Anasayfa Köşe Yazıları28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Günlükleri

28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Günlükleri

Yazar: Aybüke Çam
28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Günlükleri

27.05.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğüm;

28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin açılış gecesinden herkese merhabalar… Öncelikle biraz kendimi tanıtıp bu günlerin amacından ve ardından açılış gecesinin nasıl geçtiğinden bahsedeceğim. Ben Aybüke, festivalde gönüllüyüm ve bu benim ikinci yılım. Bu sene basın ekibindeyim. Festivalin her gününe katılacak biri olarak festivali nasıl deneyimlediğimi, etraftan neler duyduğumu, izleyicilerin ve konukların bu deneyimi nasıl yaşadığına ilişkin gözlemlerimi ve etkileşimlerimi yazacağım. Bir nevi sosyal bilimlerdeki gibi katılımcı gözlem yapacağımı söyleyebilirim. Ancak bunu bir araştırma amacıyla değil, bir gözlem ve deneyim amacıyla, kendim de bu sahanın içinden biri olarak yapıyorum. Kısacası kendim ne gördüysem, ne izlediysem, ne hissettiysem onu yazacağım. Filmler için inceleme yazıları daha sonra basın ekibi tarafından Uçan Süpürge Vakfı’nın kanallarından yayınlanacağı için bu günlükte inceleme yazılarına yer vermedim. Okuyacağınız yazılar, kamuya açık bir festival günlüğüdür.

Açılış gecesinde Opera’nın merdiven korkuluklarında bugüne kadar düzenlenen tüm Uçan Süpürge festivallerinin afişleri yer alıyordu. İçerisi yavaş yavaş dolmaya başlarken gelen konuklarımızla sohbet etmeye, tanışmaya başladım. Basın konuklarımız için yerlerin ayarlandığından emin olduk. Festivalin sadık ve güler yüzlü sunucuları Şenay Gürler’e ve Yetkin Dikinciler’e gelir gelmez selam verdim. İkisi de çok sevdiğim oyunculardı. Yakından tanıdıkça, iletişim kurdukça bir o kadar da tatlı insanlar olduklarını gördüm. Provalar gerçekleşti. Salon bir anda doldu ve ben hangi köşeye bakacağımı şaşırmış durumdaydım. Ne tarafa baksam ekranda daha önce izlediğim ya da kamera arkasında simalarını ve isimlerini bildiğim kişiler vardı. Gecenin ödülleri verilmeden önce sahneye SesVerSus A Capella grubu çıktı ve seçtikleri şarkılarla bizleri ödül coşkusuna hazırladılar. Ardından ödüller bir bir sahiplerini bulmaya başladı. İki senedir gözlemlediğim kadarıyla ödül veren kişiler, ödül alanların hayatlarına temas etmiş, onlarla güzel anıları olan kıymetli insanlar oluyor. Bu sene de bu ödül alan ve ödül veren ikiliğinde en güzel an, Bilge Olgaç Onur Ödülü’nün sahiplerinden biri olan Bennu Yıldırımlar’ın ödülünü kızı Ada Yarar’dan almasıydı. Kendisinin, kızının geleceğinden haberi yoktu; biletleri ve transferleri buna göre ayarlanmıştı. Sahnede böyle bir sürprizi yaşamak Bennu Yıldırımlar’ı çok şaşırttı ve bir o kadar da mutlu etti. Gecenin kapanışında Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun kadın sanatçıları sahne aldı. Tüm konuklar ve Uçan Süpürge ekibi olarak sahnede “Kadınlar Vardır” şarkısını söyleyerek geceyi kapattık. Bugünden elveda, asıl festival yarın başlıyor…

28.05.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğü;

Bugünlerde Kült’ün girişini bulmak kolaylaştı. Kapının önünde küçük küçük yuvarlaklar ve bazıları büyük, birbirine eklemlenmiş yuvarlaklar… Yanlarından geçerken duyulan yönetmen isimleri, film isimleri, beğeniler, gerçekle bağdaştırmalar; hepsinin geldiği yer festivalin kalbi. Fuaye alanı dediğimiz şey sadece salonla sınırlı kalmamalı; Kült’ün merdivenlerinden kendinizi dışarıya attığınız an karşınıza çıkan bu halkalar, fuaye alanının bel kemiğini oluşturuyor diyebilirim. Bu halkalar, çeşitlilikleri ve bir aradalık duygusuyla festival heyecanını ortak bir paydada paylaşmaları etrafında şekilleniyor. Çok şık insanlar gördüğümü hatırlıyorum; benliklerini tarzıyla yansıtan ve fotoğraflarını çekmemenin bir seçenek olmadığı insanlar… Diğer yandan alana gelen oyuncular ve yönetmenler, söyleşileri öncesi ve sonrası salonlara selam verdiler. Salona geçmeden önce Kült’ün orta alanında birileri sohbet ederken fotoğraflarını çekmek niyetindeydim. Fotoğrafını çektiğim kişilerin Kısa Film Seçkisindeki yönetmenler ve senaristler olduğunu fark ettim. “Mükemmel” filmi yönetmeni Ece Dizdar ve “Dilan Hakkında Konuşmalıyız” ekibinden Umut Şilan Oğurlu (yönetmeni, senaristi) ve Mislina Bağrıyanık (senaristi, oyuncusu) kadrajıma denk geldiler. Sohbet halkalarına dahil olmuşlar ve izleyicileriyle, filmleri ekranda gösterilmeden önce birebir sıcak bağlar kurmuşlardı.

Umut Şilan Uğurlu, Mislina Bağrıyanık, Ece Dizdar /Fotoğraf: Aybüke Çam

Umut Şilan Uğurlu, Mislina Bağrıyanık, Ece Dizdar / Fotoğraf: Aybüke Çam

İlk günde bana düşen, gözlem yapmak ve fotoğraf çekmekti. Bugün akışta bir gündü ve her yeni gösterimde o heyecan, gelen konuklarla birlikte sıfırlanıp yenilendi. Gönüllü ekip arkadaşlarımla burada kaynaşma fırsatı buldum. Danışma masasındaki ekip arkadaşlarımız oldukça güler yüzlüydü; broşürleri katlamaya, yardımcı olmaya hazır ve nazır görünüyorlardı. Basın ekibi -benim de içlerinde bulunduğum- küçük toplantılar yapıp gösterimleri takip etti, günlük ve haftalık iş bölümünü planladı. Salon girişlerinde duran güler yüzlü arkadaşlarımızı es geçmek istemiyorum. Gönüllü ekibi bir yana, Kült ekibi de güler yüzüyle festivale ev sahipliği yaptıkları için mutlu görünüyorlardı.

Ankara’nın tanıdık simalarını da aramızda gördüğümüz bir gündü. Devlet Tiyatrosu’nun yetenekli oyuncusu Sevgili Gökhan Kutum, festivalin ruhu üstüne sinmiş bir halde gösterime geldi. Festivalde ilk yılı olması ve bu denk geliş beni oldukça mutlu etti. Yakalamışken hemen fotoğrafını çektim. Kendisinin “Dr. Jekyll ve Bay Hyde” oyununu izleme fırsatım olmuştu.

Gökhan Kutum /Fotoğraf: Aybüke Çam

Gökhan Kutum / Fotoğraf: Aybüke Çam

CKM’de film gösterimi öncesinde oyuncu ve aynı zamanda Etimesgut Belediye Başkanı olan Sayın Erdal Beşikçioğlu, odasında gelen konukları ağırladı. Sonrasında Etimesgut izleyicileri, gelen ünlü konuklarla bir araya geldi. Ece Dizdar’ın yönettiği “Mükemmel” filminin gösterimi ve ardından söyleşisi gerçekleşti. Panel başlangıcında Sayın Erdal Beşikçioğlu ile Uçan Süpürge Vakfı Başkanı Sayın Halime Güner, sahnenin açılışını birlikte yaptılar. “Benzersiz Kadınlar Benzersiz Hikâyelerini Anlatıyor” paneli, tam olarak isminin hakkını verdi. Panel, Zeynep Atakan’ın moderatörlüğünde gerçekleşirken panele katılanlar Bennu Yıldırımlar, Biket İlhan, Burcu Kara, Ece Dizdar, Eylem Kaftan, Harika Uygur, Lale Mansur, Şenay Gürler ve Ümran Safter’di. Gerçekten de birbirinden benzersiz hikâyeleri duyduğumuz bir gündü. Şunu söyleyebilirim ki bu başarılı kadınların neredeyse hiçbirinin hayatı tek bir çizgide ilerlememişti. Birçoğu farklı zorluklarla karşılaşmış ancak yürümek istedikleri yoldan vazgeçmemişlerdi. Bu, benim de içlerinde bulunduğum 20’li yaşlarının ortasındaki genç kadınlar için oldukça ilham vericiydi. Dönüp salona baktığımda da gözleri parlayan ve bu hikâyelere hayatlarının kıyısından bucağından değen insanlar olduğunu gördüm. Sevgili Festival Günlüğüm, ilk gün için elveda…

Fotoğraf: Hazal Çelebi

Fotoğraf: Hazal Çelebi

29.05.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğü;

Festivalin ikinci günü benim için henüz salona uğramadan başladı. Metroda bisikletli bir kadın, benim Uçan Süpürge rozetimi gördü ve heyecanlı bir şekilde yanıma geldi. Kendileri Pedallayan Kadınlar’dan Elif Hanım’mış. Geçmiş yıllarda festivalde görev almış, festival açılışlarına “Pedallayan Kadınlar” adı altında bisikletiyle gelmiş. Akşamki gösterimlere bileti olduğunu da ekledi. Metronun içi bir an, kız neşesiyle karışık festival neşesiyle doldu.

Salona geldiğimdeyse fuaye alanından biraz uzaklaşarak salonların içine, filmlere ve sonrasındaki tepkilere hâkim olduğum bir gündü. “My Stolen Planet” filmine girdim. Danışmadaki arkadaşlardan aldığım bilgiye göre bu filmin hem satılan biletleri hem de açık biletleri tükenmişti. Gerçekten de salon dopdoluydu. Film, Trafik ve Kısa Film Program Sorumlusu Sevgili Dalım’ın da “yer bulursanız mutlaka izleyin” dediği bir filmdi. “My Stolen Planet” boyunca ve sonunda gözyaşlarımı saklamaya ve silmeye çalıştım. Filmin çıkışında çoğu kişi salonu hemen terk edemedi çünkü bu gerçeklik birçoğumuzu dağıtmıştı. Dışarıya çıkınca ufak çaplı bir kamuoyu yoklaması yaptığımda filmin çok beğenildiğini gördüm. Hatta basın konuklarımızdan bir tanesi ile uzun bir sohbet etme fırsatım oldu ve filmin onu çok etkilediğini söyledi. Açıkçası bugünüm, filmler izleyip sonrasında film kritiği yaparak geçti.

Fuaye alanına baktığımda ise çok tatlı eski bir dostu gördüm. Uçan Süpürge’nin geçen seneki festival afişini yapan sevgili Aslı Alpar, tüm tatlılığıyla ve güler yüzüyle filmleri izlemeye gelmişti. Biraz sohbet edip hasret giderdik. Süpürge’ye yolu denk gelenlerin bir şekilde kopamadığını düşünüyorum.

Fotoğraf: Aybüke Çam

Fotoğraf: Aybüke Çam

“The Nature of Invisible Things” ve “Su Yüzü” filmlerini de izleyerek günü kapatmış oldum. “Su Yüzü” filminin gösterimi, jürinin katılımıyla gerçekleşti. Filmin sonunda yapılan söyleşi ile bugünü de kapatmış bulunduk. Diyebilirim ki izlediğim üç filmin ikisinde ağladım ve bana oldukça dokundular. Konsept her ne kadar “benzersiz kadınlar, benzersiz hikâyeler” olsa da benzersiz olduğumuz kadar benzeyen hayatlarımızı görmek biz kadınlar için bir çıkış noktası. Özelde yaşadığımız her şeyin genelde bir karşılığının olması ya da o deneyimin farklı versiyonlarıyla var olması, bizi ve mücadelemizi yalnız hissettirmiyor. Bugüne de veda ediyorum…

30.05.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğüm:

Bugün festivalin en kalabalık günlerinden biriydi. “Buzlar Kraliçesi”, “Kara Kutu Günlükleri”, “Biz Radyoyu Çok Sevdik”, “Boşluktaki Bedenler”, “Su Yüzü” günün filmleri arasındaydı. Alanda çok kalamadığım ama fotoğrafların elime ulaştığı bir gündü. “Gündüz Apollon Gece Athena”nın son seansta gösterimi ve söyleşisi gerçekleşti; yarınki gösterime kesinlikle katılmayı düşünüyorum. Ekip arkadaşlarım, film ekibiyle röportaj yapma fırsatı bulmuşlar. Önümüzdeki günlerde röportaja Uçan Süpürge’nin sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz. Bugünden elveda… (Ekibin ulaştırdığı fotoğrafları günlüğüme eklemek istedim.)

Fotoğraf: İlknur Demirkapı

Fotoğraf: İlknur Demirkapı

31.05.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğüm;

Dördüncü günden merhabalar. Güne “Biz Radyoyu Çok Sevdik” paneliyle başladım. Nazan Haydari ve Cem Hakverdi eşliğinde gerçekleşen panelin, filmi izleme fırsatı bulamamış birine bile birçok şey kattığını söyleyebilirim. İkisinin de akademisyen kimliğiyle harmanlanan sözlü tarih anlatısının belgesele dönüşmesi oldukça etkileyiciydi. Panel sonunda tek istediğim belgeseli izlemekti. Sözlü tarih çalışmalarının hem araştırmacıyı hem de katılımcıyı değiştirip dönüştürdüğünü ve iyileştirdiğini daha önce okumuştum. Paul Thompson’ın “Geçmişin Sesi” isimli kitabında bu iyileştiricilikten, araştırmanın bir çıktısı olarak bahsediliyordu. Fakat bunu kanlı canlı görmek bambaşkaydı. Gerek akademik çalışmalarda gerekse hayatımızda yazılı kültürün sözlü kültüre tahakkümü inceden inceye sızmış durumdayken, sinemanın da anlama, empati kurma ve deneyim aktarımı açısından yazılı kültüre galip geldiğini düşünmeye başlıyorum. Panel sonunda sözlü tarihin iyileştirici olmasını Cem Hakverdi çok güzel cümlelerle anlattı. Cem Hakverdi’nin söylediğine göre, bu belgeseldeki kadınların çoğunun ifade ettiği şeyin, hayatımızın bir döneminde yaşayıp bitirdiğimiz iyi kötü günlerin bir yerlerde bizden sonra da bilinecek olmasının, katılımcılar açısından sarıp sarmalayıcı bir yön taşımasıydı.

Cem Hakverdi ve Nazan Haydari / Fotoğraf: Esin Kahraman

Cem Hakverdi ve Nazan Haydari / Fotoğraf: Esin Kahraman

Fuaye alanında dolaşırken festival basın ekibinin “Beş Soruda Festival” içeriği hazırladığına şahit oldum. Heyecanlı ekip arkadaşlarım çokça röportaj yaptı. Önümüzdeki günlerde Uçan Süpürge’nin sosyal medya hesaplarından bu paylaşımları görebilirsiniz.

“Üçüncü Gurbet” filmine girdim; film beni derinden etkiledi. Geri kalan iki kısa filme devam edemedim. Böyle bir gerçekliğin bu kadar yalın bir şekilde, olayı yaşayanların birincil ağzından aktarılmasıyla çok etkileyici bir iş yapılmış. Film sonrası söyleşide izleyicilerden birinin, teknik açıdan “kılçıksız bir iş yapmışsınız, emeğinize sağlık” demesi, filmin yönetmeni olan Mediha Güzelgün’ü oldukça mutlu etti.

Mediha Güzelgün / Fotoğraf: Aybüke Çam

Mediha Güzelgün / Fotoğraf: Aybüke Çam

Söyleşi çıkışında Anadolu Üniversitesi’nde doktora yapan Sayın Selvi Ece Dugan ile tanıştım. Kendisi, aktivizm alanı olarak hak odaklı film festivallerinin incelenmesi üzerine bir doktora tezi araştırması yürütüyormuş. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’ni de bu bağlamda sahalarından bir tanesi olarak araştırmaya başladığını anlattı. Onunla küçük bir röportaj yapma, sonrasında da biraz sohbet etme fırsatı buldum. Araştırmasında başarılar diliyorum. Bugün de benzersiz bir kadınla daha tanışmış oldum.

Selvi Ece Dugan / Fotoğraf: Aybüke Çam

Selvi Ece Dugan / Fotoğraf: Aybüke Çam

Günün son filmi olarak “Gündüz Apollon Gece Athena”yı izledim ve sonrasında söyleşisine katıldım. Film, 37. Tokyo Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülüne layık görülmüş. Saat on ikiye gelirken yağmurlu bir Ankara akşamında film ekibinin katılımıyla söyleşiyi gerçekleştirdik. Film içindeki, günümüzden bakılan tarihi doku bizleri farklı gerçekliklere yüzdürdü.

Gündüz Apollon Gece Athena Film Ekibi / Fotoğraf: Aybüke Çam

Gündüz Apollon Gece Athena Film Ekibi / Fotoğraf: Aybüke Çam

01.06.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğüm;

Beşinci günden herkese merhabalar. Bugüne bir panelle başladım. “Korkutan Değişim: Body Horror” paneli, festival danışmanı Alin Taşçıyan moderatörlüğünde gerçekleşti. Panel konuşmacıları yönetmen Çiğdem Vitrinel ve psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci’ydi. Panelde “Body Horror” türünün izlenmesi zor olsa da feminist bir perspektifle bir mücadele alanına dönüşebileceğinden söz edildi. Vitrinel, “Kadın bedeni üzerindeki toplumsal baskı, bu türle çok güçlü bir şekilde anlatılabiliyor,” dedi.

Bengi Semerci, Alin Taşciyan, Çiğdem Vitrinel / Fotoğraf: Esin Kahraman

Bengi Semerci, Alin Taşçıyan, Çiğdem Vitrinel / Fotoğraf: Esin Kahraman

Basın ekibi olarak Kült’ün üst katını festival süresince çalışma ve toplantı alanı olarak kullandık. Bugün sanırım en kalabalık toplantı günlerimizden biriydi. Bülten için gerekenler, fotoğraflar, günlük, film takibi ve röportaj için görev dağılımı yapıldı. Masamız üst katta olsa da çoğumuzun bir an önce aşağıya inmek için can attığını söyleyebilirim. Filmleri izlemek, gelenlerle film kritiği yapmak ya da bazen öylece bir yere oturup etrafı izlemek… Aslında en büyük kalabalık, gösterimlerden on-on beş dakika önce yaşanıyor: bir önceki filmden çıkanlar, sonraki seansa gelenler ya da her ikisi için de burada olanların bir aradalığı. Böyle bir yoğunluğun ardından seans başladığında muazzam bir sakinlik çöküyordu. Etrafta görevli kişilerin sessiz sohbetlerinden başka bir şey kalmıyordu; bazen de salonlardan gelen sesler bu sessizliğe eşlik ediyordu.

Basın Ekibi / Fotoğraf: Esin Kahraman

Basın Ekibi / Fotoğraf: Esin Kahraman

Bugün bir film izleme fırsatım oldu. Filmlere dair inceleme ve yorumları detaylandırmak istemiyorum, sadece bende ve salonda bıraktığı izlenimi aktarıyorum. Çünkü film incelemesi yazan arkadaşlarımız, bunları önümüzdeki günlerde detaylı olarak paylaşacak. Kendi deneyimlerime dönecek olursam, bugün “Vermiglio” filmini izledim. Festivalde izlediğim, görece sakin tempolu filmlerden biriydi. Konusu bir yana, filmin renkleri beni oldukça sakinleştirdi diyebilirim. Bugünü bir film, bir panel ve ekibimizi anlatarak kapatıyorum. Gece son seansa kadar sinemada kalmak, ardından Büklüm’den Kızılay’a yürümek, tüm günü düşünmek için güzel bir fırsat. Bugünden de elveda…

02.06.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğüm;

Altıncı günden merhabalar. Güne “Dreamers” filmiyle başladım. “Dreamers”ı izlediğimde coşkulu bir film olduğunu salondan çıktıktan sonra bile hissettim. Film sonrasında yönetmen ve senarist Joy Gharoro-Akpojotor ile söyleşi gerçekleşti. Söyleşiden anladığım kadarıyla film, salondakileri de çok etkilemişti; gösterilen mücadele, kültürel sembollerle bezenmişti. Salondan çıktıktan kısa bir süre sonra Joy’u, arkadaşlarımızdan birine fal baktırırken gördüm. Diğer yandan Joy’un kebap yemeyi merak ettiğini ve sonrasında da deneyimlediğine ilişkin bilgiler aldım. Kendisi, kültüre önem veren ve farklı kültürlerdeki deneyimlere açık birisi olarak görünüyordu.

Joy / Fotoğraf: Mina Gecer

Joy / Fotoğraf: Mina Gecer

Kısa Film Seçkisi 2’yi izledim. Filmler su gibi akıp gitti. Tuana Simin Günay (“Dank”), Melisa Kenanoğlu ve Esra Ronabar (“Hatırladıkların”), Cansu Baydar (“Neredeyse Kesinlikle Yanlış”), Ecre Begüm Bayrak (“Kurtlar”), Tuğçe Taşer (“Başını Dik Tut”) katılımlarıyla söyleşi gerçekleşti. Gösterilen bir diğer film “Günaydın Anne”ydi. Söyleşide öylesine güzel bir ortam vardı ki betimlemek zordu. İzleyiciler filmlere dair yorumlarının yanı sıra benzer deneyimlerini de paylaşmaya başladılar. Kendimi, feminist literatürde geçen bilinç yükseltme toplantılarından birinde hissettim. Deneyim aktarımı, bilinç yükseltmenin bel kemiğini oluşturur. Sadece bizim başımıza geldiğini düşündüğümüz deneyimlerin, eşitsizliklerin esasında başkalarının da başına geldiğini görmek ve buna ataerkinin sebep olduğunu anlamak için deneyim paylaşımı oldukça önemlidir. İnsanların kendi deneyimlerini paylaşmak için güvende hissettiği bir ortamın oluşmuş olması beni mutlu etti. Film sonrası, filmlerin yönetmenleri ve oyuncuları Kült’ün önünde izleyicileriyle uzun uzun sohbet ettiler.

Fotoğraf: Mina Gecer

Fotoğraf: Mina Gecer

Bugün FIPRESCI jürisinin de fotoğraflarını çekme fırsatım oldu. Gerçekten de hepsi birbirinden neşeli ve enerji dolu kadınlardı; çok eğlendiğim bir çekim oldu.

Adriana Fernandez, Senem Erdine, Bettina Hirsch / Fotoğraf: Aybüke Çam

Adriana Fernandez, Senem Erdine, Bettina Hirsch / Fotoğraf: Aybüke Çam

“Mölnn Mektupları” filminin yönetmeni Martina Priessner, gösterimler için festivale katıldı. Filmlerin ardından söyleşilere katıldı. Henüz filmi izleme fırsatım olmadı ancak en kısa zamanda izlemek için listeme eklediğimi belirterek bugüne de elveda diyorum…

03.06.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğüm;

Festivalin yedinci gününden merhabalar. FIPRESCI jürisinin kazanan filmi, akşam ödülüne kavuştu. Asıl kapanış gecesi ve kokteyl bu gece gerçekleşti. Seyircilerin oyları ile kazanan film ise yarın açıklanacak. Bugüne “Don’t Cry, Butterfly” filmini izleyerek başladım. Filmin fazlasıyla sembolizm içerdiğini söyleyebilirim ama heyecanı bol bir görsel şölen izlediğimizi düşünüyorum. Festival yarın da devam edecek olsa da büyük vedalaşmaları bugün yaptığımızı düşünüyorum. Bu sene festivalin tadını doya doya çıkardım. Günün ilk gösteriminden son gösterimin bitimine kadar salonda olmak, işin mutfağını görmemi sağladı. Çoğunlukla fotoğraf çektiğim, film izlediğim ve insanlarla bolca iletişimde olduğum bir süreci geride bıraktığım için bir yanım buruk. Festivalde ikinci yılımı sonlandırırken bu günlükleri yazıyor olmak, bu seneki festivale daha farklı bir gözle bakmamı sağladı. Etrafa fazlasıyla nostaljik baktığımı söyleyebilirim. Bu sene Uçan Süpürge Basın Ekibi sorumlumuz ve ekip arkadaşım Meziyet Yıldız sayesinde istediğimiz çoğu filmi izleme fırsatı bulduk. Bizlere böyle güzel bir alan oluşturan kendisine emekleri için çok teşekkür ederim. Bu süreçte birlikte çalıştığım arkadaşlarıma ve kıyısından köşesinden ruhlarımızın birbirine dokunduğu herkese kocaman bir “iyi ki” diyorum…

Festivaldeki filmler genel anlamda izlemesi ve sonrasında sindirmesi kolay filmler değildi. Çünkü bahsedilen konular kolay konular değildi. Benzersiz hayatlar için mücadele etmek, benzersiz bedelleri de beraberinde getiriyordu. Walter Benjamin, kendi hayatlarımızdan, acılarımızdan, sıkıcı hayatlarımızdan kaçmak için sinemanın muazzam bir alan olduğunu söylüyordu. Bu fikri benimsiyorum ve bunun, kadın filmleri festivali seçkisi özelinde farklı bir bakışla yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. Farkına varmadığımız, görmediğimiz eşitsizlikleri gözümüze sokan, kendi ezbere bildiğimiz hayatlardan bizi çekip çıkaran ve kafamızı farklı gerçekliklere çeviren bir film seçkisini geride bıraktık. Bazı filmleri izlemek oldukça sancılıydı, bazılarını izlemek ise yaralarımıza basılan tuzları süpürdü. Kimisi korkularımızla yüzleştirdi, kimisi tarihle, kimisi hiç bilmediklerimizle…

Kapanış töreninde salon doluydu. Basın sponsorlarımız bizi yalnız bırakmadı. Herkesin gözü FIPRESCI jürisinin üzerindeydi. Kazanan film açıklanmadan önce Uçan Süpürge Vakfı Başkanı Halime Güner, konuşmasında içimizde uçan kelebeklerden söz etti. Sponsorlara plaket takdimi gerçekleşti. Ve jüri, kararını bildirmek üzere sahneye çıktı. Bettina Hirsch’in elinde kazanan filmin yazılı olduğu belge vardı; kendisi bizlere sataşarak belgeyi seyircilere çevirip geri kapattı. Salon, heyecan doruktayken tebessümlerle doldu. “Gündüz Apollon Gece Athena” filmi, jüri tarafından kazanan film seçildi. Ödül takdimi sonrası gönüllü ekibimiz de sahneye çağrıldı. Bizlere de katılım sertifikalarımızı verdiler ve gelenekselleşen şarkımız “Kadınlar Vardır” eşliğinde sahneyi ve salonu kapattık. Konuklar ve izleyiciler için alt katta kokteyl gerçekleşti. Son seansta kazanan film tekrar gösterildi. Oldukça keyifli bir kapanış oldu. Bugünden de elveda…

FIPRESCI Jürisi / Ekip

FIPRESCI Jürisi / Ekip

04.06.25 Sevgili Uçan Süpürge Günlüğüm;

Festivalin sekizinci ve son gününden merhabalar… “Ben Göremediğimde Gözlerim Ol” atölyesine katılamadım ancak fotoğrafları arkadaşlarım iletti; kendileri için oldukça eğlenceli ve iyileştirici bir etkinlik olduğunu da ifade ettiler.

Etraf sakinlemiş olsa da salonların dolu olduğu bir gündü. Bugün seyirci oylamasını kazanan filmi izledim. Kazanan film, “Kara Kutu Günlükleri” oldu. Festival boyunca izlerken en çok gerildiğim filmlerden biriydi. Filmi izlerken tecavüz konusuna dair aklımda bazı satırlar yankılandı. Sylvia Walby’nin “Patriyarka Kuramı” kitabında Brownmiller (1976), tecavüzün, erkeklerin kadınlar üzerindeki toplumsal denetiminin bir biçimi olduğunu ileri sürer. “Tüm erkekler tecavüz etmezler ancak gerçek şu ki bazıları, tüm kadınları tedirgin edecek şekilde bunu yaparlar,” diye ifade ediyor. Bu satırlar eşliğinde filme dönüp baktığımda neden bu kadar gergin bir biçimde izlediğimi/izlediğimizi anlayabiliyorum. Film bittikten sonra salondan çıktığımda festival afişlerinin toplanmış, masalarımızın kaldırılmış olduğunu gördüm. Bu, iç burkan bir andı. Çokça ettiğim vedaların sonuna geldim bu günlükte de. Bu senelik elveda…

28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Günlükleri

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...