi kimin gözünden ne zaman gördüğünüz ise hikayeden ne kadar etkileneceğinizi belirliyor.

Aslında benim bu kadar yüksek beklentiyle ve övgüyle anlatma sebebim kurduğu evreni ufak detaylarla gerçeğe olabildiğince yaklaştırması, olayları sıralayış matematiğiyle izleyiciyi büyük bir merakla ekranın karşısında tutabilme becerisi ve çekim açılarını uygun duyguya yönelik seçmesiydi. Tabii filmin konusunun da bunları yansıtmak için oldukça uygun olması büyük bir etken.

Şimdi gelelim filmin beni en az oyuncular ve yönetmen kadar etkileyen konusuna. Matt Damon’ın hayat verdiği Rudy karakteri hukuk fakültesinden yeni mezun olmuş, baro sınavını başarılı bir şekilde geçmiş, genç ve toy olmasına rağmen başarılı olmak için oldukça istekli, inançlı ve idealist bir avukat. İlk davası ise büyük bir sigorta şirketine karşı. Bir tarafta sigortadan para alamadığı için tedavi olamayan genç bir delikanlının hakkını savunun Rudy ve onun baro sınavını bile geçememiş ortağı, diğer tarafta ise büyük sigorta şirketinin avukat grubu. Böyle baktığımızda Rudy’nin başarılı olması her ne kadar zor gibi görünse de eğer bir yerde bir haklı varsa onun için verilen savaş her şeye değiyor. Ve asıl başarı sonucun ne olduğundan çok, o sürecin kendisi haline geliyor.

Bilirsiniz çoğu filmde iyinin yanındaysanız o iyi her defasında kötüye karşı galip gelsin istersiniz ve çoğunda gelir de. Ancak hayat böyle değildir, sonuca giden yolda bazen başarısız da oluruz. Bu başarısızlıklara nasıl yaklaştığımızdır önemli olan. Aslında hayatın tüm gerçekliği o aralarda gizlidir. İşte The Rainmaker, hayatın gerçeğini tam da bu şekilde bize sunuyor. Bunu yaparken yine hayatın çok içinden tiplemeler seçiyor. Şu anki film sektörüne yapacağım en büyük eleştirilerden biri tiplemeleri neredeyse ortadan kaldırmış durumda olmaları. Bu eksiği de böyle yapımlardaki tip ve karakter oluşumlarının başarısını gördükçe daha da güçlü bir şekilde fark ediyoruz bence.

Bu eleştiriden sonra konuya tekrar dönecek olursak; başrolün zaman zaman sıkıştığını ve ne yapacağını bilemez hallerini de görüyoruz, yeni yeni var olduğu hukuk sistemi içindeki ince zekasını da. Film bu aksta ilerliyor ta ki dava sonuçlanıncaya kadar. Size tabii ki büyük bir spoiler vermeyeceğim ama filmin sonuyla ilgili şunu söylemeliyim: Sadece dava sonuçlanmıyor. Başrolümüzün bu davadan sonra idealleri ve inandığı doğrular üzerine yeni bir sorgulamaya girdiğini de görüyoruz. Bu sorgulamanın onu nasıl bir yere taşıdığı kısmı filmi izlemek isteyenler için sürpriz olsun.

Son olarak;

90’lar Türkçe pop müziğin hala daha çok popüler olması gibi 90’lı yılların filmlerinin de sektörde çok önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Şimdiki birçok filmden alamadığım tadı o dönem filmlerini izlerken alıyorum. Bu filmde olduğu gibi oyuncular doğru yönetmenlerle buluştuğu için mi yoksa çok daha farklı bir sihri olduğu için mi bilmiyorum ama tekrar tekrar açıp izleme isteği uyandıran filmlerin çoğunun o dönemde çıkmış olması bir tesadüf müdür?

Kısacası seyir zevki veren ve başarılı işler izlemek isteyenlere önerimdir. Ayrıca benim gibi hukukla ilgili filmleri izlemeyi sevenler için yıldızlı önerimdir The Rainmaker.

The Rainmaker: Adalet İçin Sıkı Bir Çekişme

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...