Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Blind Spot: İKSV Özel İnceleme

Blind Spot: İKSV Özel İnceleme

Yazar: Aylin Şahin

Blind Spot: İKSV Özel İnceleme

Blind Spot, Cannes Film Festivalinin bağımsız ACID Cannes bölümünde ilk kez gösterime girmiş benim ise İKSV’nin ocak seçkisinde izleme şansı bulduğum, art house dram filmleriyle hatırladığımız Patrick-Mario Bernard ve geçmişinde daha çok senarist olarak gördüğümüz Pierre Trividic’in ortak yönetmenliğinde ve ortak senaristliğinde oluşturulmuş bir Fransa yapımı dram.

Filmin orijinal fikir sahibi Emmanuel Carrére, oluşturduğu hikayede geçmiş yıllarda da üzerine çok fazla düşünülmüş, yazılmış, çizilmiş, filmlere konu olmuş bir temadan yararlanıyor. 1881 tarihli “The Crystal Man” isimli öyküsüyle Edward Page Mitchell adlı yazarın tarihte ilk kez işlediği görünmezlik temasını ardından sinemada en klasikleşmiş haliyle 1933 yılında “The Invisible Man” adlı filmiyle James Whale’dan hatırlıyoruz. Sonrasında zaten bu fikrin süper kahraman filmlerine yedirilmesiyle tabir-i caizse aynı tornadan çıkmış benzerleri çok fazla kez türetiliyor. Genelde korku, gerilim ve bilim kurgu filmlerine ilham olan bu fikir Blind Spot’ta biraz daha farklı daha dramatik daha lirikal bir noktadan ele alınıp yer yer verdiği toplumsal doğrucu mesajlarıyla seyirciye sunuluyor. Fakat yine de bu yenilikçi bakış açısı bile birçok klişeden kurtulamıyor.

Baş kahramanımız siyahi bir Fransız karakter Dominick’in (Jean-Christophe Folly) bebekliğinde aniden ortadan kaybolmasıyla keşfettiğimiz görünmezlik yeteneği üzerinden geçen otuz sekiz yıla rağmen varlığını koruyor. Biz yetenek diye bahsetsek de Dominick bu özelliğinden hoşnut değil. Belirli bir “normalliğe” ait olmak istiyor, sıradan ve huzurlu bir hayatı tercih ediyor, materyal dünyaya düşkün değil ve kendini farklı olduğu noktada daha yalnız hissediyor. Bunları bize bu kadar inanılmaz gelen, hayal bile edemeyeceğimiz bir özelliğe sahipken sıradan bir dükkanda mütevazı bir ücretle gitar paketleme işi yapan sıradan bir çalışan olmasından, ortalama standartlardaki bir banliyöde yaşamasından ve bu durumlardan hiç de şikayetçi olmamasından anlıyoruz. Çok iyi gitmeyen bir ilişkisi var. Sevgilisi Viveka (Isabelle Carré) kıskanç biri, iğneleyici konuşmaları ve ilişkiden mutsuz olduğunu mütemadiyen belli etmesinin yanında daha da önemlisi Dominick’in onun hakkında emin olmadığı eksik kalan kafasında tam oturmayan parçalar var.

Beyaz bir Fransız kadın olan Viveka’nın ırkçı geçmişi veya siyahilere acıması gibi nedenler yüzünden Dominick ile birlikte olduğuna dair söylentiler dolaşıyor ve ister istemez Dominick bu konuşulanlardan etkileniyor. Aralarında güçlü ve güvenilir bir bağ göremiyoruz. Dominick bir taraftan ailevi ilişkilerinde de sorunlar yaşarken bir taraftan da kendisi gibi görünmezlik yeteneğine sahip başka insanların bu özelliklerini suistimal ettikleri, bundan faydalandıkları, insanlara zarar verdikleri olaylar artmaya başlıyor. Kendisi gibi görünmez olabilen eski arkadaşı Richard (Sami Ameziane) ile yolu kesişiyor ve onun bu şekilde hırsızlık yaptığını çeşitli illegal işlerde bulunduğunu öğreniyor. Bu özelliğini kullanabilmek için kendisine zarar vermeyi bile makul gören arkadaşı Richard, Dominick’e çeşitli konularda kendini sorgulatıyor.

Özel yeteneği nedeniyle sürekli büyük bir irade savaşı veren Dominick’in kötü giden hayatı da bu savaşına köstek oluyor ve Dominick giderek yalnızlaşıp toplumdan izole oluyor. Birkaç kez özelliğini kullanarak duymaması gerekenleri duyup görmemesi gerekenleri görüyor. Tam da özelliğinin gücünü yitirmeye başladığı kafasının belki de en karışık olduğu, en yalnız olduğu zamanlarda Elham (Golshifteh Farahani) karakteri hayatına giriyor ve çok da şaşırtıcı olmayarak aralarında bir aşk başlıyor. Golshifteh Farahani, daha önce “About Elly” ve “Paterson” gibi başarılı yapımlarda gördüğümüz yıldızı parıl parıl parlayan bir oyuncu ve Blind Spot’taki kilit rolüyle de bize kendini oldukça iyi hatırlatıyor.

Blind Spot yani Kör Nokta ismi güvenlik kameralarının görüş açısının dışında kalan alana verilen isim. Projenin görünmezlikten doğan sorgulamayı konu edinmesi ve bu kör noktada işlenen suçlar, bilinmezlik dolu aksiyonlar, irade savaşları aslında filmin ismini oldukça iyi karşılıyor. Bir yandan ırksal problemlere de değinmesi, siyahilerin toplumdaki “görünürlüğünü” analiz etmesi ile çok toplumsal açılardan okunabilirken bir yandan da baş kahramanının kişisel melankolisine de ışık tutarak çok bireysel açılardan da okunabiliyor. Bir de hepsinin yanında Dominick’in hayatına giren ve aslında Dominick’i belki de ilk defa gerçek duyularla gerçek hislerle tanıştırdığını gördüğümüz Elham’ın görme engelli olması detayı var. Bu anlamda yapım ismini güzel bir yerden taşıyor.

Jean-Christophe Folly’i görünmezken tamamen çıplak görebildiğimiz anlar ilk sahnede çıplak bebekliğini gördüğümüz an ile bağlantı kurmamızı kolaylaştıran ve aslında o kararı aldıktan sonra karakterimiz yeniden doğmuş gibi hissettiren özel anlardı. Sinematografisi adına Jonathan Ricquebourg’un iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Duygusal anlarda yapılan yakın çekimler, Paris’in güzelliklerini yansıtan dış çekimler…

Blind Spot’u benim gözümde ortalama bir film yapan detaylar ise maalesef klişeden kaçamaması, tekdüzeliği, sürekli aynı ikilemler üzerinde dönüp durması ve tek bir karakteri tamamen merkezine alıp yardımcı karakterleri yüzeyselleştirmesiydi. Örneğin Elham çok daha derinleşebilecek bir karakterken ve rolü taşıyan oyuncu da son zamanlarda yükselen bir oyuncuyken bu kadar silik anlatılıp geçilmesi büyük bir eksiklikti.

Açıkçası işlenmemiş bir film, bir fikir ortaya atılmış ve gelişsin diye beklenmiş gibiydi. Oysaki filmi geliştiren ve büyüten senaryodur, yönetmenliktir, kurgudur. Bu sebeple de beklenen gelişme ne karakter bazında ne de hikaye ve senaryo bazında ortalama bir filmin kalitesini aşamıyor. Ayrıca kurguda ve senaryo kurgusunda da ciddi sıkıntılar var. Seyirciyi sürekli bir noktadan tekrar aynı noktaya taşıyan, iki ileri atıyorsa bir de geri adım atan bir kurgu, filmin sonunda ne olacağını belli eden bir senaryo kurgusu… Aslında ufak sıkıntıların birleşerek devleştiği bir film olduğunu söyleyebilirim.

İKSV’de çevrimiçi olarak 24-29 Ocak 2021 tarihleri arasında erişebileceğiniz Blind Spot’a kişisel puanım 50/100. İyi seyirler dilerim…

Blind Spot: İKSV Özel İnceleme

Aylin Şahin’in Diğer Yazıları İçin Tıklayın.

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...