Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri No Reservations: Bir Mutfak İki Şef

No Reservations: Bir Mutfak İki Şef

Yazar: Ecemnur Özgür

No Reservations: Bir Mutfak İki Şef

No Reservations, bir restoran şefinin hayatındaki kontrolü dışında gelişen değişikliklerle nasıl başa çıktığını ve kurallı hayatını nasıl değiştirmek zorunda kaldığını izlediğimiz, 2007 yapımı bir filmdir.

Dramla başlayan konu, ilerleyen dakikalarda aile temasına ek olarak komedi unsurlarıyla da harmanlanıyor. Her ne kadar içinde aşkı barındırsa da, bana sorarsanız romantizmden çok sevgi kavramı işleniyor. Bu açıdan ele aldığımızda, muadillerine göre bir adım önde olduğunu düşünüyorum.

Başrollerinde Catherine Zeta-Jones ve birçoğumuzun The Dark Knight filminden hatırlayacağı Aaron Eckhart yer alıyor.
Filmin yönetmenliğini, 1996 yılında “Shine” filmiyle Avustralya Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisi En İyi Yönetmen Ödülü’nü almış Scott Hicks yapıyor. Yönetmenin filmografisini incelediğimizde, diğer türlere nazaran daha çok aşk filmleriyle karşımıza çıktığını görüyoruz.

Ben “bir oyuncu her rolde oynamalı, yönetmen her türü çekebilmeli” diyenlerden değilim. Oyuncu için, kim hangi rolde başarılıysa ve hangi işin içinde kendini daha iyi ifade edebileceğine inanıyorsa, o işlerde bulunması gerektiğini savunuyorum. Aynı durum, bence yönetmen için de geçerli. Hatta yönetmenin aynı türün içinde kendini daha da geliştirerek var etmesinin, başarı konusunda daha etkili olacağını düşünüyorum. Scott Hicks’in bu konuda ne kadar başarılı olduğunu birlikte tartışabiliriz; ancak aşkın birçok halini kamera arkasından takip etmesinin, yeni işleri için yeni fikirler sunduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz.

Catherine Zeta-Jones’un canlandırdığı Kate karakteri, güzel bir restoranda baş şef olarak çalışan ve yalnız yaşayan bir kadınken; kız kardeşi ve yeğeninin geçirdiği bir kaza sonrası kız kardeşini kaybeder ve yeğeniyle birlikte, ikisi için de kolay olmayan yeni bir hayata başlarlar. Bir çocukla iletişim kurmanın sandığı kadar kolay olmadığını fark eden Kate’in hayatına giren Nick, onun tüm önyargılarına rağmen hayatında değişimler başlatır.

Nick karakterine, başarılı oyuncu Aaron Eckhart hayat veriyor. Aaron Eckhart’ın oyunculuk yeteneğini küçümseyemeyiz; ancak var olan yeteneğini sergilemesi açısından Nick karakteri büyük bir şans. Hayatı pozitif bir yerden yaşayan, yaptığı işe eğlence katan yakışıklı aşçımız, enerjisiyle herkesi kendine hayran bırakıyor. Bunlara ek olarak, karaktere özgü ufak dokunuşların olması benim dikkatimi çeken bir diğer noktaydı. Yanında sürekli taşıdığı radyosu ve şef önlüğünün altına giydiği renkli desenli pantolonları, oynadığı karakteri destekleyici bir etmen olmasının yanı sıra, karakteri bize yaklaştıran güzel nüanslar taşıyor.

Filmle ilgili şöyle bir eleştirim olacak: Açıkçası sıradan bir kurguya sahip olması biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Filmin geneline baktığımızda, içimizi ısıtan ve yüzümüzde tebessüm oluşturan anlara şahitlik ediyoruz. Ancak Catherine Zeta-Jones ve Aaron Eckhart gibi iki oyuncu yan yanayken, yıllar geçse de hatırlanacak ikonik sahnelerin olmaması üzücü. Hikâyenin anlatım şeklinin çok düz olması ve bizi karşılayan sürprizlerin bulunmaması da bir diğer eksiklikti. Ancak hakkını da yememek gerekir, çünkü samimi bir dille şunu söyleyebilirim ki, “bir konu bulalım ve onu 3 kişiyle çekelim, olsun, bitsin” diyebileceğimiz bir yapım da değil. Konuyu ve başrolleri seçip sadece bunun üzerine kurulan, yan rollerin oyunculuklarının ve hikâyelerinin göz ardı edildiği filmlerden olmaması, sanırım filmle ilgili gerçekten başarılı bulduğum bir noktaydı. Ayrıca sadece bir an’a değil, genel hikâyeye odaklanmaları bizi o evrenin içinde hissettiren önemli bir detay.

 

Diğer taraftan, film sizi New York’un en gözde sokaklarına taşıyor. Eğer sıkı bir Amerikan filmi takipçisiyim diyorsanız, New York’un Manhattan sokaklarını hemen tanırsınız. Yansıttığı atmosferle Manhattan’ın o aşina olduğumuz havasını hissetmek; sokaklarında yürümek ve restoranlarında yemek yemek istemenize sebep olacağını düşündüğüm bu film, iş yorgunluğuyla eve geldiğinizde açıp izleyebileceğiniz ya da güzel bir pazar gününüze eşlik edebilecek tatlı bir hikâye sunuyor.

No Reservations: Bir Mutfak İki Şef

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...