Outer Banks 4. Sezon: Gizemin Sınırlarını Yeniden Çizmek
Outer Banks dizisinin dördüncü sezonu iki parça halinde yayınlandı ve önceki sezonlar gibi izleyiciyi oldukça derin bir gizemin içine sürükledi. Seyirci olarak tam mutlu sona erdiklerini düşünürken hem karakterleri hem de kendimizi bambaşka bir maceranın içinde bulduk; üstelik bu sefer Outer Banks’in ya da diğer adıyla OBX’in bile sınırlarını aşan bir gizemle.
Sezonun ilk yayınlanan yarısında ana karakterler olan John B, Sarah, Kiara, JJ, Pope ve takıma sonradan katılan Cleo’nun elde ettikleri başarı ve bu başarıyla gelen imkanları nasıl elde tutmaya çalıştıklarına şahit oluyoruz. Ekibin çoğunluğunun hayata tam anlamıyla sıfırdan başlamış olması bu durumu biraz zora sokuyor ve özellikle ekonomik anlamda biraz cebelleştiklerini görüyoruz. Seyirciye yavaştan bir mutlu son (en azından normal bir hayata geçiş) hissiyatı veren bu sahneler, sezonun daha yarısında bile olmadığımızı fark edince bir gerginlik oluşturuyor. Hikâyeye bu aralarda dahil olan Genrette ailesiyle çocuklar yeni bir maceraya atılıyor ve başlarına tekrardan çeşit çeşit bela alıyorlar.
Eğer (özellikle yabancı) sosyal medya kaoslarına biraz bile olsa hakimseniz, bu sezonun oldukça fazla kaos çıkardığına şahit olabilirsiniz. Outer Banks dizisinin en sevdiğim yönlerinden biri, oyuncuların aynı karakterler gibi oldukça yakın arkadaşlar olması ve bunun da oyunculuklarına oldukça fazla katkıda bulunmasıydı. Dört sezon boyunca hem karakterlerin yazımı iyileşti ve güzelleşti hem de oyuncuların inandırıcılığı arttı. Fakat bu sezonda arka planda yaşanan birtakım kaoslar yüzünden özellikle iki oyuncunun (JJ karakteriyle Rudy Pankow ve Kiara karakteriyle Madison Bailey) performansı göze batmaya başlıyordu. Kaldı ki sezon sonunda JJ karakterinin ölümünü görüyoruz. Bir iki bölüm öncesinde okyanusun ortasında gemiden atlayan ve yüzerek arkadaşını da kendini de diğer arkadaşlarının bulunduğu adaya çıkaran JJ’in ölümü bazıları tarafından aceleye getirilmiş bulundu; bazıları da bunu aktörün diziden çıkmak istemiş olabileceğine bağladı.
Oyunculuklar gibi çalkantıda olan birkaç şey daha vardı bu sezon: sinematografi, ışıklandırma, efektler, kamera açıları… Bazı sahnelerde dublör kullanıldığını görmek için kamera arkası görüntülerine asla ihtiyaç kalmıyordu çünkü bir sahnede açı o kadar fazla değişiyor ve o kadar fazla kesim yapılıyordu ki bu durum sadece seyir zevkini bozmuyor, aynı zamanda bir şeylerin de yanlış olduğunu izleyiciye çok kolay bir şekilde iletiyordu. Bir de dizide sezon boyunca istikrarlı bir şekilde mavi efekt kullanılmış. Mesela JJ’in kurtarılma sahnesinde de (şahsen sebebini tam anlayamadığım) görüntüyü aşırı derecede doğal olmayan bu mavi efektle bastırmışlardı. İzleyicinin dikkatini çok fazla dağıtan ve gözü yoran bu sahneler bir veya iki dakikalık sahneler olmadığı için ve sezon boyunca tekrar ettiği için seyri maalesef zorlaştırıyor.
Bu kadar olumsuz yorum yapıp da olumlu yönleri görmezden gelmek olmaz; şahsen dizinin OBX için Güney Karolina başta olmak üzere farklı yerlerde ve Fas sahneleri için orada çekim yapmaları çok güzel sonuçlanmış. Hikâye her ne kadar kurgusal bir yerde geçse de ufak bir set kurularak oldubittiye getirilmemiş ve Fas’ta farklı yerlerde çekimler gerçekleştirilmiş. Biraz tat kaçıran o yapay okyanus görüntülerinden ve efektlerinden sonra gerçek yapıları izlemek güzel bir deneyimdi. O meşhur sarı filtreden kaçamadık, orası ayrı…
Sonuç olarak, geçirdikleri dört sene içerisinde iyisiyle ve kötüsüyle bir aile gibi olan Outer Banks ekibi bu sezonda da oldukça güzel bir iş çıkarmış. Birkaç tane sıkıntısı olsa da Jonas Pate’nin yönetmenliği ve önderliğinde her bölümü ilgiyle izleyeceğiniz alt plotlarla dopdolu bir sezon ortaya koymuşlar.
Outer Banks 4. Sezon: Gizemin Sınırlarını Yeniden Çizmek
