Anasayfa İncelemelerFilm İncelemeleri Exhuma: Mezarın Çağrısı

Exhuma: Mezarın Çağrısı

Yazar: Tuğçe Ulutuğ

Exhuma: Mezarın Çağrısı

Merhabalar!

Bu yazıda sizlerle Güney Koreli yönetmen Jang Jae-hyun’un folklorik korku türündeki “Exhuma” adlı filmini inceleyeceğiz. Kendisi aynı zamanda filmin yazarı. Yönetmenimiz daha önce “The Priests” (2015) ve “Svaha: The Sixth Finger” (2019) gibi filmlerinde de din ve ritüel temalarına odaklanmıştı. Ancak bence bu yeni filminde inanç duygusuna daha fazla katman eklemeyi başarmış. Kültürünü temel alarak “inanç” duygusunu derinleştirmesi, filmin hislerini arttırmış.

Film, bilim ve batıl inanç arasında kalan bir toplumu, bir ailedeki lanet üzerinden konu alıyor. Aynı zamanda Japon işgali sonrası tramvaları da anlatan bir film olduğunu söylemek yanlış olmaz. Exhuma’yı seyrederken Güney Kore’de yılda yaklaşık 250 bin insanın öldüğünü, bunların sadece yüzde 30’unun toprağa gömüldüğünü öğreniyoruz mesela.

Yapı olarak 2 bölümlük bir mini dizi şeklinde tasarlanan bu filmi kısaca özetleyelim;

Ji-yong (Jae-cheol Kim), ailesindeki yeni doğan erkek çocuğa büyük dedelerinin ruhu musallat oluyor. Büyükbabası mezarından torunlarını arıyor diyebiliriz:) Aile de bunu çözmek için ruhların arınmasını şamanik ritüeller uygulayarak sağlayan bir gruptan yardım istiyor. Tıpkı hayalet avcıları gibi, bu parapsikolojik ekip kendi özel yöntemleriyle mezarları kazarak sorunu çözmeye çalışıyorlar.

Şamanımız Hwa-rim dedenin ruhunu çağırmak için vahşi bir şaman ritüeli gerçekleştiyor. İşler ters gidince yalnızca bir değil, iki ruh serbest kalıyor. Büyükbabanın Kuzey Kore sınırındaki mezarının açılmasıyla başlayan mücadele, yılanın laneti ve çeşitli dini göndermelerle dolu karmaşık bir yapıya dönüşüyor.

Ritüellerdeki mistik deyişler, domuzların dizilişi, dumanlar ve yüze çizilen işaretler eski kültürlerin izlerini taşıyor. Bu film aslında sadece Güney Kore’nin değil, geniş bir coğrafyanın kültürel ve folklorik yapısından beslenerek diğer korku-gerilim filmlerinden ayrılıyor.

Sonucunda işler tabii ki planlandığı gibi gitmiyor; mezarın açılmasıyla birlikte serbest kalan şiddetli ruhlar, Park ailesinin üyelerini tek tek ele geçiriyor ve ortalık karışıyor.

Buradaki mezar, Kore tarihinin metaforu olarak kullanılıyor. Filmi buna göre izlemek bakış açınızı değiştirecektir. Yani mezar açılınca sadece cesetler değil, aynı zamanda Kore’nin tarihi de gün yüzüne çıkıyor.

Filmde bahsi geçen “geomancer” konusuna da değinmek isterim. Sang-deok, mezarlık yerlerini en iyi şekilde seçip ölülerin huzur içinde yatmasını sağlayan bir Feng Shui uzmanı. Yani anlayacağınız, bu adam tam bir mezarlık gayrimenkul danışmanı.

Hwa-rim, klasik bir şaman değil, modern giysiler içinde genç biri. Asistanı Bong-gil ise, vücudunda Budist yazıt dövmeleri olan, tam bir genç asi şaman havasında.

Bence film, klasik korku unsurlarını kullanmadan bizi tedirgin etmeyi başarıyor. En etkilendiğim kısımlarından biri bu oldu. Ayrıca görsel efektlerin minimumda kullanılması, filmin büyüsünü bozmak bir yana, daha da etkileyici kılmış. İyi oyunculuk, akıllı kurgu ve etkileyici kamera hareketleri ile görsel efeklerin eksikliği hissedilmiyor zaten. İkinci yarıda hikayenin genişlemesiyle birlikte bazı efektler kullanılmış tabii, ama yine de aşırıya kaçılmamış olmasını sevdim.

Görüntü yönetmeni Lee Mo-gae. İlk görüntü yönetmenliğini  Kim Jee-woon’ın yönetmenliğini yaptığı “Karanlık Sırlar” filminde 2003 yılında yapmış. İki kız kardeş Sumi ve Suyon, zorunlu bir ayrılığın ardından evlerine döndüklerinde, onları bekleyen üvey anneleri ile aralarındaki gizemli ve derin düşmanlık yüzünden evde tuhaf olaylar oluyor ve herkesin unutmak istediği karanlık bir sır, aileyi kabusa sürüklüyor. Kore korku sinemasını seviyorsanız ve izlemediyseniz, ona da bir bakın derim.

Biraz da oyuncularımızdan söz edelim.

En bilinen ve sevilen, benim de en sevdiğim filmlerden biri arasına koyabileceğim Old Boy filminden Choi Min-sik, Sang-deok rolünde de yine duygularını bedeninin her zerresinde hissediyor, hissettiriyor. Kim Go-eun ise, ritüel sahnesinde göz doldurmuş. Kendisi 2013 yılında düzenlenen 12. yıllık New York Asya Film Festivali’nde Star Asia Yükselen Yıldız Ödülü’nü almıştı.

Özetle, “Exhuma,” izleyiciye ürkütücü anlar sunan, Kore tarihi ve toplum tramvaları üzerine derin bilgiler veren, Hollywood film yapısına meydan okurcasına kendi kültürünü ve tarzını sahiplenen cesur bir film. Hem korkuseverler için hem de Güney Kore tarihi meraklıları için bir şölen diyebiliriz:) Fakat filmin sonunun filmin gerilimi ve karanlığa rağmen mutlu sonla bitmesini pek sevmeme rağmen bence “Exhuma” Jang’ın en iyi filmi.

Mısırları patlatıp filminizi açtıysanız yazıyı burada bitiriyorum.

İyi seyirler!

Exhuma: Mezarın Çağrısı

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...