Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleri Black Mirror 6. Sezon: Teknolojinin Ötesinde

Black Mirror 6. Sezon: Teknolojinin Ötesinde

Yazar: Elif Ceren Gürşün

Black Mirror 6. Sezon: Teknolojinin Ötesinde

Teknoloji ve toplum arasındaki karmaşık ilişkiyi sorgulayan, bilim kurgu türünde bir Netflix dizisi olan Black Mirror, altıncı sezonuyla 15 Haziran 2023’te tekrar severleriyle buluştu. Yeni sezon için bu uzun soluklu bekleyiş sinemaseverlerin beklentilerini de oldukça yükseltmişti. Peki, bu sezon bu yüksek beklentileri karşılayabildi mi?

Bölüm 1: ‘’JOAN IS AWFUL’’

İlk bölüm sağlam bir hikaye ve kadroyla karşımıza çıkıyor. Bu olağanüstü kadroda Schitt’s Creek’ten Annie Murphy, Michael Cera, Catastrophe’dan Rob Delaney ve Lolly Adefope gibi ünlü durum komedisi oyuncularımız yer alıyor. Ve tabii ki, Salma Hayek!

Salma Hayek’in bu bölüme katkısı çok büyük. Hikaye ne kadar bilimkurgu da olsa bunu çok iyi bir komedi dilinde bize aktarmayı başarıyor. Bu başarının arkasındaki en büyük destekçi de şüphesiz Salma Hayek’in inanılmaz oyunculuğu.

Hikaye, sıradan bir iş kadını olan Joan’ın hayatından bize bilgiler vererek başlıyor. Bölümün ilk on dakikasında seyirci artık Joan’ın nasıl bir hayata sahip olduğunu ve ne kadar mutlu olup olmadığını anlıyor. Bu ilk dakikalarda teknolojiden pek bir kırıntı bulamasak da, asıl olaylar ilerleyen dakikalarda başlıyor.

Bölümün ilk dakikalarındaki bazı çekimler çok bariz bir şekilde ‘’Bu kısım önemli, ilerleyen sahnelerde bununla ilgili bir şey olacak!’’ dedirtiyor. Aynı hissiyatı sezonun diğer bölümlerinde de yaşıyoruz. Çekimler, ışıklandırma ve efektler o kadar tadında ve yerinde kullanılmış ki, Joan ne zaman sıkıntılı hissediyor, ne zaman farklı bir ruh halinde çok rahat anlayabiliyoruz. Tabii sahnelerdeki gerilimi ve stresi hissetmemizde müzik ve ses efektlerinin yerinin de büyük olduğunu belirtelim. Özellikle Joan’ın arabadayken söylediği ‘’Tap In- Saweetie’’ uzun süre dilimize dolanacak gibi duruyor. Ayrıca en etkili sahnelerde kullanılan ve etkiyi oldukça arttıran, Irma Thomas’tan ‘‘Anyone Who Knows What Love Is (Will Understand)’’ şarkısını da ayrıca açıp dinlemenizi tavsiye ederiz.

Hikaye, Joan’ın (Murphy) Streamberry adlı bir Netflix taklidi uygulamasına giriş yapmasıyla başlıyor. Joan, Streamberry’de hayatının dramatize edilmiş bir versiyonunun ‘’JOAN IS AWFUL’’ ismiyle yayınlandığını fark ediyor. Başrolünde Salma Hayek’in yer aldığı bu programı, kendisi hakkında olmamasını umarak izliyor. O gün içinde yaptığı ve yaşadığı her şeyi tüm detaylarıyla, üstelik abartılmış bir şekilde dizide görüyor. Joan diziyi biraz izledikten sonra tamamen çıldırıyor diyebiliriz. Tabii Joan yerinde kim olsa, hayatının Netflix gibi bir platformda yayınlandığını görse, hemen hemen aynı tepkiyi verirdi.

Diziyi, Joan’ın çevresindeki herkes izlediği için, gelecek günler Joan için çok zor geçiyor. Yapım bu süreci ne kadar esprili bir dille anlatsa da, biz seyircilerde de ‘’Acaba Netflix de böyle bir şey yapar mı?’’ korkusuna kapılıyoruz ve sonra ‘’Saçmalama, olur mu öyle şey!?’’ diye bir de kendimizi eleştiriyoruz.

Dizinin ilerleyen dakikalarında tam ‘’Yeter artık, Salma Hayek’i bul!’’ diye feryat edecekken, yapım gerekeni yapıyor ve macera daha da derinleşiyor!

Dürüst olmak gerekirse Black Mirror altıncı sezonun ilk bölümü olan ‘’Joan is Awful’’, seyircilerin beklentisini karşılayabildi. Özellikle sezonun diğer bölümleriyle kıyasladığımızda en başarılı bölümlerden birisi diyebiliriz. Hem hikaye olarak tatmin ediciydi hem de alıştığımız Black Mirror havasına oldukça yakındı. Hikayenin sonu biraz kafa karıştırsa da, olayları oturtunca her şey anlamlı hale geliyor. Bize düşen kısım, bundan sonra bir uygulama yüklediğimizde o ‘’Kullanım Koşulları’’nı gerçekten okumak!

Dizideki en etkileyici mesajlardan birisini de söylemeden geçmeyeyim; İnsanlar kötü olan şeylere daha fazla rağbet gösteriyor, insanlar kaos seviyor. Peki bu kaos, bir gün size karşı kullanılırsa yine de ister miydiniz?
‘’Joan is Awful, bize anlatmak istediklerini esprili bir yoldan çok ince bir şekilde anlatabilmiş bir yapım.’’

Bölüm 2: ‘’LOCH HENRY’’

Black Mirror 6. Sezonun ikinci bölümü olan Loch Henry, gerçek suçlara olan takıntılı meraklarımızı derinlemesine inceliyor ve bu merakın oluşturabileceği yaraları gözler önüne seriyor. Bu heyecan dolu bölümde, alışılmadık ve oldukça rahatsız edici bir biçimde gerçekleşen bir seri cinayet gizemine ortak oluyoruz. Genel olarak sağlam ve güzel bir bölüm olsa da, Black Mirror’ın asıl sevilen yanı olan teknoloji ve yarattığı sorunlar konusuna ne kadar uyumlu tartışılır. Yorumları yazının sonuna saklayalım, gelin birlikte bu gizemli hikayenin derinliklerine bakalım!

Hikayemiz, küçük ve neredeyse unutulmuş bir İskoç kasabasında geçiyor. Başrollerimiz Samuel Blenkin (Davis) ve Myha’la Herrold (Pia), film yapımcısı olan genç bir çifti canlandırıyor. Genç çiftimiz, bir belgesel çekmek için, Davis’in doğup büyüdüğü bu küçük ama harika manzaraları olan İskoç kasabasına gidiyorlar. Pia, Davis’in annesi Janet ile tanışıyor ve haliyle biraz gergin gözüküyor. Davis’in annesinin de çok sıcak kanlı olduğunu söyleyemeyiz, hatta biraz ırkçılık kokusu yayılıyor.

Hikaye boyunca anneye pek ısınamıyoruz ‘’Bunda kesin bir şey var!’’ düşüncesiyle kafamızda onlarca senaryo oluşturuyoruz. Bu tarz düşündüren ve meraklandıran filmler her zaman sinemaseverlerin gözdesi olduğu gibi, bu bölümü de beğeneceğinizi düşünüyoruz. Bu büyük oyunculuk için Monica Dolan’ı da tebrik etmek lazım. Dolan’ın harika oyunculuğu ve yapılan mükemmel kurgularıyla bu bölüm ahlaki sınırlarımızı zorluyor ve sorgulatıyor.

Davis, Pia’ya kasabayı gezdiriyor ve onu her zaman gittiği Stuart’ın (Daniel Portman) barına götürüyor. Pia, bu barda hikayenin akışını tamamen değiştirecek olan Iain Adair olayını duyuyor. Iain Adair’in, kasabanın ünlenmiş bir katili olduğunu ve turistlere yaptığı tüm korkunç işkenceleri öğreniyor. Üstelik, Davis’in babasının ölümünde, bu katilin parmağı olduğunu da öğrenince direkt olay yerine gitmek istiyor. Pia, çekecekleri belgeselin konusunun bu katil ve onun mağdurları olması gerektiği konusunda ırar ediyor ve bir şekilde Davis’i ikna ediyor. Çiftimiz karşılaşacakları yıkımdan habersiz çekimlere başlıyor.

Senaryo ve karakterler o kadar doğal ve abartısız ki bu bölümde olup da, gerçek hayata olmayacak hiçbir şey yok. Hikayenin korkutuculuğu ve sürükleyiciliği de tam olarak bundan kaynaklanıyor. Genç çift ve meslekleri, kasabada olan olaylar ve daha fazlası, kısacası bu hikayede her şey çok gerçek. Ancak, Pia’nın şans eseri gün yüzüne çıkaracağı gerçekler, gerçek olmamasını dileyeceğiniz türden.

Çekim için seçilen kasaba ve diğer mekanlar konsept ile tamamen bir bütün halinde. Bu nedenle hikayeden hiç kopamıyorsunuz. Kullanılan efektler, İskoçya’nın mistik havasını yansıtır türden. Özellikle ‘People in the Front Row’ – Melanie şarkısı, ortam için dört dörtlük bir seçim olmuş. Diğer kullanılan şarkıları da müzik ve soundtrack severler için belirtelim: Give It Up’ – KC and The Sunshine Band ve ‘Ultraviolet’ – George FitzGerald. Bunun dışında Tek bir sorun var; bu hikaye de teknoloji nerede? Biz bulamadık ve bunu Black Mirror serisine yakıştıramadık. Siz bulursanız lütfen bize haber verin!

Bu yapımı eğer Black Mirror’ın bir bölümü olarak değil de ayrı bir film olarak izleseydim, kesinlikle tatmin olur ve hiç şikayet etmezdim. Ancak, Loch Henry fazlasıyla konsept dışında diyebiliriz. Neyse, dördüncü bölümden iyidir diyip yolumuza devam edelim! Filmin en can alıcı repliklerinden birisini buraya bırakıyor ve sonraki bölüme geçiyoruz:
‘’For your film, mum.’’

Bölüm 3: ‘’BEYOND THE SEA’’

Black Mirror’ın 6. sezonunun 3. bölümü olan “Beyond the Sea”, Aaron Paul’un canlandırdığı Cliff ve Josh Hartnett’in canlandırdığı David’in uzayda birlikte görev yaptığı bir hikayeyi anlatıyor. Bu bölüm şüphesiz, altıncı sezonun en sevilen bölümlerinden oldu. Aaron Paul’un varlığı bile bunu sağlamaya yetecekken, bir de üstüne başka iyi oyuncular, harika bir senaryo ve muhteşem efektler gelince, gerçekten inanılmaz bir bölüm ortaya çıkmış.

Bölümü izlerken senaryoya mı odaklanmalı, yoksa ‘’Bu efektleri nasıl yaptınız?’’ diye mi düşünmeli, insan gerçekten şaşırıyor. Şimdi gelelim hikayenin devamına!

Bu bölümü geri kalan tüm uzay görevi ve bilim kurgu yapımlarından ayıran en büyük detay, astronotlarımız gemideyken aynı zamanda dünya üzerinde aileleriyle iletişim kurabilmelerini sağlayan robotik bedenli ikizlerinin olması. Biraz kafanız karışmış olabilir, hemen anlatalım!

Astronotlarımız Cliff ve David’in ikiz robotları aracılığıyla yeryüzüne geri dönebilmeleri için, ordu künyesine benzeyen bir nesneyi uzay gemisindeki özel girişine takmalarıdır. Bu sahneler önceki sezondan alışık olduğumuz duyguları bize tekrar hissettiriyor ve gerçek Black Mirror’ı ne kadar özlediğimizi hatırlatıyor.

Cliff ve David, sadece uzay gemisindeki sorunları düzeltmek ve rutin sağlık kontrollerini yerine getirmek için gerçek bedenlerine yani uzaya dönerler. Geride kalan vakitlerini, robot bedenlerinde aileleriyle geçirirler. Yapım, bu kurgu sayesinde teknoloji ve vintage ortamlar harmanlanarak ortaya etkileyici sahneler koyabilmiş. Bu iki zıt yaşam ilk başta olayı anlamamızı güçleştirse de, çok akıllıca yansıtılmış. Efektlerin ve çekim sahnelerinin de bu zıtlığı iyi bir şekilde yansıtması, kurguyu daha sağlam temellere oturtmuş diyebiliriz.

Şimdiye kadar sakin giden bu macera, David’in evinin basılmasıyla karmaşıklaşıyor. Eve gelen bir örgüt bu yapılanın doğanın düzenine karşı gelmek olduğunu savunarak, David’in robotunu ve gerçek ailesini vahşice katlediyorlar. Bu yaşanılan trajediden sonra, görevinin bitmesine daha dört yıl süre kalan David depresyona giriyor. Cliff, meslektaşına yardımcı olabilmek için aslında çok iyi niyetli bir teklif sunsa da işler karışıyor. Tam olarak bölümün bu sahnelerinde, işte o özlediğimiz duyguları Black Mirror bize tekrar yaşatıyor! David, Cliff’in teklifini kabul edip künyesini kullanarak yeryüzüne gitmeye ve onun ailesiyle vakit geçirmeye başlıyor.

Hikayenin buradan sonrasında, Aaron Paul’un profesyonel oyunculuğu ön plana çıkıyor. Tek bir bedende iki karakteri, büyük bir başarıyla canlandırıyor. Olan gelişmelerden siz de hikayenin nasıl şekilleneceğini az çok anlamışsınızdır. Ancak burada çok daha önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Black Mirror’ın 5. sezonundaki ‘’Striking Vipers’’ bölümü bize son sahneleriyle, aldatmanın sadece fiziksel olmadığını anlatmaya çalışıyordu. Bu bölümde de benzer bir mesaj var. Bize kalırsa bu mesaj, insanın bedene değil ruha aşık olduğudur. Bu sahnelerdeki duygusallığı ve romantizmi yansıtmak için seçilmiş olan müzik (‘La mer’ – Charles Trenet) bize o ruhu oldukça hissettiriyor.

Zaman ilerledikçe, David ve Cliff’in eşi Lana’nın (Kate Mara) yakınlaşmaya başlaması da bu düşüncenin kanıtıdır. David, Cliff’in bedeninde olmasına rağmen karakteriyle Lana’yı etkilemeye başlar. Şimdiye kadar yalnız ve izole hisseden Lana, David’in yeryüzünde olmasıyla tekrar hayata döner ve onun sanata, kitaplara ve müziğe olan tutkusunu hayranlıkla izler. Bu romantik sahnelerde Lana’ya kızmaktansa, daha çok onu anladığımızı söyleyebiliriz. Tabii hikayenin sonu sürpriz!

Bölüm 4: “MAZEY DAY”

Evet, geldik belki de şimdiye kadar yazdığımız en sert eleştiriye… Kritiğe başlamadan önce Black Mirror yapımcılarına bir soru sormak istiyorum: ‘’NEDEN?’’

Black Mirror’ın 6. Sezonunun dördüncü bölümü olan ‘’Mazey Day’’, paparazzi kültürünün derinliklerine dalıyor ve mahremiyet ihlalinin karanlık, muhtemel sonuçlarıyla bizleri tanıştırıyor. Hikaye, genç bir fotoğrafçı olan ve paparazzilik yapan Bo’nun bir ünlünün gizli fotoğraflarını çekip editörüne satmasıyla başlıyor. Fotoğraflarda, bahsi geçen ünlünün yasak bir ilişki yaşadığının kanıtları bulunuyor. Bu fotoğrafların yayımlanmasıyla, ünlü yıldız sadakatsizliği ifşa olduğu için intihar ediyor ve haliyle ana karakterimiz Bo vicdan azabı çekiyor. Bu olaylar üstüne Bo, etik sebeplerden dolayı mesleğini bırakıyor ve bir kahve dükkanında çalışmaya başlıyor. Bir gün, kendisinden bir süredir haber alınamayan Mazey Day isimli bir ünlünün fotoğrafını çekene 30,000$ ödül verileceğini duymasıyla maceramız tekrar başlıyor. Tabii bu sıralarda, yapım bizi Mazey Day ile de tanıştırıyor.

Mazey’nin yaşadığı karanlık ve korku dolu anlar gayet güzel yansıtılıyor. Atmosferi ve olayın trajikliğini ışık ve efektlerle gayet güzel yansıtmışlar. Böylece, kendisiyle çok rahat empati yapabiliyoruz. Bu sahnelere geçişimizi kolaylaştıran en büyük etmenlerden birisi de şüphesiz ‘Supermassive Black Hole’ şarkısıdır. Bo’nun sahnelerindeki ‘1 Thing’ – Amerie şarkısı da hikayeyi durağanlıktan uzaklaştıran bir detay olmuş

Bo, paraya ihtiyaç duyduğu için ödülü kafasını koyuyor ve araştırmalarına başlıyor. Biraz araştırdıktan sonra Bo, Mazey Day’in bir yapımcının evinde kaldığını öğreniyor. Bo, ısrarlı takibinin üzerine Mazey Day’in arabasını takip etmeye başlıyor ancak bu takibi o kadar bariz yapıyor ki, yarı yolda arabadaki şoför ona engel oluyor.

Bo, bir şekilde tekrar takip etmeye başlıyor ve geceye doğru etrafı olayı duyup gelen başka paparazzilerle doluyor. İşte tüm saçmalık buradan sonra başlıyor. Olaylar nasıl oluyorsa birden kurt adam filmine bağlıyor. Evet, yanlış duymadınız. Bu bölüm bir kurt adam bölümüydü. Sanki Black Mirror, sektör değiştirmek istiyormuş da bu sezonla, özellikle de bu bölümle bizi buna hazırlıyormuş gibi hissetmemek elde değil.

Bu bölüm tamamen hayal kırıklığı olmakla birlikte yine de bir Black Mirror sever olarak herkesin izleyeceğinden şüphe yok. Keyifli seyirler, mümkünse(!)

Bölüm 5: ‘’DEMON 79’’

Evet, geldik Black Mirror’ın 6. Sezonunun final bölümü olan ‘’Demon 79’’ bölümüne!

Hikayemiz 1970’lerin sonlarına doğru, Kuzey İngiltere’de geçmektedir. Utangaç Needa lüks bir ayakkabı mağazasında Hintli bir satış danışmanıdır. İngiltere’de tek başına, yalnız ve sıradan bir hayat sürmektedir. Ne yazık ki, ırkçılığın fazla olduğu bir dönemdedir ve bu ırkçılık iş yerinde bile etkisini göstermektedir.

Çalıştığı yerde meslektaşı tarafından küçümsenir, patronu tarafından azarlanırken, dışarıda da tacizlere uğramaktadır. Hatta, yabancı uyruklu olduğu için kapısının önüne grafiti ile işaret bile yapılmıştır. Bu sahneler hayatın tüm gerçekliği bir duvar gibi yüzümüze çarpıyor. Needa’nın bu tarz ırkçı davranışlara karşı nasıl hissettiğini, mizah dolu sahnelerle anlatmaları gerçekten çok akıllıcaydı.

Hikaye, oldukça sıradan, yavaş ve politik giderken bu durum Needa’nın iş yerindeki bodruma inmesiyle değişiyor. Yemeğinin koku yaptığı gerekçesiyle, patronu Needa’ya bodrum katında yemek yemesini söylüyor. Ana karakterimiz bodrum katına iniyor. Ortam oldukça ürpertici, her yerde eski, çıplak mankenler duruyor. Bizler ekran başında heyecanla beklerken, tam hiçbir olay çıkmayacakmış gibi geldiğinde Needa bir çekmece görüyor ve tabii ki çekmeceyi açıyor.

Çekmecenin içinden üzerinde tuhaf deseni olan bir tılsım ve bir sürü eski gazete kesitleri buluyor. Tılsımı çantasına atıp yukarı çıkıyor ve evine gidiyor. İşler tam da buradan sonra karışıyor! Needa tılsımı çıkarıyor ve onun konuştuğunu fark etmesiyle, yapması gerekenleri öğrenmesi bir oluyor. İlk başlarda delirdiğini düşünse de olanların gerçek olduğunu anlıyor. Artık Needa için geri dönüş yolu yok.

Tılsımın içinden çıkan İblis, Needa’ya görevlerini anlatıyor. Görevler herhangi bir iyi insan için oldukça zor hatta imkansız bir sorumluluk. Ancak tüm insanların hayatını söz konusu yapan olaylardan dolayı, utangaç Needa’mız İblis’in söylediklerini yapmaya karar veriyor.

Bu bölümü diğer iblisli korku filmlerinden ayıran en büyük özellikler, olaylara olan politik bakış ve mizahi anlatım. Siz hiç Boney M. Solisti Bobby Farrel şeklinde iblis gördünüz mü? Tam olarak iblis demeye bile diliniz varmayacak eminim! Ve tabii ki Boney M.’den ‘Rasputin’ şarkısını bize dinletmeyi ihmal etmediler. Ayrıca 6. Sezonun, bu bölümünde diğer bölümlere oranla daha fazla müzik ve ses efekti kullanılıyor. Bu müzikleri sizler için yazımızın altında ekledik!

Black Mirror ile yine çok bir bağlantısı olmasa da bu bölüm izlemeye değer. Korku filmi, bilim kurgu, komedi türleri arasında kararsız kalırsanız, açın ve izleyin derim. Ayrıca bu bölümü izlerken biraz dikkatli olmanızı öneririm, eski bölümlerden birçok kesit var. Bakalım yakalayabilecek misiniz?

Demon 79 Bölüm Müzikleri:
• Bright Eyes’ – Art Garfunkel
• ‘Rasputin’ – Boney M
• I Don’t Like Mondays’ – The Boomtown Rats
• ‘Hit Me With Your Rhythm Stick’ – Ian Dury and The Blockheads
• ‘When I Need You’ – Leo Sayer
• ‘Ma Baker’- Boney M
• ‘One Step Beyond’ – Madness
• ‘Gangters’- The Specials
• ‘Tip Toes’- Madness
• ‘Lucky Number’ – Lene Lovich

BİZE GÖRE FAVORİ BÖLÜM SIRALAMASI ŞU ŞEKİLDE;
1. Beyond the Sea
2. Joan is Awful
3. Loch Henry
4. Demon 79
5. Mazey Day

Black Mirror 6. Sezon: Teknolojinin Ötesinde

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...