Revelations: Paranoya Kıskacında Bir Vicdan Çatışması
Fenomen zombi filmi Train to Busan ile büyük çıkışını yakalayan Güney Koreli yönetmen Yeon Sang-ho‘nun son filmi, yapımcıları arasında Oscar ödüllü Alfonso Cuarón’un da bulunduğu Revelations, geçtiğimiz günlerde Netflix kütüphanesinde yerini aldı.
Suç, gizem ve gerilim ögelerini barındıran bu film, kişisel hırslar, beklentiler ve mesleki ile dini baskıların kesişiminde ortaya çıkan paranoyalar nedeniyle bir psikozun pençesine düşüp kademeli bir zihinsel çöküş yaşayan papaz Min-chan’ın yaşadıklarını ve yaşattıklarını merkezine alıyor.
Kilisesinde gerçekleşen bir ayinde beliren Kwon Yang-rae isimli bir adamı ısrarla cemaatine katmaya çalışan Min-chan, adamın ayak bileğindeki elektronik kelepçeyi fark etmesiyle onun denetimli serbest bırakılmış eski bir suçlu olduğunu anlıyor. Kwon’un ürkütücü ve çekingen tavırlarının sebepsiz olmadığını fark eden Min-chan, ortamı yumuşatmak adına Tanrı’nın günahkârları sevdiğini, kilisenin herkesi kabul eden bir yer olduğunu söylüyor. Aynı zamanda, kayıt olma potansiyeli olan bir kişiyi dahi kaçırmak istemediğini anlıyoruz; çünkü bu sıralarda daha merkezi ve büyük bir kilisede başpapaz olma gibi bir hedefi var ve dini inançlarıyla çelişen bazı hırsları mevcut.
Kişisel eğilimleri ile vicdanı arasında psikolojik bir savaş veren bir diğer karakter ise kaçırılıp işkence görmüş Yeon-ju adlı genç kızın ablası, dedektif Lee Yeon-hui. Kız kardeşini acı bir şekilde kaybetmesinin ardından, kilisede beliren ve tuhaf davranışları bitmek bilmeyen bu adamla bir şekilde bağlantılı olduğunu anladığımız ilk andan itibaren film, son derece rahatsız edici olma amacına ulaşıyor. Suçluluk ve intikam temaları üzerinden bir vicdan sorgusuna dönüşen anlatı, kendi içsel savaşlarını veren bu iki karakter için bir kesişim noktasına dönüşmeye başlıyor.
Evliliğinde zaten ciddi sorunlar yaşayan Min-chan, bir gün oğlunu okuldan almayı unutur. Eşinin panikle aramasıyla oğullarının eve gelmediğini ve “bir adamın” onu okuldan aldığını öğrenir. Kendi varsayımlarına göre bundan kesinlikle Kwon Yang-rae’in sorumlu olduğuna emin olan papaz, adamın minibüsünü ormanlık bir alana kadar takip eder. Gerilim dolu bu takip ve yüzleşme sahneleri yaşanırken, dedektif Yeon-hui’nin de içinde bulunduğu polis departmanı, ortaokullu bir kızın kaybolduğuna dair bir ihbar alır.
Min-chan’ın yaşadığı olayları takip eden içsel çalkantıları, mesleği ve inancıyla iç içe geçmiş bir paranoyaya dönüşür. Bu süreçte ahlaki pusulası sarsılır ve kendini belirsizliklerle dolu bir girdabın içinde bulur. Zihinsel olarak zorlanan papaz, yaşadığı tüm bu olayları birer “vahiy” olarak algılamaya başlar. Seyircide başta güven veren bir izlenim oluşturan karakter, giderek bu algıyı kaybeder. Aktör Ryu Jun-Yeol’un, karakterin psikoz hâlindeki gelgitlerini izleyiciye hissettirmedeki başarısı dikkat çekici. Yüzeye yansıttığı, her an patlamaya hazır sakinlik hâli ile karakterin içsel karmaşasını çarpıcı bir şekilde sunuyor.
Filmde en ilginç noktalardan biri travma temsiliydi. Eski bir fail ve şüpheli olan Kwon’un geçmişindeki travmaların onun suça eğilimli davranışlarını nasıl şekillendirdiği anlatılırken, bu durum klişe bir suç-gerekçelendirme motifine dönüşmeden, seyirciye daha farklı açılımlar sunuluyor.
Genellikle gerilim türüyle ön plana çıkan Kore yapımı filmleri beğenen izleyicilerin Revelations’tan da keyif alacağını düşünüyorum. Ancak bazı noktalarda filmin temposunun beklendiği gibi ilerlemediğini ve seyircide oluşturulması planlanan merak unsurunun zaman zaman geri planda kaldığını göz önünde bulundurunca, her ne kadar benim için keyifli bir deneyim olsa da Revelations’ı mutlaka izlenmesi gereken filmler arasına koyacağımı söyleyemem.
Sonraki yazılarda tekrar görüşmek dileğiyle!
Revelations: Paranoya Kıskacında Bir Vicdan Çatışması
