Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleriSinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Yazar: Erkan Akmaz
Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş
 Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Sinners, başrollerinde Michael B. Jordan ve Hailee Steinfeld’ın yer aldığı, bu yılın adından söz ettiren yapımlarından biri. Creed, Black Panther ve Black Panther: Wakanda Forever gibi işlerle popülaritesini artıran genç yönetmen Ryan Coogler ve Michael B. Jordan, bu filmde de bir araya gelerek 98. Akademi Ödülleri’nde iddialı olabilecek bir işe imza atmışlar.

Ryan Coogler, bu filminde de önceki filmlerine benzer şekilde siyahi toplumun geçmişe dair derin yaralarını bireysel bir anlatıyla eşleştirme yolunu seçiyor. Ancak bu kez müziği ana eksene oturtup salt bir sanat formu olarak değil, bir kültürün mirası, kimliği, direnişi ve ifade biçimi olarak tanımlıyor. Siyahi kültürün sömürülmesi, inanç, toplumsal travma gibi pek çok toplumsal kavram ve tema hem birbiriyle hem de geçmişle yüzleşme, iyilik ve kötülüğün ince ayrımı gibi kişisel temalarla bir bütün hâline getiriliyor. Coogler, vampir mitini referans göstererek bir korku filmi yaratıyor. Filmde kullandığı unsurlar pek orijinal durmasa da anlatısını baştan sona aynı kararlılıkla ve tutarlılıkla sürdürmesi, abartıya kaçmayan duygusal bir yoğunlukla ifade etmesi filmi değerli bir konuma taşıyor.

Sinners, 1932 yılında Mississippi’de, Clarksdale adındaki bir kasabada perdeyi açıyor. Smoke ve Stack adındaki ikiz kardeşler, Chicago’da çetecilik yaptıktan sonra doğup büyüdükleri bu yere bir eğlence mekânı açmak için dönüyorlar. Her iki karakteri de Michael B. Jordan’ın canlandırdığını belirtmek gerekiyor. Bu ikiz kardeşler, Club Juke ismiyle bir blues kulübü kurmak adına bir kereste fabrikasını satın alarak işe koyuluyorlar. Ancak hem siyahi kimliklerinden hem de çalkantılı aile geçmişlerinden dolayı birçok zorlukla yüzleşmek zorundalar. Filmin başında tuttukları kamyonun içinden çıkan yılan, başlarına gelecek türlü musibetlerin habercisi niteliğinde.

Yanlarına Sammie adındaki kuzenlerini de almak istiyorlar. Sammie, vaiz olan babasıyla birlikte kasabada yaşayan ve blues müziği konusunda oldukça yetenekli bir genç. Filmin dayandığı temel ise aslında Sammie’den geçiyor demek mümkün. Sammie, babasının müziği “şeytanın işi” olarak görmesine rağmen müziği benimsemekte kararlı. Bu noktada blues müziği, siyahi toplumun kimliği, sesi, özgürlük arayışı ve köklerine tutunma aracı olarak sembolize ediliyor. Sammie ile babası Jed arasındaki bu dinamik, dini dogmalarla sanatın özgürleştiriciliği arasındaki çatışmayı vurguluyor.

Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Smoke, Stack ve Sammie bir araya gelip çalışmalara başladıktan sonra kasabadaki eski tanıdıklarını hızla ve yüksek harcamalarla yanlarına çekerek blues mekânını açmayı başarıyorlar. Bütün bunları yalnızca bir gün içinde gerçekleştiren ekip, kasaba halkının bir kısmı tarafından uğursuzluk getirecekleri düşüncesiyle de dışlanıyor. Bu noktaya kadar film, dönemin ruhunu ve atmosferini başarılı bir şekilde izleyiciye aktarıyor.
Müzik temasına bu kadar yaslanan bir film için müzik kullanımından bahsetmek gerekiyor. Coogler, daha önce de birlikte çalıştığı Ludwig Göransson’ın müzik konusundaki katkısından oldukça iyi yararlanmış görünüyor. Film, hem korku ve gerilim anlarında hem de mizahi sahnelerde, ayrıca siyahi kültürün yansıtılışında müziği son derece başarılı kurgulamış durumda.

Hikâye ilerledikçe Coogler, karakter gelişimine de önem veriyor. Smoke karakteri daha ciddi, duygusal ve ağırbaşlıyken Stack daha eğlenceli ve muzip bir yapıda aktarılıyor. Bu noktada Michael B. Jordan’ın karakterler arasındaki geçişleri ve kontrastı başarılı şekilde yansıttığını söyleyebiliriz. Her iki karakterin de kasabayla karmaşık bir geçmişi var. Hem babalarıyla olan sarsıcı ilişkileri hem de kadınlarla yaşadıkları problemler, kasabaya dönüşlerinde belirleyici unsurlar hâline geliyor. Hailee Steinfeld’in hayat verdiği Mary karakteri bu bağlamda öne çıkıyor.

Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

İkizlerin ve Mary’nin aileleri birbirlerinin dostları. Mary’nin annesi yakın zamanda vefat etmiştir; ikizlerin bu konuda vefasız davranmaları, Mary’nin tepkisini doğurur. Ancak daha sonra blues mekânı dolayısıyla geçmişe dair hesaplaşmalar ortaya çıkar. Bu bölümler bireysel konular üzerine odaklansa da biraz yüzeysel kalıyor. Yine de karakterlerin “kim olmak istedikleri” üzerine kurulan tartışma, onlara belirli bir derinlik kazandırıyor.

Club Juke adındaki mekân en nihayetinde açılıyor. Bu mekân, amaç açısından tüm gün çalıştıkları işlerde sömürülen, emeğinin karşılığını alamayan siyahi insanların hayatın zorluklarından bir an olsun sıyrılıp nefes alabilecekleri bir yer olarak tanımlanıyor. Keza filmin bir anında “Sadece o gece özgürdük.” denmesinin altında yatan neden de bu gibi. Bir anlamda bir topluluğun kendi kültürünü inşa etmesi ve müziğini dayanışmasının bir ifadesi olarak düşünülebilir. Filmin bir anında, mekânda müzikler çalınıp herkes eğlenirken Coogler, gerçekle hayalin sınırlarını belirsizleştirip geçmişten günümüze siyahi müziğinin evrimini gösterir şekilde bir kurgu dizayn ediyor. Bu yön ise filmde kültürel mirasın ısrarla vurgulanışıyla ilgili.

Hikâyenin ortalarından itibaren ise filmdeki vampir teması yoğunlaşıyor. Bir grup beyaz insanın giderek başkalarının kanını emerek sayılarını artırdığını ve amaçlarının ikiz kardeşlerinin mekânına saldırmak olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda vampir temasını ırkçılıkla ve siyah toplumunun sömürülmesiyle birleştiriyor Coogler. Aynı zamanda bu tema, tarihsel acıların günümüze aktarılışını ve nesillerden nesillere ilerlediğini ifade ediyor. Bu noktada tekrar, hikâyenin aslında temelinde Sammie ile onun blues müziğini sahiplenişinin yattığını söylemek gerekiyor. Çünkü filmde “soluk benizliler” olarak tanımlanan vampirlerin hedeflerine koydukları şey, Sammie’nin müziği olarak görünüyor. Bu da vampirliğin, beyazların siyahiler üzerindeki kültürel hegemonyasını ve sömürüsünü vurguluyor.

Bunun üzerine Coogler’ın, izleyicide tam olarak bir yönlendirme amacı gütmeden müziğin ve kültürün toplumları özgürleştirici ve dayanışmayı ateşleyen bir olgu olduğu fikrini filme yerleştirmeye çalıştığını görüyoruz. Direnişin yalnızca kaba kuvvetle olmadığını, kültürel mirası korumanın da önemini vurguluyor.

“Soluk Benizliler” ismindeki grup, blues mekânındaki eğlencenin haberini almalarının üzerine saldırma amacı içine giriyor. Hikâyenin korku ve gerilim yönü bu noktadan sonra giderek tırmanıyor. Arkadaşça yaklaşıp sonra insanların kanını emen bu vampir grubu, kendilerine arkadaşlığın ve sevginin temsilcileri diyorlar. Ele geçirip vampirleştirdikleri siyahilerin de olması aslında yine gerçek dünyaya dair bir gözlem. Bu, sömürü düzenine alet olan insanlarla ilgili gibi duruyor. Smoke ve arkadaşlarının sayıları giderek vampirler tarafından azaltılırken herkes en yakınından bile şüphe eder duruma geliyor. Burada kötülüğün insanlar arasında nasıl şüphe tohumları ektiği ve kötülüğün dışarıda mı yoksa içimizde mi olduğuna dair bir soru da barındırıyor. Çünkü karakterler hayatta kalmak için başkasının kanını emmek zorunda kalıyor. Bu da saf kötülüğün, başkalarının kimliğini emmek üzerine kurulu olduğunu yansıtıyor.

Bu sekanslarda yine müzik kullanımının başarısından söz etmek mümkün. Bir korku filmine nazaran güçlü bir duygusal zemini olan bir hikâye bakımından gerilimin tonunu giderek artırıyor. Hikâye sona doğru giderken mücadelenin dozu yükseliyor ve aksiyon öğeleri ön plana çıkıyor.

Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Ryan Coogler, bu filmde kendine özgü tarzıyla kültürel sömürüyü ve siyahi kimliğin karmaşasını iki kardeşin eve dönüş hikâyesi üzerinden anlatıyor. Hikâyesini tarihsel, kültürel ve duygusal katmanlarda ilerletiyor ve bunu dozunda, vurucu bir dille yapmayı başarıyor. Belki de filmin en güçlü yönü bu.
Hikâyede müzik yalnızca bir tema değil, aynı zamanda anlatım aracı. Coogler, müziği ve dansı manevi değerlerin bedensel bir yorumu olarak kullanıyor. Anlatmak istediklerini doğrudan mesaj verme kaygısıyla değil, sanatsal biçimler aracılığıyla aktarıyor ve bu yaklaşım filme estetik bir değer kazandırıyor. Dini referanslarda ise toplumsal kurtuluşu dogmalarda değil, dayanışmada arıyor.

Klişe bir vampir temasını; kültürel bir sorgulayış, müziğin baskın olduğu bir drama ve korku türünün dinamik unsurlarıyla bu kadar doğal bir biçimde harmanlamak kolay değil. Michael B. Jordan’ın ikiz karakterlerine kazandırdığı derinlik ve Coogler’ın kimliksel direnişi anlatmadaki başarısı, Sinners’ı yılın en dikkat çekici yapımlarından biri hâline getiriyor.

Sinners: Kültürel Sömürüye Karşı Bir Direniş

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...