Star Trek: Lower Decks: Az Rütbe Çok Macera
Ah, nereden başlasak acaba? Star Trek: Lower Decks, 2020 yılında CBS platformunda yetişkinler için hazırlanmış bir çizgi dizi olarak hayatımıza girdi. Dört yıllık yayın hayatına beş sezon sığdıran dizi, geçtiğimiz Çarşamba, yani 18 Aralık’ta final yaptı. Türkiye’de Amazon Prime üzerinden yayınlanan dizinin ilk iki sezonunu Türkçe altyazılı olarak izlemek mümkün.
Star Trek dünyasına “soft” bir bakış atan dizi; bir grup alt rütbeli mürettebatın Cerritos isimli bir gemide yaşadığı maceraları konu alıyor. Bir çizgi film şapşallığında, yer yer yetişkinler için olduğunu hissettiren, fakat çoğu zaman çocuksu bir dizi olan Lower Decks; Star Trek ile ilgili hiçbir şey izlememiş birinin de rahatça izleyebileceği bir yapım olduğundan, evrene adım atmak isteyenler için güzel bir başlangıç olabilir.
Animasyon tarzı olarak derinliksiz, basit çizgiler ve 2.5D tercih edilmiş; çizgisel olarak Final Space dizisini andırıyor. Bunun yanı sıra seslendirme de oldukça başarılı. Zaman zaman sürpriz isimleri bu dünya içinde duymak da mümkün. Teknik açıdan, gayet başarılı bir iş diyebiliriz.
Şimdi biraz geriye dönelim ve bu diziyi güzel yapan şeylerin temelini inceleyelim.
Star Trek, Gene Roddenberry tarafından yaratılan bir uzay macerası dizisiydi. Her bölüm, birbirinden farklı konularla ekrana gelen ve bu yönüyle korku, aksiyon, drama, komedi gibi çok farklı türlerde geniş bir yelpaze sunan, antoloji olarak da değerlendirilebilecek bir yapıya sahipti. Yıllar boyunca o kadar sevildi ki, onlarca film ve diziyle büyüdükçe büyüdü, koca bir külliyat haline geldi. İnsanların keşfetme duygularını uyandıran, onları yeni arayışlara iten ve maceraya sürükleyen yapısıyla bu özellikleri yadsınamaz.
Orijinal dizinin yıllar sonrasında çıkan Star Trek: The Next Generation ile de inşa ettiği yapının üstüne yeni taşlar ekleyen seri; felsefi sorular sormaktan çekinmeyen, yenilikçi ve cesur bir yapım olarak kültürel dünyamıza yeni kilometre taşları ekledi.
Abarttığımı düşünüyorsanız, bu serinin rastgele bir bölümünde bile karşınıza çıkabilecek ırk, cinsiyet, eşitlik, din gibi konularda, bugün bile içinden çıkamadığımız onlarca sorun ve soruya; ölüm, maneviyat, duygular, ahlak, zeka gibi felsefi konulara ne gibi yaklaşımlar getirdiğini görseniz, ne demek istediğimi anlarsınız. Öyle ki, dizide Data isimli bir androidin bu bahsettiğim konuları içeren bir sohbeti kendi kızıyla gerçekleştirdiği bir bölüm bile var.
Günümüze yaklaştıkça aksiyon tarafına ağırlık verilen ve alametifarikası olan özelliklerini yavaş yavaş kaybeden seri için, uzun yıllardır hayranlar tarafından duyulan bir üzüntü vardı. J.J. Abrams gibi isimlerin elinde oyuncağa dönüşen serinin bir de evlere şenlik “distopik” dizileri çıktı ki, kemikleşmiş kitlesinin bile midesini bulandırmaya yetti. Fakat diğer hayranları bilemem, ama bana kalırsa Lower Decks, bir şeyleri doğru hatırlayan bir ekip tarafından hazırlanmış.
Külliyatın diğer işlerinde sıkça gördüğümüz, zeki, çevik ve çok ahlaklı üst rütbeli subayların maceralarında çoğu zaman yalnızca arka planda koşarken gördüğümüz, kadraja bile girmeyen bir grup alt rütbeli mürettebatın hikayesini anlatma fikri öncelikle çok hoş. Uzayda denk gelinebilecek daha “az ilginç” olayların, tehlike seviyesi düşük angarya işlerin arasında, diğer yapımlarda neredeyse görmediğimiz tarafları da işleyebilme özgürlüğü sunuyor dizi.
Karakterlerin gemi içindeki sıradan bir günlerinde neler yaptıklarını, ranza başı sohbetlerini, ideallerini, korkularını ve karakter gelişimlerini bize o kadar tatlı bir şekilde anlatıyor ki, bir süre sonra başına buyruk Mariner, idealist Boimler, nerd Rutherford ve ekibin en sürprizli karakteri Tendi bir dost kadar yakın hissettiriyor.
Bahsettiğim derin sorgulamalar kadar olmasa da, dizi yine de güzel sorular sorabiliyor. Bunun yanında, seri içerisinde olmuş ya da olma potansiyeli bulunan absürtlüklerle bir güzel dalgasını geçiyor, yarattığı karakterlerin eleştirisini verebiliyor ve lafını esirgemiyor. Gel de sevme şimdi bu diziyi.
Bölümler, serinin diğer yapıtlarında olduğu gibi farklı yazarlar tarafından yazılmış. Bu nedenle her bölüm aynı standartı sunmuyor. Bazı bölümlerde “Bunu mu yaptınız yapa yapa?” dediğim anlar oldu, yalan değil. Ancak ara sıra yaptıkları sürprizler, cameolar ve referanslarla gönül almayı da bildiler.
Lower Decks, genel itibariyle eli yüzü düzgün, keyifli bir anlatı sunan; bir Rick and Morty olmasa da Futurama zıpçıktılığında bir komediye sahip olan bir yapım olarak beş sezon devirip veda etti. Final bölümünü de, sonradan gelebilecek yapımlara referans noktası olabilecek bir yerde bıraktı. Öyle ki, bölümün adı bile “The New Next Generation”.
Son olarak diyeceğim şudur ki, hiç Star Trek izlememiş olsanız bile, bence bu diziye yemeklerinize eşlik etmesi için bir şans verebilirsiniz.
Puanım, biraz duygusal olmakla beraber: 4/5
Star Trek: Lower Decks: Az Rütbe Çok Macera