27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Neler İzleyeceğiz?
9-16 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali‘ne sayılı günler kaldı. “Daha Fazlası, Daha Azı Değil: Sen Uçuşu Hatırla!” temasıyla bu yıl izleyicilerle buluşacak olan festivalde bir hafta boyunca birbirinden değerli filmleri izleme şansı bulacağız. Kült Kavaklıdere’de gerçekleştirilecek olan festivalin biletlerine BiletiniAl üzerinden ulaşabilirsiniz.
Şimdiyse gelelim 27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde neler izleyeceğimize. İşte sinemaseverleri bekleyen filmler:
Sultana’s Dream
Yön: Isabel Herguera
Süre: 87′
Otuz yaşındaki İspanyol animasyon yönetmeni Inés, Hindistanlı sevgilisi Àmàr’dan ayrılmak için Ahmedabad’a gider. Hayal kurmakta zorlanan ve yolunu kaybetmiş olduğunu hisseden Inés tesadüfen girdiği bir kitapçıda 1905’te yazılmış, kadınlar tarafından yönetilen hayali bir ülkeyi anlatan Sultan’ın Rüyası adlı kitabı keşfeder. Bu klasik feminist ütopya edebiyatı örneğinden ve kitabın Müslüman feminist yazarı Begum Rokeya Hossain’den etkilenen Inés, yazarın ve anlattığı ütopik kadınlar ülkesinin izini bulmak amacıyla Hindistan’da yolculuk etmeye karar verir. Inés’le Rokeya Hossain’in hikâyeleri o andan itibaren paralel ilerlemeye başlar.
Sisterhood
Yön: Nora el Hourch
Süre: 100′
Farklı sosyal ve kültürel geçmişlerden gelen on beş yaşındaki Amina, Djeneba ve Zineb çocukluklarından beri çok yakın arkadaştır. Ağabeyinin en yakın arkadaşı Zineb’i taciz etmeye başlayınca, Amina onu durdurmak için itibarını zedeleyecek bir ifşa videosunu sosyal medyada paylaşmaya karar verir fakat videonun onu tehlikeye atmanın yanında arkadaşlarıyla arasını bozacağını tahmin edemez. Bu olay, üç yakın arkadaş arasındaki ırk, sınıf ve kültürel imtiyaz farklarını ortaya serecektir. Tehditler karşısında videoyu internetten silmek veya mücadeleye devam etmek arasında seçim yapmak zorunda kalırlar.
Bye Bye Tiberias
Yön: Lina Soualem
Süre: 82′
Hiyam Abbas, yirmili yaşlarının başında Avrupa’da bir aktris olma hayalinin peşinde doğduğu Filistin köyünden ayrılır. Geride annesini, ninesini ve yedi kızkardeşini bırakır. Otuz yıl sonra, yönetmen kızı Line annesiyle birlikte köye dönüp ilk defa annesinin cüretkâr tercihlerini, sürgüne gitme seçimini sorgular ve ailenin kadınlarının hayatlarını nasıl etkilediğini inceler. Geçmişle bugün arasında gidip gelen film güncel imgeleri, doksanlardan kalma aile kayıtlarını ve tarih arşivlerini bir araya getirerek dört kuşak Filistin kadınının sürgüne, yerinden edilmişliğe ve düş kırıklıklarına rağmen hikâyelerini ve miraslarını canlı tutmayı nasıl başardığını anlatıyor.
Seven Winters in Tehran
Yön: Steffi Niederzoll
Süre: 96′
Tahran, 7 Temmuz 2007: 19 yaşındaki Reyhaneh Jabbari’nin yeni bir müşteriyle iş görüşmesine gitmesi gerekmektedir. Sıradan görünen görüşme hayatını geri dönülmez bir şekilde değiştirecektir. Görüştüğü erkeğin tecavüz amaçlı saldırısına uğrayınca kendini korumak için adamı bıçaklar. Aynı gün cinayet suçuyla tutuklanır. Mahkemesi idam cezasıyla sonuçlanır. Film Reyhaneh’in ailesi tarafından sağlanan kişisel ve bazıları gizlice çekilmiş videolar, şahitlerin anlattıkları ve Reyhaneh’in hapisten yazdığı mektuplar aracılığıyla İran sınırları ötesinde bile bir kadın hakları ve direniş sembolüne dönüşen bir kadının kaderinin izlerini sürüyor.
Tiger Stripes
Yön: Amanda Nell Eu
Süre: 95′
On iki yaşındaki Zaffan isyankâr ve gamsız bir çocuktur ama ergenlikle birlikte bedeninde korkunç değişimler olduğunu fark eder. Okulda normal görünmek için bedenindeki değişimi reddeder ve örtünmeye çalışır. Kaçınılmaz olanı gizleme çabaları boşa çıkar ve durumunu anlayan arkadaşlarının saldırısına uğrar. İçinde yaşadığı topluluk tarafından giderek daha şiddetli biçimde kışkırtılan Zaffan, gerçek benliğine sahip çıkmanın özgürleşmenin tek yolu olduğunu öğrenecektir.
Kayıtsız
Yön: Özlem Çıngırlar
Süre: 83′
Uzun yıllardır Avrupa’da yaşayan tanınmış bir oyuncu olan Nursel, Füruğ Ferruhzad’ı canlandıracağı bir rol için Türkiye’ye döner. Perisa ise karnındaki bebeğin babası Arash’i aramak için bir süreliğine İran’dan Türkiye’ye gelir. Bir yanlış anlaşılma sonucu ikisinin hayatları İstanbul’da, Nursel’in Beyoğlu’ndaki evinde kesişir. Bu kesişim yalnızca iki kadının hayatlarını etkilemekle kalmaz, birden fazla kültürün tek bir akışta şiir ve dayanışma eşliğinde kavuştuğu ortak bir anlatıya, yepyeni bir hikâyeye dönüşür.
My Name is Happy
Yön: Nick Read & Ayşe Toprak
Süre: 82′
Benim Adım Mutlu, on dokuz yaşında televizyondaki bir yetenek yarışmasını kazanıp şöhrete yaklaşan Mutlu Kaya’nın hikâyesini anlatıyor. Yarışmayı kazanmasından günler sonra hayatını bir kadın cinayetinde kaybetmekten son anda kurtulan Mutlu hayatta kalır ama bedeni ağır hasar alır ve beynindeki kurşun çıkarılamaz.
Beş yıl sonra hâlâ iyileşme sürecinde olan Mutlu’nun bakıcısı ve kızkardeşi Dilek erkek arkadaşı tarafından öldürülür. Mutlu tüm fiziksel engellere rağmen annesi Hanım, ablası Songül ve kardeşi Hakan’ın desteğiyle kardeşi Dilek için adalet arayışına başlar ve bir yandan sesini yeniden kazanıp şarkıcılığa devam etmek için mücadele eder.
Toll
Yön: Carolina Markowicz
Süre: 101′
Brezilyalı otoyol gişe görevlisi Suellen aynı zamanda bekâr bir annedir. Ailesini ayakta tutmak için bir hırsız çetesiyle birlikte çalışmaya başlar. Bu süreçte işini sözde asil bir amaç için fazladan yasadışı para toplamak üzere kullanabileceğini fark eder. Para biriktirmekteki amacı oğlunu ünlü bir yabancı rahip tarafından yönetilen pahalı bir eşcinselliği düzeltme atölyesine göndermektir.
The Rye Horn
Yön: Jaione Camborda
Süre: 105′
1971, Franco İspanyası. Galiçya kırsalında yaşayan María doğum yapan kadınlara yardım eder. Başı dertte olan genç bir kadının doğum yapmasına yardımcı olduktan sonra beklenmedik bir şekilde yetkililerden saklanmak, her şeyi geride bırakıp ülkeden kaçmak zorunda kalır.
Eski bir kaçakçı güzergâhından Portekiz’e yaptığı tehlikeli yolculuk sırasında kadın dayanışmasının ne olduğunu öğrenen María yalnız olmadığını, başkalarının yardımıyla sonunda özgürlüğüne kavuşabileceğini öğrenecektir.
Who Do I Belong To
Yön: Meryam Joobeur
Süre: 117′
Aicha, kocası ve en küçük oğluyla birlikte Tunus’un ıssız kuzey bölgesinde bir çiftlikte yaşamaktadır. Aile, büyük oğulları Mehdi ve Amine’nin savaşa katılmaya gitmesinin ardından büyük sıkıntılar içindedir. Mehdi savaşmaya gittiği Suriye’den yanında gizemli ve hamile eşiyle birlikte beklenmedik bir şekilde eve dönünce, tüm köyü yok etmekle tehdit eden bir karanlık ortaya çıkar. Aicha, anne sevgisi ile gerçeği arayışı arasında sıkışıp kalır.
La Chimera
Yön: Alice Rohrwacher
Süre: 130′
1980’ler İtalya kırsalı, Toskana bölgesi. Gizemli bir İngiliz olan Arthur, hapis cezasını tamamlayıp tepelerdeki yıkık dökük evine döner. Tarihi eser hırsızlığını iş edinen bir arkeolog olan Arthur, mezar soygunculuğu yapan gürültücü müzik grubu tombaroli üyeleriyle birlikte Etrüsk hazineleri peşinde muazzam kırları araştırır. Arthur’un amacı sonunda onu ve arkadaşlarını zengin edecek büyük hazineyi bulmaktır; bu onların Kimera’sıdır: Tombaroli üyeleri için Kimera, çalışmadan kolay bir yaşam sürmek anlamına gelir. Arthur’un Kimera’sı yitirdiği aşkı Beniamina’dır. Onu bulmak için görünmez olana meydan okur, her yeri arar, öbür dünyanın mitlere konu olan kapısını bulmak için yeraltına girer. Yaşayanlar ve ölüler, ormanlar ve şehirler, kutlamalar ve yalnızlıklar arasında geçen bu maceralı yolculukta kendi Kimera’larının peşindeki karakterlerin iç içe geçen kaderi ortaya çıkar.
Green Border
Yön: Agnieszka Hollans
Süre: 147′
Orta Asya ve Afrika’dan gelip Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göçmenler, Belarus ve Polonya arasındaki sözde “yeşil sınır”ı oluşturan bataklıklarla dolu tehlikeli ormanlarda, Belarusya’nın diktatörü Aleksandr Lukaşenko’nun kötücül tasarısıyla planlanan jeopolitik krizin ortasında mahsur kalırlar. Avrupa’yı kışkırtmak amacıyla Avrupa Birliği’ne kolay geçiş vaadiyle sınıra yönlendirilen göçmenler görünmez bir savaşın kurbanıdır. Bu gizli savaşın piyonları arasında yer alan genç aktivist Julia, sınır muhafızı Jan ve Suriyeli bir ailenin yolları kesişir.
In The Company of Women
Yön: Silvia Munt
Süre: 95′
1976 yazı. On altı yaşındaki Bea ülkede esen değişim rüzgârlarından ilham alarak bir feminist gruba katılır. Feminist davayı daha görünür hale getirmek ve kadınların yasal kürtaj hakkını güvence altına almak için mücadele eden kadınların arasına katıldıktan sonra isyankârlığını derinden hisseden Bea, aniden beklenmedik duygulara kapılınca dünyasının altüst olduğunu anlar. Varlıklı bir aileden gelen, yaşça ondan daha büyük Maider’le çok özel bir arkadaşlık kuran Bea, siyasi eylemlerden aldığı güç ve Maider’le ilişkisi sayesinde tüm hayatını etkileyen unutulmaz bir yaz geçirecektir.
Milk
Yön: Stefanie Kolk
Süre: 96′
Bebeği ölü doğan Robin günler sonra kocası Jonas’la birlikte hastaneden eve döner. Memelerinden süt gelmeye başladığını fark eden ve bu sütü bir türlü çöpe atamayan Robin, alışılmadık bir kararla sütünü bağışlamaya karar verir ve biriktirmeye başlar, fakat bağışlayabileceği bir yer bulmak beklediğinden daha zorlu çıkar. Günler haftalara döndükçe buzdolabında biriken süt şişeleri ilişkilerini ve hayatını da etkilemeye başlar. Robin’in sütünü bağışlama konusundaki kararlılığı ihtiyatlı bir meraktan tavizsiz, neredeyse saplantılı bir adanmışlığa dönüşür.
I’m Not Everything I Want To Be
Yön: Klára Tasovská
Süre: 90′
Çek fotoğrafçı Libuše Jarcovjáková’nın çarpıcı fotoğraflarını içeren derinlikli ve katmanlı bir belgesel deneyimi sunan Olmak İstediğim Her Şey Değilim, siyasal ve toplumsal çalkantılarla sarsılan bir dünyada sanatsal ve cinsel özgürlük peşindeki sanatçının kişisel hikâyesini de ele alıyor. Jarcovjáková’nın hayatının dokunaklı portresi Sovyetler Birliği’nin yükselişi ve düşüşü eşliğinde Prag’da başlayıp seyirciyi 1970-1989 yılları arasında Tokyo ve Berlin’deki hayata tanıklık etmeye davet ediyor. Bu cesur, aykırı kadın sanatçının portresi aynı zamanda sanata, güzelliğe ve siyah-beyaz fotoğraflar aracılığıyla sunulan capcanlı bir hayata övgü niteliğinde.
My Favourite Cake
Yön: Maryam Moghadam & Behtash Sanaeeha
Süre: 97′
Tahran’da yalnız başına yaşayan yetmiş yaşındaki Mahin çoğunlukla dört duvar arasında tekdüze bir hayat sürer, arada bir kadın arkadaşlarıyla görüşür. Kocası otuz yıl önce ölen, kızı Avrupa’ya taşınan Mahin yurt dışında yaşayan çocukları ve çevresindeki dünya için görünmez olmaya başladığını hissetmektedir. Bir öğleden sonra arkadaşlarıyla buluşup çay içerken konuşulanların ardından yalnızlığından kurtulmaya, gençliğinin kaybolan özgürlüğüyle yeniden buluşmaya ve aşk hayatını canlandırmaya karar verir. Fakat yeni bir romantik ilişkinin peşine düşen Mahin’in hoşlandığı biriyle güzel bir akşam geçirme planı çok geçmeden sonu belirsiz, unutulmaz bir maceraya dönüşür.
Faruk
Yön: Aslı Özge
Süre: 97′
90’lı yaşlarını süren Faruk, İstanbul’da oturduğu apartmanın kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacağını öğrenir. Kızı bu yıkımla ilgili bir film yapmaya karar verince, Faruk filmin baş karakteri olur. Yıkım sürecini geciktirmeye çalışan Faruk, bunun için apartman yönetimiyle toplantılar yaparken, gerçeklik ve kurgu yavaş yavaş iç içe geçer ve bir süre sonra ikisi arasındaki çizgi bulanıklaşır. Gerçek mekânlarda çekilen, gerçek karakterleri ve olayları konu alan Faruk, yaşlı bir adamın kalabalık İstanbul’daki hayatının benzersiz ve samimi bir portresini sunarken kentsel dönüşümün etkilerini ve bir baba kız ilişkisinin karmaşıklığını da ele alıyor.
The Cage is Looking for a Bird
Yön: Malika Musayeva
Süre: 87′
Küçük bir Çeçen köyünde yaşayan Yaha günlerini en yakın arkadaşı Madina’yla geçirir. İki kız da mezun olduktan sonra evlerinden ayrılıp gerçek dünyaya kaçma ve seçtikleri hayatı istedikleri gibi yaşama hayali kurar. Yaha’nın ablası Heda da özgür kalmayı düşler ama bunun için ödemesi gereken bedel büyüktür, boşanmaya kalkarsa muhtemelen tek oğlunu kaybedecektir çünkü içinde yaşadığı kültürün kuralları bunu gerektirir.
Film farklı Çeçen kadınların hikâyelerini anlatır. Her biri özgürlük hakkını korumak ve kendi hayatını yaşamak ister. Peki başarılı olabilecekler midir ve bunun için nasıl bedeller ödemeleri gerekecektir?
Mamifera
Yön: Liliana Torres
Süre: 115′
Üniversitede sanat eğitimi veren kırk yaşındaki Lola’nın güzel bir hayatı ve partneri Bruno’yla sağlam bir ilişkisi vardır ama Lola anneliğin ona göre olmadığı konusunda emindir. Beklenmedik bir hamilelik tüm planlarını altüst edince bir kürtaj kliniğine gider fakat hamileliği sonlandırmak istediğinden emin olması için üç gün sonra geri gelmesi istenir. Partneri Bruno’nun baba olmak istediğini söylemesi üstündeki baskıyı artırır, klinikteki danışman bile ideal bir anne adayı olduğu konusunda ısrar etmiştir. Hayatını değiştirebilecek bir karar almak üzere olan Lola, klinik randevusunu beklediği üç gün boyunca toplumsal beklentilerin baskısıyla ve kendi korkularıyla da yüzleşmek zorunda kalır.
Woman of…
Yön: Michael Englert & Malgorzata Szumowska
Süre: 126′
Arka planında Polonya’nın komünizmden kapitalizme geçiş sürecini anlatan …Kadın ömrünün yarısından fazlasını bir taşra kasabasında erkek olarak geçiren Aniela Wesoły’nin hayatının kırk beş yılını anlatıyor. Aniela’nın trans bir kadın olarak kişisel özgürlüğüne kavuşma yolculuğu evliliğinde, çocuklarıyla ilişkisinde ve işinde sorunlara neden olurken bozulan aile ilişkileri ve çevresindekilerin karmaşık tepkileri onu sürekli çözülmesi olanaksız sorunlarla karşı karşıya getiriyor. Hayatını kendi doğrularına göre yaşamak için Aniela’nın ne tür seçimler yapması gerekecektir? Gerçek kimliğine kavuşabilmek için her şeyi feda etmeye hazır mıdır?
Motherland
Yön: Hanna Badziaka & Alexander Mihalkovich
Süre: 92′
Genç Nikita, 2020 yılında zorunlu askerlik görevini yerine getirmek için orduya katılınca, Sovyetler Birliği sonrası Belarus’ta ölümcül bir sırrı gizleyen ve nesiller boyu süren bir geleneğe maruz kalır; sözde çocukları erkeğe dönüştüren, fakat günümüzde bile ülkenin kültürüne ve kimliğine işleyen, nesiller boyu süren şiddet, taciz ve zorbalık uygulaması dedovshchina. Svetlana her gün bu travmatik gerçeklikle yaşar; oğlu iki yıl önce dedovshchina uygulamaları yüzünden görevli olduğu askeri üste asılmış halde bulunmuştur ve katilleri bir sır perdesi altında saklanmaktadır. Oğulların kullanılıp atıldığı, hükmetme araçlarının kontrolden çıktığı ülkede statükoyla mücadele eden yorulmaz savaşçılar annelerdir.
Blackbird Blackbird Blackberry
Yön: Elene Naveriani
Süre: 110′
Gürcistan’ın küçük bir köyünde yaşayan kırk sekiz yaşındaki Etero, hiçbir zaman koca hayali kurmamıştır. Özgürlüğüne de pastaları kadar düşkündür. Fakat yalnız yaşamayı seçmesi köylüler arasında dedikodulara neden olur. Bir gün beklenmedik bir şekilde tutkuyla bir erkeğe âşık olduğunu hisseden Etero, bir ilişkiyi sürdürmek veya bağımsız bir hayata devam etmek arasında seçim yapmak zorunda kalır. Duygularıyla mücadele etmeli, mutluluğa giden yolu nasıl bulacağına bizzat karar vermelidir.
Smoke Sauna Sisterhood
Yön: Anna Hints
Süre: 89′
Güneydoğu Estonya’da, geleneksel duman saunasının karanlığında bir araya gelen Võro halkından bir grup kadın bedenlerini temizler ve hikâyelerini paylaşırlar. Sauna ritüellerini yerine getirirken bir yandan birbirlerine dışarıdaki dünyayla yüzleşmek için ihtiyaç duydukları gücü yeniden kazanacak alanı açarlar. Kamera bazıları hoş, bazıları travmatik deneyimlerini paylaşan kadınları saygı ve şefkatle dinler gibidir. Saunanın karanlığında bir araya gelen kadın bedenleri arasında hiçbir konu tabu olarak kalmaz ve kadınlar düşük yapmak, cinsel istismar, cinsel yönelimler, aile içi şiddet, hastalık ve iyileşmek hakkında konuşurlar.
Dahomey
Yön: Mati Diop
Süre: 67′
Dahomey Krallığı’na ait yirmi altı tane kraliyet hazinesi Paris’ten yola çıkıp ait oldukları ülkeye, günümüz Benin Cumhuriyeti’ne dönmeye hazırlanmaktadır. Bu yirmi altı tarihi eser binlerce başka eserle birlikte sömürgeci Fransız ordusu tarafından 1892’de yağmalanıp Fransa’ya götürülmüştür. Dönüş yolculuğunu anlatan seslerden biri 26 numaralı esere aittir; bu heykelş 1800’lerin ortasında Dahomey’i yöneten Kral Ghezo’nun tasviridir. Peki eserlerin dönüşü, onların yokluğunda kendini yeniden icat etmek zorunda kalan ülkede nasıl karşılanacaktır? Eserlerin ruhu özgürlüğe kavuşurken, Abomey-Calavi Üniversitesi öğrencileri eve dönüşlerinin ne anlama geldiğini tartışır.
The House is Black
Yön: Forough Farrokhzad
Süre: 21′
İranlı feminist şair Füruğ Ferruhzad’ın 1967’deki ölümünden önce yönettiği tek film olan Ev Karadır, Kuzey İran’daki Bababaghi Darülaceze cüzam kolonisindeki hayatı ve çekilen acıları anlatırken bir yandan insanlığın haline ve hayatın güzelliğine odaklanan yirmi dakikalık bir portre. Koloninin sakinleri, dünyanın geri kalanından kopuk, içine kapanmış bir toplulukta yaşar, ibadet eder, öğrenir, oyunlar oynar kutlama yaparlar. Ferruhzad, İran YEni Dalga sinemasının en eski öncülerinden biri kabul edilen filminde Eski Ahit’ten, Kuran’dan ve kendi şiirinden bölümleri seslendirerek toplumdan dışlanmışların şefkatli bir tablosunu çiziyor. Film canlı görüntüler ve dinamik kurgu aracılığıyla fiziksel farklılıklarla doğrudan yüzleşirken hastalık nedeniyle sıklıkla gözden kaçırılan insanlığı gözler önüne seriyor.
Yük
Yön: Erden Kıral
Süre: 80′
Cemal işlediği cinayet sonrası bir madene kaçıp, ölüm korkusuyla saklanır. Peşinde onu kovalayan bir başka adamsa dışardan görünen tüm cesaretine rağmen öldürmekten korkmaktadır. Bu iki adamın ortak noktası ise Zeynep adlı bir kadındır. Aslında Cemal’le evli olan Zeynep, seneler önce Cumali adlı bir adamla tutkulu bir ilişki yaşar ama Cumali de evlidir. Geriye dönüşler ve şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek arasındaki geçişlerle bu üç insanın öyküsünü beyazperdeye taşıyan, gerçek hayat hikâyelerinden kurgulanan filmde başrol oyuncuları haricinde görünen insanların maden ocağı çalışanları ve aileleri olması, madencilerin yaşamına bir pencere açışıyla filme yer yer belge niteliği kazandırıyor.
Yük, bu yıl Tülin Özen’e Uçan Süpürge Vakfı tarafından Bilge Olgaç Başarı Ödülü verilmesi vesilesiyle gösteriliyor.
Girls Will Be Girls
Yön: Shuchi Talati
Süre: 118′
Himalayalar’da sıkı kurallarla yönetilen bir yatılı okulda okuyan on altı yaşındaki Mira çalışkan bir öğrencidir ve tek hayali sınavlarda mükemmel notlar almaktır. Fakat astroloji kulübü aracılığıyla Sri’yle tanıştınca öncelikleri değişir, iki genç tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar. Mira’nın annesi Anila kızının gizli işler çevirmeye başladığından kuşkulanınca duruma müdahale eder. Gençler bundan böyle yalnızca onun gözetimi altında buluşup görüşebilecektir. Fakat annenin müdahalesi çok geçmeden beklenmedik bir duygusal aşk üçgeni şeklinde daha büyük bir soruna yol açar.
Favourites
Yön: Ruth Beckermann
Süre: 118′
Ruth Beckermann, son belgeseli Sevgili Öğrencilerim için Viyana’daki farklı etnik grupların ve geleneksel olarak işçi sınıfının yaşadığı bir mahalledeki, “risk altındaki” bir ilkokulun yaşları yedi ile on arasında değişen öğrencilerini ve kendini onlara adamış öğretmenlerini üç yıl boyunca takip etti. Kimlik ve göç sorunlarıyla mücadele eden çağdaş Batı Avrupa toplumunun bu mikrokozmosunda, öğrencilerin günlük maceralarını, mücadelelerini, yenilgi ve zaferlerini onlarla birlikte yaşarken çocukları birer birey olarak tanıma fırsatı buluyoruz. Her şeyden önce çocukluğa ve eğitime bir övgü niteliğindeki film, Beckermann’ın alamet-i farikası olan önemli soruları gözlemsel bir şekilde sorma ve izleyiciyi karmaşık konularda kendi yollarını bulmaya davet etme tarzını temel alıyor.
Gloria!
Yön: Margherita Vicario
Süre: 106′
1800’lerin başında, Venedik yakınlarındaki Sant’Ignazio Enstitüsü hem bir yetimhane, hem konservatuar hem de bir kadınlar manastırıdır. Yıllardır orada yaşayan Teresa, özel bir gücü olan bir genç kadındır; çevresindeki dünyayı dinleyerek yeni, çağdaş, zamansız bir müziğe dönüştürebilir. Az sayıda olağandışı müzisyenle kurduğu grupla birlikte yüzyılları aşarak isyankâr, hafif, modern pop müziğini icat ederler. Gloria! tarihin sayfalarında gizli kalan kadın bestecilerin düş gücünü, yaratıcılığını ve yeteneğini hatırlatıyor.
Kim Mihri
Yön: Berna Gencalp
Süre: 89′
Ressam Mihri’nin boşluklarla ve rivayetlerle dolu hikâyesi, kadın karakterlere odaklanan yazar Berna Gençalp’in ilgisini çeker. Mihri’nin 19. yüzyıl sonunda Osmanlı İstanbul’unda başlayıp Roma, Paris ve New York’a uzanan hikâyesini ortaya çıkarmak üzere, “Kim Mihri” sorusuyla yola koyulur.
Maydegol
Yön: Sarvnaz Alambeigi
Süre: 73′
Ailesi İran’a göçen yeniyetme bir Afgan kız, profesyonel bir Muay Thai sporcusu olma hayalinin peşinde muhafazakâr ailesine direnir, fiziksel şiddete ve çevresindeki göçmen karşıtlığına karşı mücadele eder. Gece gündüz çalışarak ailesinden habersiz Tayland Boksu derslerine yazılmak için gereken parayı biriktirir. Bu spor aracılığıyla ringde başarılı olup hayatın önüne koyduğu engelleri aşmayı amaçlar. Z kuşağının onlara sunulan karanlık gelecekten kurtulma ve haklarını savunma direncini anlatan film, özellikle kadınların hayatları pahasına özgürlüğe kavuşma çabasını vurguluyor. Aynı zamanda bu genç kuşağın güçlerini anlamasını, esinlenmesini ve özgüven kazanmasını sağlamayı amaçlayan bir ayna işlevi görüyor.
Without Air
Yön: Katalin Moldovai
Süre: 104′
Edebiyat öğretmeni Ana, Rimbaud’nun eserlerini daha iyi anlamaları için on yedi yaşındaki öğrencilerine Agnieszka Holland’ın Tutkunun Şairleri filmini önerince görevini kötüye kullanmakla suçlanır. Temsil ettiği derğerler için mücadele etmek ve sessizce geri çekilmek arasında tercih yapmak zorundadır. Kendini haklı çıkarmak için absürt bir mücadeleye girişir ama okul müdür Eva sessizce desteğini çekince kişisel ilişkileri de durumdan zarar görmeye başlar. Yerel basın konuyu ele alınca kopan skandalın Ana’nın ve ebeveyni şikâyette bulunan öğrencisi Victor’un hayatları üzerinde önceden tahmin edilemez etkileri olacaktır.
The Buriti Flower
Yön: Renée Nader Messora & João Salaviza
Süre: 124′
Brezilya’nın kuzeydoğusunda yaşayan Krahô halkının samimi, çok yönlü bir portresini sunan Hayat Ağacı Çiçeği, konu edindiği yerli halkın sözel hikâyecilik geleneğinden ilham alıyor. Çoklu zaman katmanları ve büyüleyici orman görüntüleri arasında dolaşan anlatı Krahô’ların geçmişte uğradığı baskılar yanında bugünkü kimlik, güç ve özgürlük mücadelelerini ele alıyor. Bolsanaro hükümetinin saldırgan politikalarını protesto etmek için başkente gitmek isteyen feminist anne Patpro Krahô filmdeki en açıksözlü ses ve aynı zamanda senaristlerden biri. Paptro, çocuğunun gözlerinden Brezilya ormanlarının kalbinde yaşayan yerli halkın tarihindeki üç dönemi ziyaret ediyor.
Dargeçit
Yön: Berke Baş
Süre: 82′
27 yıl, sayıyor… 1995 yılında Mardin’in Dargeçit ilçesinde oğulları ve kardeşleri devlet güçleri tarafından kaybedilen aileler, avukatları ve İnsan Hakları Derneği’nin desteğiyle Türk yargı sistemi içerisinde hakikat ve adalet için mücadele ediyor. Nihayet 2015’te başlayan davanın her duruşması için saatlerce yolculuk yapıyorlar. Devletin cezasızlık duvarını kırmak imkansız bir görev gibi görünse de “gerçek, görmek isteyenler için ortada.”
27. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Neler İzleyeceğiz?