Anasayfa İncelemelerBelgesel İncelemeleri Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

Yazar: Büşra Gül Ovalı
Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

31. Adana Altın Koza’dan En İyi Belgesel ödülüyle dönen Zamanın Kıyısında Sınav, bu kez 44. İstanbul Film Festivali’nde “Yeni Bakışlar” kategorisinde karşımıza çıkıyor. Baştan söyleyeyim, kolay bir belgesel izlemeyeceksiniz. Belgesel bakışını öyle bir noktaya koyuyor ki, Türkiye tarihinin en büyük felaketiyle — 6 Şubat depremleriyle — ve kendi hafızanızla yeniden yüzleşiyorsunuz.

Depremin hemen ardından, insanlar acılarını yaşayamadan, adeta zorla hayata kaldıkları yerden devam etmeye çalışırken, üniversite sınavı baskısıyla boğuşmalarını anlatıyor belgesel. Konum olarak da en çok hasar alan, hâlâ yaralarını sarmaya çalışan Hatay’ı seçiyor. Başlangıcını, depremden tam 127 gün sonra, sınava sadece 3 gün kalaya yerleştiriyor. Zamanın en kırılgan yerinden tutuyor hikâyeyi; enkaz altından çıkarılmış bedenler kadar, enkaz altında kalmış hayalleri de görünür kılıyor. İzlerken tanıklık ettiğimiz bu tarih, her şeyin normale döndüğü yanılgısını bozan bir eşik gibi karşımızda duruyor.

Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

“Hatıra” başlıklarıyla beş bölüme ayrılan belgeselin akışı, güçlü ve akıcı bir tempoda ilerliyor. Unutmaya yüz tuttuğumuz o sarsıcı gerçekliği yalın bir biçimde önümüze seriyor. Belgeselin izleyicisini ağlatmak ya da duygularını sömürmek gibi bir niyeti yok. Tam tersine, çarpıtılan bütün gerçekliği hatırlatmak istiyor. Bunu da sarsıcı, doğrudan ve filtresiz bir sinema diliyle duyurmak istiyor. Hâlâ enkaz altından çıkan uzuvları, yüzünüze çarpan ceset kokusunu, o gri toz bulutunun içine sıkışmış hayatları hatırlatmak istiyor.

“Uygar kayıtsızlık, kişinin diğerleriyle göz göze gelmekten kaçınması ya da onları hiç fark etmemiş gibi davranmasıdır.”

Yönetmen ve yazar İlkay Nişancı, aynı zamanda bir akademisyen olmanın getirdiği bakışla, belgeselin yaklaşımını daha bilinçli ve sağlam bir zemine oturtuyor. Öğrencilerin ve öğretmenlerin verdiği varoluş mücadelesini, zamanın kıyısından seslenerek anlatıyor. Bir sınıf, bir sınav, bir soru… Neler hatırlatabilir? Basit bir sınav sorusu, saniyeler içinde hayatı altüst olan her öğrenci için aynı anlamı mı taşır? Bütün bu soruların cevabını göğsünüze bir yumruk gibi inen anlarda buluyorsunuz.

Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

Belgesel bize yalnızca bir felaketi değil, o felaketin üzerine örttüğümüz sessizliği de gösteriyor. Hatırlamamak için, normalleşmek için gösterdiğimiz kolektif çaba, bu yapımın en görünür olmayan ama en güçlü karakterlerinden biri. Her geçen gün yıkıntılar temizleniyor, kent eski hâline dönüyor gibi yapılıyor ama bellek hâlâ molozların altında. Zamanın Kıyısında Sınav, bu unutma hâline direnen bir bellek arşivi gibi çalışıyor. İzlerken sadece yaşananları değil, unutturulmak istenenleri de hatırlıyorsun. Kamera, enkazları değil, aslında unutmamızı isteyen düzenin arkasına sakladığı her şeyi kazıyor.

Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

Depremin beşinci gününde gelen devleti, halkın gönderdiği yardımların yağmalanışını, kaybolan çocukları, çalınan organları, adaletsizlikleri, eşitsizlikleri ve unutuluşu… Tüm bunları mıh gibi hafızanıza kazımanızı istiyor. İnsanların acımasızlığını, depremzedelerin gülmesine, eğlenmesine tahammül edemeyenleri, seçim kaybedince “Biz size onca yardım ettik, hak etmiyormuşsunuz.” diyerek sırt dönenleri… Hepsini yeniden, unutulan o yerden, molozların altından çıkarıyor.

“Geldiğimiz medeniyetin sonucu bu, yıkıldık yani…”

Depremden en çok etkilenen illerden biri olan ve üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ tam anlamıyla ayağa kalkamayan Hatay, belgeselde inanılmaz bir sinematografiyle yer buluyor. Molozların içine gömülmüş şehrin belleğinde kameranın gözüyle dolaşıyoruz. Enkazlar kaldırılırken havaya karışan tozu, depremin ardından gri bir buluta dönüşen Hatay’ı izlerken, adeta kendi gözümüzle belgeliyormuş gibi hissediyoruz.

Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

Çünkü bu afet yalnızca fiziksel bir yıkım değil; bir yönetim biçiminin, bir toplum yapısının ve bir hafıza politikası krizinin de aynası. Afet sonrası müdahalenin gecikmesi, yapılanların ve yapılmayanların kimler tarafından nasıl hatırlanacağına dair güçlü bir sorgulama yaratıyor. Medyanın unutturma çabası, devletin kontrolsüz iletişimi ve sessizleştirilen öfke, bu anlatının arka planında sürekli devinimde. Politik olanı açık açık bağırmadan, ama her kadrajda hissettirerek, yaşananların sadece doğa olayı değil, sosyal bir felaket olduğunu ortaya koyuyor.

“Bu çocukların hayatta kalmasını kutlamamız lazım bizim, sınav başarısını filan değil…”

Zamanın Kıyısında Sınav, 44. İstanbul Film Festivali’nde kaçırılmaması gereken bir belgesel. Umutsuzluğun içinde birbirimize tutunduğumuz, korku duvarlarını aştığımız, direncimizi yeniden inşa ettiğimiz bugünlerde; bu film hem hafızanıza dokunacak hem de içinizdeki ateşi yeniden harlayacak. Direncinizi tazeleyecek bu belgeseli mutlaka izleyin. İyi seyirler!

Zamanın Kıyısında Sınav: Uygar Kayıtsızlık

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...