Vanya: Tek Kişilik Dev Kadro
Anton Çehov’un klasik eseri “Uncle Vanya”nın modern uyarlaması olan “Vanya” adlı oyun, Sam Yates yönetmenliğinde sahneye taşındı ve National Theatre Live aracılığıyla sinema izleyicileriyle buluşmaya başladı. Uyarlama, eserin klasik dokusunu korurken izleyicilere yepyeni ve unutulmaz bir deneyim sunuyor: Bu oyunda bütün karakterleri Andrew Scott canlandırıyor. Scott, izlediklerim arasında şüphesiz en iyisi olduğuna karar verdiğim bu performansında, çağımızın en yetenekli aktörlerinden biri olduğunu ve sınır tanımayan bir yeteneğe sahip olduğunu bir kez daha, hem de ilk dakikalardan itibaren izleyicilere kanıtlıyor. Performansı adeta tek kişilik bir dev kadro oluşturuyor ve bu zaman zaman akıllara durgunluk verecek derecede muazzam bir seyir keyfi yaşatıyor.
Çehov’un “Uncle Vanya” oyunu, 19. yüzyılın sonlarında Rusya’nın kırsal bölgelerinden birinde geçen bir aile dramını konu alır. Ana karakterlerden Profesör Serebryakov’un emekli olduktan sonra, genç ve güzel eşi Yelena ile dönmesi ile başlar. İkilinin aralarına katılması, malikanede yaşayan diğer karakterlerin yaşamlarını altüst edecek düzeyde bir olaydır. Vanya, yıllarca profesöre hizmet etmiş ve onun malikanesinin idaresini üstlenmiştir. Ancak profesörün dönüşünün ardından Vanya, hayatını sorgulamaya başlar ve derin bir hayal kırıklığı duygusu ele geçirir onu. Yelena’ya aşık olması ise işleri hiç de kolaylaştırmaz. Oyunun diğer öne çıkan karakterleri arasında Vanya’nın yeğeni ve Serebryakov’un kızı olan Sonya ve doktor Astrov bulunur. Her karakterin kendi içsel çatışmalarına ve hayal kırıklıklarına incelikle dokunan Çehov, oyunda pessimist, hatta nihilist bir ton inşa etmiştir.
Sam Yates’in uyarlamış olduğu modern eserde, klasik oyunun temel yapısı korunurken günümüz izleyicisine daha yakın ve anlaşılır olabilecek hale getirilmiş. İlk fark edilen değişiklik, isimlerin daha kolay telaffuz edilebilir ve daha “alışkın” olunan Batılı isimlere evrilmiş olması: Örneğin Yelena’nın Helena, Mihail Astrov’un “Michael”, Aleksandr Serebryakov’un da dümdüz “Alexander” olması gibi. Modern sahne tasarımı ve kostümler, oyunun evrensel temalarını daha belirgin hale getiriyor olsa da daha klasik ve zaman hakkında bilgi vermeyen, daha nötr bir kıyafet izlemek sanki daha çok hoşuma gidebilirdi gibi hissettim zaman zaman. Karakter isimleri, dekor ve kostümlerdeki modern dokunuşlar, eserin orijinalindeki derinliğe ve duygusal yoğunluğa asla zarar vermemiş neyse ki. Bu dengeyi sağlamak her oyun yazarı veya yönetmenin altından kalkabileceği bir başarı olmasa gerek.
Oyunla ilgili en çok öne çıkan ve çıkması da gereken şey, doğal olarak Andrew Scott’ın olağanüstü oyunculuk performansıydı. Oyundaki tüm karakterleri tek başına canlandırırken her birinin farklı özelliklerini ve duygularını izleyiciye başarıyla aktarıyor. Scott’ın bir karakterden diğerine geçişi, birbirleriyle diyalog halindeyken bile o kadar doğal ve büyüleyici ki, abartıya yer vermeden söyleyebilirim ki zaman zaman sahnede sadece tek bir oyuncunun olduğunu unutuyorsunuz. Bir insanın kendi kendisiyle sahne kimyası olabilir mi? Her karakterin ruh halini, beden dilini ve ses tonunu mükemmel şekilde ortaya koyuyor. Helena’nın zarafeti ve çekiciliği, Sonya’nın masumiyeti ve umutsuzluğu, Astrov’un idealist pesimizmi sahnede hayat buluyor ve hayret verici derecede keyifli bir şova dönüştürüyor bunu tek başına. Özellikle oyunun sonlarında artan duygusal gerilim, Scott’ın gözyaşları, öfkesi, umutsuzluğu ve sevgisi, izleyiciye duygusal bir yolculuk yaşatıyor.
Teknik unsurlar açısından bakarsak, sahne tasarımı, ışıklandırma ve diğer detaylar oyunun modern yorumlanmasını destekler nitelikteydi ve modern dokunuş detayları, örneğin karakterlerin kola içmesi gibi detaylar genel atmosferi teknik açıdan güçlendiriyor.
Genel olarak Andrew Scott’ın akıllarda yıllarca yer edinecek bu olağanüstü performansıyla öne çıkan “Vanya” uyarlaması, Çehov’un klasik eserinin anısına hiçbir şekilde saygısızlıkta bulunmadan modern bir soluk getiriyor ancak neden klasik oyunun bu şekilde bir dönüşüm geçirdiğini de düşünmeden edemiyorum. Tek kişilik bir kadronun oluşturulacağı bir oyun için neden “Uncle Vanya” seçilmiş mesela? Ya da neden bu tekniğin ilk denemeleri için yeni oyunlardansa klasiklerin uyarlamaları tercih ediliyor? Akla gelebilecek bu gibi sorulara henüz bir cevap bulamamışken, oyunun Andrew Scott’ın büyüleyici performansıyla öne çıktığı gibi, onun yeteneği ile akıllarda yer edineceğine emin oldum.
Çoğunlukla National Theatre Live’ın kaydettiği oyunların ülkemizde dağıtımı birkaç özel gösterimle izleyicilerle sınırlı olarak buluşuyor ancak talep yoğun olursa gösterim sayısında da artış yaşanabiliyor. Bilet alma imkanı olan tiyatro severlere ve özellikle modern uyarlamalara ilgi duyan herkese bu oyunu tavsiye ediyorum.
Vanya: Tek Kişilik Dev Kadro