Terzi 2. Sezon: Geçmişin Tamiri Mümkün Mü?
Çağatay Ulusoy’u uzun süren bir aradan sonra aramıza döndüren Terzi’nin 2. sezonu 28 Temmuz’da Netflix’te yayınlandı. En yakın arkadaşı olan psikopat Dimitri ve hayatına bambaşka bir şekilde girip Terzi’nin aklını başından alan Dimitri’nin karısı Esvet arasında kalan ve bu ikilem arasında da hasta babası ile ilgilenmek zorunda kalan Peyami Dokumacı’nın hikayesi Esvet’in kazara onu vurması ile bitmişti.
İlk sezon incelememize ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
2. sezonda Berrak Tüzünataç’ın da katıldığı yapım 8 bölüm ve ortalama 40 dakika bölüm sürelerinden oluşuyor. Terzi’yi ilginç bir tarz ile hayata döndürmeye çalışacak Cemre’ye hayat veren Tüzünataç’ın yanı sıra Çağatay Ulusoy’a başrollerde Çağatay Ulusoy ile beraber başrolleri Salih Bademci, Ece Sükan, Şifanur Gül, Olgun Şimşek ve Evrim Alasya eşlik ediyor.
En başta hikayeyi inceleyecek olursak Peyami’nin kendini dağıttığını ve partilediğini görüyoruz. Burada enerjisi Peyami’nin tam tersi olan Cemre ile tanışıyor ve onu en yakın arkadaşı ile karısı Esvet’in düğününe davet ediyor. Peyami’nin vurulması ile ilgili hiçbir bilgimiz yokken Dimitri’nin hiç bir şey olmamış gibi Peyami’yi sevmesi ve yanında olması psikopatlığına yakışır bir hareket fakat iğneleyici konuşmaktan da kendini alamıyor. Bu sekanslar hem gerginliği hem de eğlenceyi katlayan sahneler olarak aklıma kazındı. Bunun yanında Cemre’nin de umursamaz eğlenceli tavırları Dimitri ile hem çok iyi anlaşacaklarını hem de Dimitri’ye deliliği ile baskın çıkacak nadide karakterlerden biri olabilmesi ile hoşumuza giden bir dokunuş olmuş durumda. İlk 2 bölüm Peyami’nin derin koma durumuna odaklanırken gerginlik her dakika kat be kat bize hissettiriliyor. Esvet komasının yanında Peyami hem çalışma hem yaşama amacını kaybetmiş durumda savuluyor ve bir moda markası olan ismi de tehlikeye giriyor. Kafasını sürekli toplayamazken, Esvet ve Dimitri’nin de yanı başında olması Peyami’nin doğrudan bizim ise dolaylı olarak gerginliğimizi her zaman üst noktada tutuyor dizinin ilk 3 bölümünün ana duygusu dağılmışlık ve gerginlik.
3. Bölümden itibaren bazı sırların ortaya çıkması ve karakterlerin bu sırların ortaya dökülmesine verdikleri tepkiler bizi bazı karakterlere başta Dimitri olmak üzere fazlasıyla yakınlaştırıyor. Burada fark ediyoruz ki aslında başrolü paylaşan her karakter aslında oldukça gri ve bu grilik olumlu yönde bize etki ediyor. Karakterlerin yaşanmışlıkları yüzünden kırıldıklarını ve bizler gibi fevri tepkiler verdiklerinin görüyoruz. Bu sırada Peyami herkesle yüzleşmekten ve geçmişini hatta babasını kabullenmekten hala kaçıyor ve bu da onu daha da savuruyor. Esvet bir yandan Dimitri’yi kızdırmamaya çalışsa da hala Peyami’nin yanında olmaya toparlanmasına yardım etmeye çalışırken bir yandan da Mustafa’nın Firıu’su olmaya devam etmeye çalışıyor.
4. bölümden itibaren hem saklı kalan bazı sırlara mesela Esvet’in bebekliği ve ailesi, Peyami’nin annesinin sırrı yavaş yavaş irdelenmeye başlıyor ve bana kalırsa gereğinden fazla uzun süren bu inkar ve koma dönemi geride kalmaya başlıyor. Esvet’in sırrı hiç beklenmeyen bir yoldan ortaya çıkarken dizi bazı sırların yükleri ile bizi boğmaya devam etmekten vazgeçmiyor. Bu noktada sadece Peyami’nin değil annesinin, babasının hatta Dimitri’nin travmalarını iyiden iyiye öğreniyoruz ve bu dönemin ilk hareketi Peyami ile Dimitri arasında geçen “Baba kimdir?” sekansı ile başlıyor. Her bölümün başlangıcı flashbacklerle başlıyor ve vurulmadan sonra olanların yanında aynı zamanda her karakterin geçmişinden de bize ipuçları vermeye devam ediyor. Bu da bizdeki merak unsurunu kaşımaya sürekli devam ediyor ve izlenebilirliği artırıyor.
İlk sezonda Peyami’nin annesi kim öğrenmiştik. Peyami artık kılık değiştirmezken, annesi Kiraz oğluna her zamankinden daha da yakın olmak için kılık değiştirmeye başlıyor. Osman-Kiraz-Mustafa üçgeni iyiden iyiye göze çarparken gizemler ortaya çıkıyor ve karakterler buna göre akışa ayak uyduruyor. Peyami’ye toparlanma sürecinin son yumruğunu Cemre düşme metaforunun gerçeğe düşmesi ile vuruyor. “Düşerken uçmadığının farkında değilsen o zaman intihar ediyosundur. Gerçekten intiharı denediysen hadi toparlan” sözü ile kendine gelen Peyami, annesinin dolaylı yardımıyla geçmişten, dedesinden de yardım alarak geçmişini, travmalarını kabullenmeye başlıyor ve insan kendini ancak özünde bulur lafı ile kim olduğunu ve amacını fark ediyor. Bu noktadan itibaren hızlanan dizi Peyami Dokumacı markasını tehlikeye atan Dimitri’nin babası Ali ve Dimitri ile Peyami’nin sanatını kullanacağı bir savaşa dönüşüyor. Bu andan itibaren Peyami’nin geçmişini kabullendiği için tam potansiyeline ulaştığını ve düştükten sonra ayağa kalkma çabasına evriliyor. Bu geri dönüşün başladığı sekans gerçekten ilham verici ve izlemeye değer. Cemre her konuda Peyami’yi arkasını toplayıp onu ayağa kaldırırken anlam veremediğim tek şey bunu neden yaptığı. Son bölümlere doğru “benim görevim biter” demesi de karaktere olan merakı artırıyor.
Bu yolculuk boyunca her karakter evrim geçirip gelişirken Dimitri-Peyami’nin baş başa gerçek bir yüzleşmesi Peyami’nin ailesine adadığı herkese meydan okuyan defilesi izlemeye değer sahnelere sahip iken Peyami’nin geçmişini ve geleceğini bir araya getirip ailesi ile huzura kavuştuğunu görüyoruz. Geriye tek bir problem kalıyor. Peyami’nin Esvet’i, Esvet’in Peyami’ye olan aşkının neleri yıkacağı.
Hikayeyi derin derin inceledikten sonra çekimlere ve ortama değinecek olursak. Çekimler kostümler ve mekanlar ilk sezondaki kalitesini korumaya devam ediyor. Karakterlerin duygu durumuna göre giyinmesi bana göre gayet başarılı dağılmış Peyami iki dirhem bir çekirdek giyinmekten vazgeçiyor ta ki toparlanana kadar. Dimitri bu sezonda ilk sezondaki kötü karakter giyimini bazen bize gösterse de içindeki kırılmış çocuğu gösterircesine giyinmeye başlıyor. Artık korkmayan ve daha keskin hareket eden Esvet güçlü kadın imajına sahip olurken Cemre umursamazlığını ve eğlencesini daha ilk bölümden kıyafetleri ile belli ediyor. Bazen birinci şahıs çekimi kullanılsa da genelde omuz plandan genele, genelden baş plana doğru akan bir çekim tarzı var. Dinamizm katan bu tarz sahnenin duygusunu ve hikayeye katkısını da artırıyor.
Oyunculukların gerçekten üst seviyede sergilendiği yapımda Olgun Şimşek’in sizi bir kaç defa ağlatacağını çok kez de tebessüm ettireceğini söyleyebilirim. Her oyuncu karakterin hislerini doğal mimiklerle bize çok yerinde hissettiriyor.
Toparlayacak olursak Terzi bir hikaye bir dert anlatıyor. Tarz olarak biraz boğucu biraz geren bir yapısı olsa da iyi bir toparlanma, kabullenme ve savaşma hikayesinin havalı, büyük ama derin bir şekilde bize sunulmasının izlenebilirlik açısından yeterli olduğunu söylemem lazım. 3. sezonun geleceğini bize son bölümün en son anında müjdelenirken akılda kalan soru işaretlerine büyük hatta belki abartı cevaplar verecek gibi gözüküyor.
Terzi 2. Sezon: Geçmişin Tamiri Mümkün Mü?