Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Soulaymane’s Story: Yalancı Dünya

Soulaymane’s Story: Yalancı Dünya

Yazar: Ömer Acıoğlu

Soulaymane’s Story: Yalancı Dünya

Bu yılın son haftasında, çok ilginç ve gerçekçi bir göçmen dramı vizyona girdi. 2014’te Hope, 2019 yılında ise Camille filmlerinin yönetmeni Boris Lojkine’den Souleymane’s Story (L’histoire de Souleymane), Paris’te yiyecek teslimatı yapan Souleymane’nin yaşama hakkı almasını sağlayan mülakattan 2 gün öncesini anlatıyor. Film, sadece Cannes Film Festivali’nde Un Certain Regard (Belirli Bir Bakış) bölümünde Jüri Özel Ödülü ve filmin başrol oyuncusu Abou Sangare’ye En İyi Erkek Oyuncu Ödülü kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda bu yılki Avrupa Film Ödülleri’nde En İyi Ses Tasarımı ve yine aynı şekilde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandırmıştır. Bizdeki prömiyerini Ayvalık Film Festivali’nde yapan bu film, bu hafta Başka Sinema kapsamında Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona girdi.

Paris’te kuryelik yapan Ganili göçmen Süleyman, yemek dağıtmak ve geçimini sağlamak için Paris sokaklarında pedal çevirir. Ancak, bu esnada 2 gün sonra Paris’te yasal olarak yaşama hakkını almak için mülakata gitmesi gerekmektedir. Bu 2 gün boyunca Süleyman, görüşmeye hazırlanmak için birinin yarattığı yalandan bir “hikaye”yi ezberlemeye çalışırken, Paris’in soğuk ve kalabalık sokaklarında, kan, ter ve gözyaşı içinde toplumla mücadele eder. Buna benzer bir hikayeyi daha önce, Jean-Pierre ve Luc Dardenne kardeşlerin çektiği Tori & Lokita (2022) filminde, Avrupa’da yaşamanın sert yanlarını ve zorluklarını bir göçmen çocuğun gözünden görerek tecrübe etmiştik. Bu filmde ise genç bir Ganili göçmenin gözünden Avrupa’da yaşamanın temposunu ve kendi ırklarından bile görülen sert muameleyi izliyoruz. Souleymane, tıpkı Avrupa’da daha iyi bir hayat için yaşamak isteyen diğer göçmenler gibi… Çünkü 6 ay boyunca Avrupa’da öğrenci olarak kalmış bir insan olarak Avrupa’da yaşamak o kadar da tozpembe değil. Yeri geldiğinde Avrupa’da bazı insanlarla münakaşa etmeniz, yeri geldiğinde gittiğiniz yerin dilini bilmeniz ve yeri geldiğinde de çeşitli muamelelerle mücadele etmeniz gerekiyor. Bunun dışında filmdeki bir mülakat sahnesi var ki, filmin en çarpıcı ve en iyi sahnelerinden biri oluyor. Diyalog, oyunculuk ve sinematografi açısından filmin en iyi sahnelerinden biri oluyor.

Filmde sadece Süleyman’ın gözünden Paris’i görmekle kalmıyor, aynı zamanda bisikletiyle Paris’in soğuk, kalabalık, baskın, tempolu ve kaotik sokaklarını geziyoruz. Film, neredeyse hareketli ve titrek kamerası, 1.50 görüntü oranı ve soğuk renk paletleriyle sadece toplumu değil, Süleyman’ın Avrupa’daki mücadelesini olabildiğince güzel yansıtmış. Bunun dışında filmdeki mekanlar, bisiklet, arabalar ve belgeler, hepsi de filmin atmosferini en gerçekçi şekilde oluşturuyor.

Filmin ses tarafı ise oldukça etkileyici. Bu arada sese geçmeden önce, küçük bir hatırlatma: Bu filmi izlerken bizden sağlam bir 90’lar parçası duyacaksınız. Bu parçayı duyduktan sonra, filmi anlamanız daha da kolaylaşacak. Sesler ise bu filmin en büyük parçalarından biri; yani sesler, filmin gerilimini artıran değerli bir unsur halini alıyor. Filmde konuşulan diyaloglar, ses tonları, pedal sesleri, kornalar, bağırışmalar gibi tüm bu unsurlar, filmin işleyişini büyük ölçüde etkiliyor.

Oyunculuk konusunda da Abou Sangare, gerçekten ama gerçekten çok iyi bir performans sergiliyor. Abou Sangare’ye EFA’dan ve Cannes’dan ödül verilmesi az bile; çünkü bu adamın en azından Oscar’a aday olması bile gerekiyor, bana kalırsa. Nedenini söylemek gerekirse, kendinden emin, kararlı ama biraz da çekingen haliyle kesinlikle mükemmel bir performans sergilemiş. Böyle bir performansı en son 11 yıl önce Captain Phillips (Paul Greengrass, 2013) filminde Barkhad Abdi’de görmüştüm, ancak Abou Sangare, Barkhad Abdi’nin ötesine geçebilmeyi başarmış.

Yavaşça toparlamaya geçeyim izniniz olursa, sonra da hepinize “Seneye görüşürüz” diyeyim. Souleymane’s Story, bir Avrupa ülkesinde yaşamanın, hatta Fransa gibi milliyetçi bir ülkede ayakta kalmaya çalışmanın zorluklarını, yaşam hakkını elde etmek için uydurulan yalanlara uyma gibi olayları hiçbir abartıya kaçmadan, sade, soğuk ama gerçekçi bir göçmenlik hikayesi olarak anlatmış. Tekrar görüşmek üzere, şimdilik kendinize çok iyi bakın.

Soulaymane’s Story: Yalancı Dünya

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...