Anasayfa İncelemelerBelgesel İncelemeleri The Asunta Case: Mağdur mu Fail mi?

The Asunta Case: Mağdur mu Fail mi?

Yazar: Eslem Saraçoğlu

The Asunta Case: Mağdur mu Fail mi?

On üçüncü doğum gününde hayatını kaybeden Asunta Basterra’nın öldürülmesini konu alan mini belgesel yapımı Netflix Nisan 2024 takviminin dikkat çeken yapımlarından birisi olmaya aday. Beşerî her ürün gibi sinema sektöründe de gerçeğin etkisi yadsınamaz. Başkalarının hayat hikayelerine olan merak duygusu belgesel yapımlarının popülaritesini arttırmaktadır. Toplam 6 bölümden oluşan Asunta, dava sürecini ele alarak suçluyu seyirciyle birlikte ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Işık kullanımı, deliller ile cesedin parça parça gösterilmesi, tercih edilen sesler, geçişler ve gergin mimikler bir bütün olduğunda giriş için oldukça ilgi çekiciydi. Ben maalesef davanın nasıl sonuçlandığını bilerek izlemeye başladım ancak sonucu bilmeyen izleyici için dizinin daha heyecan verici olacağından şüphem yok. Zira sonucu bilsem dahi sürecin gelişimini izlemek keyifliydi.

Galiçya da evlat edinilen ilk Çinli kız olmasıyla medyada ses getiren bir cinayet dosyası olmuş. Halkın her aşamada yer aldığı bir dava süreci izleniyor. Yasak ilişki nedeniyle ihmal edilen belki de ölen bir kız Asunta. Genelde “iyi bir koruyucu ailenin yetimhaneden çocuk almak için verdiği mücadele” ve “zorlu kabul şartları” senaryolara işlenirken bu yapım diğer perspektiften olayı yansıtıyor. Evlat edinmek için neden bir sürü prosedür var onun anlamak açısından güzel bir örnek. Zira bu hikâyede evlat edinmeyi çok kolay bir süreç olarak vermiş olmalarına rağmen kolay olması kötü sonuçlara mal olmuş gibi bir mesaj verilmiş.

“Bir anne kızını neden öldürsün ki” sorusu ile biten birinci bölümün ardından anne olağan şüpheli olarak tanıtılmış ve diğer bölüme geçiş sağlanmış. İkinci bölümde annenin (Rosario) fotoğrafı çekilirken yüzünün yarısı saçla kaplı gerçek dışı ama aynı zamanda karakterin esrarengizliği korunmuş. Olayı tam olarak göremediğimiz gibi, cesedi de tam göremiyorsunuz, muhtemel suçluları da. Zaten suç ve gizem türünün dinamiği bilinmezlikler ve ihtimallerin çokluğudur.

Hukuk sisteminin içerisinde yer alan bir kadın başına gelecekleri az çok bilir, oyuncudan mı yoksa rolden mi kaynaklı anlamadığım bir şekilde kadında sürekli ne yapacağını bilmez hareketler ve endişeli bakışlar var, insanın izlerken bir miktar sinirleri bozuyor. Christina ile olan ufak yüzleşmesinde de seçilen açı seyirci ile Rosario’yu burun buruna getiriyor ve yine yüzünün yarısının kapalı olduğunu görüyoruz. Bir şeyler anlatılıyor ama işin görünmeyen bir yüzü var mesajı verilmeye devam etmiş. İlerleyen planlarda benzer bir yarım yüz, nezarethanede çekilmiş. Rosario: “Senin canını o kadar yaktığım için özür dilerim” dediğinde adamın tek gözü kapı deliğinden kadraja yansıyor. Sanki bir tarafı bu özürden duygusal olarak etkilenmiş ve ağlamakta ama diğer yarısı intikam peşinde gülümsüyor gibi. Diğer tarafı göremiyor olmak herkese potansiyel suçluymuş gibi yaklaşılmasını sağlamış. Rosario’nun mahkemeye pulu kıyafetle gelmesi, kızının cenaze gününde sevgilisi hakkında sohbet etmesi bir şeylerin ters gittiği sinyallerini veriyor aslında. Yapım boyunca tek taraflı yüzleşme, çift kişiliklilik, gizli taraf gibi imgelere sıkça başvurulmuş.

5. bölümde cinayet gününe dair iki farklı versiyon izleme şansımız oluyor. Açıkçası iki versiyonu birbirinden tam olarak ayıramamış olmaları benim aklımı karıştırdı. Birinci versiyonda Alfonso Basterra, Asunta’nın ikisini sonsuza kadar birbirine bağlayacak bir bağ olduğunu söylüyor. O sırada mantarlı yumurta ilaçlıymış ama bunu ikinci versiyonda görüyoruz. Rosario Porto, yumurtanın fazla dozda ilaçlı olduğunu biliyor muydu ya da o miktar zaten kıza düzenli olarak verdikleri miktar mıydı? Öte yandan Rosario eve geldiğinde bir dozdan fazla ilacı ezerek kendi içeceğine katıyor. Bunu intihar etmek için mi yapıyor yoksa iyileşmek için mi yeterince açıklayıcı değildi. Kıza içeceği vermiş olması bilinçli bir hareketti bana kalırsa ama daha sonrasında vazgeçerek içeceği geri almaya gidiyor ve çoktan içtiğini fark ediyor. Eğer ikinci versiyondaki gibi Alfonso’nun evinden itibaren planlanmış olan bir cinayettiyse anne neden içeceği kendi içecekmiş gibi yaptı ve daha sonrasında kız içmesin diye odaya tekrar gitti? İki versiyon bir noktada birleşirken bir noktada birleşmiyor. Yani versiyonlar arasında değişen sadece plana babanın dahil olması mı yoksa kadının her hareketi ve süreç değişti mi onu anlayamadım. 6. Bölümü hepsini açıklığa kavuşturacağını düşünerek izledim.

Tutuksuz yargılanacağı düşünülen iki ebeveyn 2 yıl tutuklu yargılandıktan sonra mahkeme önüne çıkıyorlar. 5. Bölümdeki iki versiyon aslında gerçek tam olarak bilinmediği için o şekilde kurgulanmış. Açıkçası suçlu bulunduklarını bilerek izlemeye başlamıştım ama neden yaptıklarını veya nasıl yaptıklarını bilmiyordum. Diziyi bitirdikten sonra da bilmemeye devam ediyorum. Sadece kanıtlara dayanarak tam olarak ispatlanmamış veya taraflar tarafından itiraf edilmemiş bir dosyanın yapım olarak değeri bence çok yüksek değil. Evet her dava sonuçlanmayabilir ama 6 bölüm boyunca olayı öğrenmeye çalışan izleyiciye bu bekleyişe değer bir hikâye vermek gerekiyor diye düşünüyorum. Alfanso’nun “suçsuz olduğumu kanıtlamak için cezamı sonuna kadar çekeceğim” demesi finalde belirsizliği devam ettiriyor. Hukukun çözemediği olay örgüsünü seyirciye bırakmaları beni pek memnun etmedi. Öte yandan sonu belirsiz biten ve seyirciyi bir sürü ihtimalle baş başa bırakan çok başarılı dizi ve filmler şimdiye kadar yayınlandı. Ama bana kalırsa bu hikâyenin gerçeğe dayanıyor olması, yakın tarihli olması ve 2031 yılında Alfonso’nun serbest kalacağı düşüncesi bu belirsizliği rahatsız edici kılmış. Annenin intihar etmiş olması ve intihar edene kadar her yıl kızını ne kadar sevdiği ile ilgili ilan vermiş olması da jürinin yanlış karar vermiş olup olmayacağını düşündürüyor. Bu sevgi gösterisi bir arınma ritüeli de olabilir elbette. Sonuç olarak bakıldığında yargı sisteminde eleştiriye açık noktalar vardı, kanıtların şaibeli olması, Madrid’deki laboratuvarda olayla ilgisi olmadığına karar verilen bir kişinin (Carlos Murillo) dnasının Asunta’nın kıyafetinde bulunması oldukça ilginç. Eğer gerçekten laboratuvarın hatasıysa bu çok büyük bir güvenlik açığı. Öte yandan eğer böyle bir güvenlik açığı yoksa o kişinin de yargı sürecine daha çok dahil edilmesi gerekirdi. İşin bilimsel ve deneysel tarafında yanılma payı varsa bu birçok dava açısından sıkıntılı bir gerçek. Ayrıca Rosario’nun psikolojik sorunları olduğu bilindiği halde evlat edinmesinin önünde herhangi bir engel yok muydu?

Geriye bir sürü soru bırakan bu belgesel suç gizem türünde gerçek hikayeleri takip etmeyi sevenler ve İspanyol hukuk sistemini yakından tanımak isteyenler için uygun bir yapım. Ancak cevapsız soruları sevmiyorsanız pek size göre olmayabilir. İzleyip de benim gibi soruların arasında kaybolan, teoriler düşünen varsa yorumlara bekliyorum.

The Asunta Case: Mağdur mu Fail mi?

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...