Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Se7en: Her Günahın Bir Bedeli Var (Mı?)

Se7en: Her Günahın Bir Bedeli Var (Mı?)

Yazar: Ömer Acıoğlu

Se7en: Her Günahın Bir Bedeli Var (Mı?)

Canım sinefillerim, geçmişe yolculuğa çıkmak ister misiniz benimle birlikte? Eğer ki istiyorsanız, kemerlerinizi bağlayın. Hem de hemen bağlayın, çünkü sizi sinemanın altın çağlarından biri olan 90’lı yıllara, hem de 1995 senesine götürmek üzereyim. Bundan tam 30 yıl önce, David Fincher’ın ilk polisiye şaheseri Se7en vizyona girdi. Senaryosunu Andrew Kevin Walker’ın kaleme aldığı filmin başrollerinde Brad Pitt, Morgan Freeman ve Gwyneth Paltrow yer alıyor. Film, yedi ölümcül günah işleyen herkesi öldüren bir seri katilin peşine düşen iki dedektifin öyküsünü anlatıyor. Çıktığı dönemde ABD’de 14.000.000 dolarlık bir gişe hasılatı elde etti. Ülkemizde ise ilk olarak 16 Şubat 1996 tarihinde UIP dağıtımıyla Umut Sanat tarafından vizyona girdi. Se7en, 30. yıl dönümü vesilesiyle 4K restorasyonuyla sadece IMAX salonlarında bir kez daha vizyona girdi ve TME Films tarafından da ülkemizde vizyona girdi.

Kısaca filmi tanıttıysam, gelin şimdi filmin hikâyesinden bahsetmeye başlayayım. Film, adını Hristiyanlık inançlarına göre Kibir, Açgözlülük, Şehvet, Kıskançlık, Oburluk, Yıkıcılık ve Tembellik olan yedi ölümcül günahtan alıyor. Bir seri katil, bu yedi ölümcül günahı işleyen insanları öldürüyor ve birbirine zıt iki dedektif bu seri katilin peşine düşüyor. Ancak seri cinayetler arttıkça ve dedektiflerimiz katili aramaya devam ettikçe, ortaya çıkan gerçekler daha da karanlık bir hal almaya başlıyor.

Hikâye boyunca, iki dedektifin işlenen cinayetleri ve seri katili araştırma sürecine biz de dahil oluyoruz. Film boyunca filmdeki dedektifler gibi, biz de hikayesiyle, filmdeki karanlık manzarasıyla nefes alıp vermekte zorlanıyoruz ve bunun nedeni de şu, filmde gördüğümüz cinayetlerden çok, bu cinayetlerin ardındaki “öldürme yöntemlerinin” de ürkütücü olması. Dahası, hikâyeye odaklandıkça bir insan olarak şu soruyu sormaya itiliyoruz: Biz işlediğimiz ve hesap vereceğimiz günahların farkında mıyız? Tanrı işlenen günahları affeder mi? Bu soruyu kendimize sormak bile tüyler ürpertici geliyor, değil mi? İşte bu film, bunu hem diyaloglarıyla hem de görsel anlatımıyla başarıyor.

Ancak filmin gücü sadece hikâyesinde değil, büyük ölçüde görselliğinde saklı. Darius Khondji’nin eşsiz görüntüleri sayesinde yağmurlu, kasvetli hava ve soğuk, dar, boğucu mekânlar hem nefes almayı zorlaştırıyor hem de tüyleri ürpertici olabiliyor. Üstelik ikinci yarısında bile hava şartlarındaki değişim veya karanlık odalardan açık alanlara geçişi, hikâyenin karanlık bir tona sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ben bile bu filmi izlerken tüylerimin ürperdiğini olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Ses ve müzik tarafına gelirsek, bu filmde en etkileyici unsurlardan birinin bu olduğunu söylemek gerek. Howard Shore’un besteleri kulağınızın pasını almak bir yana, yer yer zihninizi altüst ediyor ve zaman zaman sizi huzursuz hissettiriyor. Filmin ses tasarımı ise sarsıcı bir deneyim sunuyor. Bu arada, oyunculuklara geçmeden önce bir not düşeyim: Filmin sonunda (bu bir spoiler değildir), David Bowie’nin ülkemizin uluslararası müzisyenlerinden Erdal Kızılçay ile birlikte bestelediği The Hearts Filthy Lesson isimli parçası kullanılmış ve bu şarkı, büyük ihtimalle filmin unutulmazları arasına girmiştir.

Peki, oyunculuklar? Morgan Freeman ve Brad Pitt, birbirine zıt ama uyumlu karakterleriyle adeta rolleri için doğmuş gibi görünüyorlar. Morgan Freeman, sakin, uzlaşmacı, kültürlü bir polis olarak karşımıza çıkarken, Brad Pitt sabırsız, agresif, ukala, ama aynı zamanda yeni evli bir polisi canlandırıyor. Bu ikiliyi başka bir filmde daha görmeyi istiyorum kesinlikle. Bu arada, seri katil rolündeki oyuncuyu unutmamak gerek. İsmini söylemeyeceğim (ki seyretmeyeniniz varsa aramızda diye), ama performansı deliliğiyle mükemmel bir performans sergiliyor.

Bu filmde ben hiçbir şeyi eleştiremedim, değil mi? Tabi ki eleştiremem. Çünkü Se7en, tam anlamıyla bir polisiye başyapıtı. Filmin karanlık ve ölümcül atmosferinden tutun da işlenen günahlar üzerine düşündürdüklerine kadar, 30 yıl geçmesine rağmen hala içimizdeki kötülükleri ve günahları düşünmeye devam ediyoruz bu filmi izlerken. Ama gelelim filmin gösterimiyle alakalı sevgili Warner Bros.’u ve filmin Türkiye dağıtımcısı TME Films’i birazcık “sevgi diliyle” eleştirmeden geçemeyeceğim. Eski bir yapım olduğu için bu filmi pek çok platformda kolayca bulabilir ve izleyebilirsiniz. Ancak sinemada izlemek isterseniz, yalnızca IMAX salonlarında izleyebilirsiniz.  Zaten bunun da sebebini anlayamıyorum. 2023’te Harry Potter ve The Lord of the Rings filmleri hem IMAX hem de diğer salonlarda vizyona girebilirken, bu film neden sadece IMAX salonlarında vizyona girmiş? Tamam, IMAX’in sunduğu parlak projeksiyon, mükemmel ses ve görüntü kalitesi gibi teknik özelliklere sahip de bu film, Kadıköy Sineması, Kadıköy Sinematek veya Caddebostan CKM gibi yerlerde de rahatlıkla vizyona girebilirdi. Belki ilerleyen haftalarda bu salonlarda da gösterilebilir. Neyse, siz siz olun, sinemada seyretmek isterseniz, bu filmi bu hafta kaçırmayınız.

Se7en: Her Günahın Bir Bedeli Var (Mı?)

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...