Anasayfa İncelemelerDizi İncelemeleri The Residence: Bir Beyaz Saray Cinayeti

The Residence: Bir Beyaz Saray Cinayeti

Yazar: Beyzanur Ünlü

The Residence: Bir Beyaz Saray Cinayeti

Netflix’in Shondaland ortaklığında ürettiği The Residence, izleyiciyi Beyaz Saray’ın ihtişamlı koridorlarında geçen bir cinayet soruşturmasının içine çekiyor. For The People ve Scandal gibi yapımlarla tanınan Paul William Davies’in yaratıcılığını üstlendiği dizi, politik entrikaları, güçlü karakterleri ve sürükleyici olay örgüsüyle klasik bir whodunit (katil kim?) anlatısını ekrana taşıyor. Ancak onu benzer yapımlardan ayıran en büyük fark, Uzo Aduba’nın hayat verdiği Dedektif Cordelia Cupp karakteri. Kendine özgü yöntemleri ve keskin gözlem yeteneğiyle Cupp, dedektiflik türüne yeni bir soluk getiriyor.

Dizi, Başkan Perry Morgan (Paul Fitzgerald) ve First Gentleman Elliot Morgan’ın (Barrett Foa) düzenlediği görkemli bir devlet yemeği sırasında başlıyor. Ancak gece, Beyaz Saray’ın uzun yıllardır görev yapan baş uşaklarından A.B. Wynter’ın (Giancarlo Esposito) cesedinin bulunmasıyla trajediye dönüşüyor. İlk başta intihar olasılığı göz önünde bulundurulsa da Metropolitan Polis Teşkilatı’nın başı Larry Dokes (Isiah Whitlock Jr.), bu şüpheli ölümü araştırması için en güvenilir dedektiflerinden Cordelia Cupp’u (Uzo Aduba) görevlendiriyor.

Cupp, FBI ajanı Edwin Park (Randall Park) ile birlikte çalışmak zorunda kalıyor. Ancak Park, Cupp’un sıra dışı yöntemlerinden hoşnut değildir ve ikili sürekli çatışmaktadır. Davanın en dikkat çekici yanı ise Beyaz Saray’da çalışan 157 kişinin potansiyel şüpheli olmasıdır. Cinayet, yalnızca kişisel bir mesele mi, yoksa politik güç savaşlarının bir sonucu mu?

Dizi, soruşturmayı iki farklı zaman diliminde ele alarak ilerliyor. Bir yanda Cupp’un olay gecesi ve sonrasındaki araştırmaları devam ederken, diğer tarafta bir Senato komitesinin Beyaz Saray güvenliği üzerine yürüttüğü soruşturmayı izliyoruz. Ancak dikkat çeken nokta şu ki Cupp, bu komite soruşturmasında bir şekilde ortadan kaybolmuş durumda.

Bir dedektif hikâyesinin başarısı, başrolündeki karakterin izleyiciyi ne kadar içine çektiğine bağlıdır. The Residence, tam da bu noktada Uzo Aduba’nın olağanüstü performansı sayesinde büyük bir avantaj sağlıyor. Orange Is the New Black ile tanınan Aduba, Cordelia Cupp karakterine hem komedi hem de zekice bir ciddiyet katıyor. Kuş gözlemciliğine olan tutkusu, detaylara verdiği aşırı önem ve sorgu odasındaki sabrı, onu alışılmışın dışında bir dedektif yapıyor. Dedektiflik türünde sıkça rastlanan “eksantrik dedektif” klişesine düşmeden, Cupp’un kişiliği katman katman açılıyor.

Giancarlo Esposito ise dizi boyunca flashback sahneleriyle sık sık karşımıza çıkan A.B. Wynter karakterine hayat veriyor. Esposito, her zamanki gibi karizmatik bir duruş sergiliyor ve karakterin etrafında dönen entrikaları inandırıcı kılıyor. Wynter, cinayetin kurbanı olmasına rağmen hikâyenin en güçlü figürlerinden biri olmayı başarıyor.

Randall Park’ın canlandırdığı FBI ajanı Edwin Park ise tam bir “mantık insanı” olarak yazılmış ve bu, Aduba’nın renkli performansıyla güzel bir tezat oluşturuyor. İkilinin arasındaki dinamik, yer yer komik ve yer yer gerilim dolu sahneler yaratıyor. Park, Cupp’un yöntemlerinden hoşlanmasa da zamanla onun dehasına tanık olmak zorunda kalıyor.

Dizinin en büyük başarılarından biri, Beyaz Saray atmosferini etkileyici bir şekilde yaratması. Politik drama ve gizem türlerini harmanlayan yapım, büyük ölçüde kapalı mekânlarda geçmesine rağmen hiçbir sahnesinde sıkıcılığa düşmüyor. Kamera açıları ve renk paleti, izleyiciyi bu labirent gibi koridorların içine çekiyor. Beyaz Saray’ın görkemli salonları, geniş yemek odaları ve gizli bölmeleri, anlatıya hem şıklık hem de paranoya katıyor.

Sanat yönetimi ve kostüm tasarımı da dikkat çekici. Özellikle karakterlerin kıyafetleri, onların sosyal statülerini ve kişiliklerini belirginleştiriyor. Bir devlet yemeğinden sahneler, tam anlamıyla gösterişli bir Hollywood prodüksiyonu gibi tasarlanmışken, Beyaz Saray çalışanlarının arka planındaki sahneler çok daha sade ve gerçekçi.

Senaryo, klasik whodunit (katil kim?) ve howcatchem (katilin nasıl yakalandığı?) türlerini birleştirerek izleyiciyi sürekli merak içinde tutmayı başarıyor. 157 şüpheliyle yola çıkan hikâye, her bölümde yeni ipuçları ve şaşırtıcı ters köşelerle şekilleniyor. Ancak dizinin en güçlü yanlarından biri, sadece cinayet gizemine odaklanmaması. Politik gerilim, Beyaz Saray’ın iç dinamikleri ve basın-medya ilişkisi de anlatının önemli parçaları hâline geliyor.

Dizinin anlatısı bazen fazla yoğun olabiliyor. Bir anda çok fazla karakterle tanışıyor ve birçok ismi akılda tutmak zorunda kalıyoruz. Ancak bu, aynı zamanda hikâyeye zenginlik katan bir unsur. Olaylar ilerledikçe karakterler arasındaki bağlantılar netleşiyor ve izleyici olarak biz de tıpkı Cupp gibi ipuçlarını bir araya getirmeye başlıyoruz.

Müzik kullanımı da oldukça başarılı. Özellikle gerilim dolu sahnelerde kullanılan minimalist piyano tınıları, merak unsurunu artırırken mizahi sahnelerde daha hafif ve enerjik melodiler duyuyoruz.

The Residence, cinayet gizemi türünü sevenler için kaçırılmaması gereken bir yapım. Uzo Aduba’nın muhteşem performansı, sürükleyici senaryosu ve güçlü atmosferiyle dizi, Netflix’in en başarılı suç dizilerinden biri olmaya aday. Politik entrika, mizah ve klasik dedektiflik unsurlarını başarılı bir şekilde harmanlayan dizi, izleyiciyi baştan sona kendine bağlıyor.

Final bölümünün eleştirmenlere sunulmamış olması, dizinin gerçekten tatmin edici bir sona ulaşıp ulaşmayacağını belirsiz bırakıyor. Ancak 7. bölüme kadar olan gelişmeler, tatmin edici bir finalin mümkün olduğunu gösteriyor.

Eğer Knives Out, The Diplomat ve The Night Agent gibi yapımları sevdiyseniz, The Residence sizin için harika bir seçenek olabilir.

The Residence: Bir Beyaz Saray Cinayeti

Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum Yap

Bu internet sitesinde, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve internet sitesinin verimli çalışmasını sağlamak amacıyla çerezler kullanılmaktadır. Bu internet sitesini kullanarak bu çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş olursunuz. Kabul Et Daha Fazlası...